Baskın Oran

TÜSİAD Raporu’nu yeniden düşünmek için bir fırsat

Geçen haftaki yazımda açık kalplilikle itiraf ettim.

Türkiye’deki İslamcılar, 11 yaşındaki sübyanları kolundan tutup da şeriatçi beyinyıkama makinelerine (imam-hatip okullarına) artık molla yazdıramayacaklarını görünce işi o kadar azıttılar ki, benim gibi askerî yönetim lafı işitmek istemeyenleri bile bu 8 yıllık eğitim konusunda askerî yöntemi aklından geçirir duruma düşürdüler.

Ama bu yazımda sözünü edeceğim kişi böyle çaresizlerden değil. Böyle mecburiyetten demokrasi dışı yöntemleri aklından geçiren cinsten değil.

Özünde emek düşmanı, özünde kaba kuvvetçi, özünde antidemokrat, özünde tepeden inmeci, özünde darbe destekçisi.

12 Eylül faşizminden önce kendini açık açık ortaya koyamıyordu. Darbeden sonra, işçi sınıfının elinin, kolunun ve dilinin kıskıvrak bağlandığı ortamda şecaat arzeder gibi konuşunca kim olduğu ortaya çıktı:

“Şimdiye kadar onlar gülüyordu. Biraz da biz gülelim şimdi!”

Utanmadan böyle dedi. “Onlar” dediği işçi sınıfı, “Biz” dediği de faşist darbe sayesinde “artık gülecek” olan burjuva sınıfıydı.

Sonra, 12 Eylül’ün devri geçti, ipi de pazara çıktı. Türkiye göreli bir demokrasi dönemine girdi. Onun üzerine bu kişi bu neşriyatı  kesti. Hatta kesmekle de kalmadı, demokrasi yanlısı demeçler vermeye, suret-i hak’tan gözükmeye başladı. Arşivimde var; uğraşıp çıkartmaya tenezzül etmiyorum.

Geçen gün, 24 Nisan tarihli gazetelerde yine resmini gördüm. Erzurum jandarma komutanının Erbakan’a giydiren sözlerini kastederek şöyle diyordu:

“Erzurumlu paşanın ağzından bal aktı, saygı duyuyoruz”.

Bilmeyen de, onu Türkiye’de azıtan şeriatçiliğe karşı çıkıyor sanırdı. Oysa o, aynı gün, Tekstil Endüstrisinde Verimlilik ve Kalite Seminerinde konuştu ve esas cibilliyetini ortaya aynen şöyle koydu:

“TÜSİAD üyeleri, bulundukları bu güzel ortamın farkında değiller. Türkeş gibi bir liderin ölümünde 1 dakika saygı duruşu yapmayacak kadar gerçeklerin dışında yaşadıklarının işaretini verdiler”.

Ortamı yine müsait görmüştü ki, Davadan Döneni Vurun’cu, Ölüm Emrini Ben Veririm’ci, Türk-İslam Sentezci Türkeş’e hayranlığını artık açık açık belirtiyordu.

Bu kişi, bu son çıkışıyla aslında çok büyük bir hizmet de yaptı.

Çünkü, adıyla sanıyla, Türkiye İşveren Sendikaları (TİSK) eski başkanı Nalit Narin,  seminerdeki konuşmasını şöyle bitirdi:

“Halis Komili artık başkan değildir. Onun düşünceleri ve yanlış yapmış olduğu şeyler de Türk iş âleminin mantığını temsil etmiyor.

TÜSİAD’ın Ocak 97’de yayınladığı “Türkiye’nin Demokratikleşme Perspektifleri” raporuna karşı çıkan, onu küçümseyen, yetersiz bulan çok olmuştu.

Şimdi onlar, bu Halit Narin’lerin, Asım Kocabıyık’ların,  Aydın Bolak’ların sayesinde bir kere daha düşünme fırsatı bulacaklar.

Bugüne kadar gericiliği desteklemeyi marifet bilmiş olan, ama ilerideki menfaatleri için dahi olsa bu Rapor’la tarihinde ilk kez ilerici bir çıkış yapan Türkiye büyük burjuvazisinin Halis Komili yönetiminde kabuk değiştirebilmek için kimlerle ve nelerle mücadele ettiği hususu, Rapor’a karşı çıkanların istemeden kimlerle ve nelerle aynı kefeye düştüğü hususunu da aydınlatacak.

Önceki Yazı
Sonraki Yazı