Baskın Oran

“Tornacı Başkan, beni kolla!”

Bu başlık benim montajım. Aslı şöyle:

“Tornacı Başkan’ın beton yol inadı”. Meşhurların tanışı olmakla meşhur Leyla Umar’ın 17 Ağustos tarihli Sabah’daki yarım sayfalık yazısının manşeti.

Leyla Hanım’ın “Tornacı” diyerek aşağılamak istediği başkanla geçen hafta tanıştım. Eskiden tornacılık yaparmış. Bikaç hafta önce de yazdım: Bodrum gibi rantın (ve tabii mafyasal çabaların) ayyuka çıktığı biyerin belediye başkanı olduğu halde, çalışkanlığının yanısıra kimseler namusuna lâf söyleyemiyor.

(İzninizle bir parantez: Artık “namuslu” olmak başlıbaşına marifet oldu efendim. Eşim Feyhan’ı bana o zamanlar tanıştırmak isteyen bir ilkokul arkadaşım, herhalde övmek amacıyla, “Belediye başkanının kızı” dediği için tanışmayı reddetmiştim. Çünkü bu deyim, benim için rüşvetle ve suistimalle özdeş idi. Daha tanımadan, birdenbire buz gibi soğumuştum. Neden sonra, babasının bundan tam otuz beş yıl önce belediye başkanlığı yaptığını öğrenince tepkim sona ermişti).

Şimdi bu başkan, biri bana göre çok yanlış, öbürü ise çok doğru iki ayrı iş yapmak istediği için bitakım “meşhur”ların ve bitakım meşhur tanışlarının saldırısına uğruyor.

Yanlış yaptığı şu: Kanalizasyon toplama hattını geçirmek için sahili doldurmak istiyor. Olacak iş değil. Ben de bu işin karşısındayım. Kanalizasyonu, doğal yapıyı bozmadan başka türlü halletmenin yolları olmalı ve var.

Ve bitakım kişiler, adamın bu yanlışını fırsat bilip ve sadece bunu kullanarak, çok doğru yaptığı bir işi bozmak istiyorlar:

Doğru yaptığı işi ise, “Refahyol’un Bodrum’daki en son marifeti” başlığı altında bikaç hafta önce yazdım:

Halikarnas Disko’nun el koymak istediği bir mahalle parkını kurtardı ve tekrar mahalleliye verdi. Ankara’ya gidip uğraşmasaydı, Disko’nun bizzat halkla ilişkiler müdiresinin gerine gerine söylediği gibi, Halikarnas Süleyman burayı “Elit bir yer” yapacaktı.

Türkçe tercümesi: Halkın elinden alıp fiilen Disko arazisine katacaktı ve bu arada Disko’yla deniz arasından geçtiği için nefret ettiği yaya yolunu kapatıverecekti.

Disko propagandasının “Halka açık olacak” diye papağan gibi tekrarladığına hiç bakmayın, çünkü Halikarnas Disko da halka açık. Girişi 2 milyon liraya halka açık bir yer!

Kumbahçe’de, Disko bitişiğinde dalgaların getirip pislik yığdığı bataklık girinti yerinin Belediyece doldurulmasıyla yapılan bu park şu anda palmiye ve ökaliptüs gölgeleri içinde. Karşıdaki Aleko’nun Kahvesinde (“Ali Cengiz Cafe”) oturanlar iskemlesini kaptığı gibi adaçayını burda içiyor, hemen oracığa teknesini bağlayan balıkçı burda eğleşiyor, mahalle halkı günün yirmi dört saatı burda oturuyor, dedikodu yapıyor, turistlerle çene yarıştırıyor. Roma Forumu gibi park.

Özellikle, bu sıcakta gidecek başka püfür püfür yerleri olmadığı için, mahallenin beyaz yeldirmeli Giritli kadınları müthiş memnun. Zaten, bu konuda asıl militan olanlar, Disko’nun burayı Refahyol’un son iktidar günü Hazine’den gülünç bir paraya (yılda 605 milyon lira) kiralayıp kapatmasına karşı 1000 imza toplayanlar da bu kadınlar.

“Halikarnas bize park yapıveğceğse, neden bi de masraf edip kira veriyo, ne yapceğse kiralamadan yapıveğsin!” lâfı da onların.

Şimdi, oynanmak istenen alicengiz olayına dönelim:

Başkan’ın yanlış işini eleştirmek isteyenler doğru bişey söylüyorlar:

“Sahilin doğallığını mahvedecek dolguya mani olmalıyız!”

Ama, nefes almadan hemen ekleyiveriyorlar:

“Bugün burada projesini ekranda izlediğiniz amfitiyatrosu, havuzları, palmiyeleri ve göletiyle Halikarnas Park Projesi hayata geçirilirse, dünya çevre ödülü alacağından hiç kuşkum yok!”

Leyla Hanım’dan öğrendiğimiz kadarıyla bunu aynen söyleyen, MSÜ Mimarlık Fakültesinden Prof. Önder Küçükerman.

Sevgili meslektaşım, muhterem hocam, Halikarnas Disko’nun propaganda broşüründeki bu kelimeleri tekrarlamadan önce bi zahmet bizim Kumbahçe parkına gelseniz de, “ekranda izlediğiniz” o havuzların, o amfitiyatronun ve o göletin avuçiçi kadar parkın neresine yapılacağı konusunda, parmağınızla göstererek mahalle halkını bir irşat (ve ikna) buyursanız!

Bitakım “gazeteciler” Halikarnas’ın broşüründen kopya çekip yazıyorlar:

“Bodrum belediyesi, yapılacak bedava parkı reddediyor!”

Bir profesör kopya çekecek değil ya, aynı broşürün “Akdeniz’in en güzel park projesi” demesinden “esinleniyor”:

“Halikarnas Park Projesine imkân verilse, dünya çevre ödülü alır!”

Genç gazetecilerin bu duruma niye düştüğü, koca profesörlerin düşmesinin sebebi, bütün bunlar kafamı karıştıran sorular.

Ama,  asıl aklımın almadığı soru şu:

Leylâ Umar bu adama bir de “Kaçak villalara müdahale edemiyor, Bodrum’daki 355 kaçak yapıyı yıkamıyor” diye nasıl yüklenir? Yılda 2 kez Halikarnas’ın teknesiyle açılmak uğruna bu kadar riske girilir mi?

Çünkü, Leylâ Hanım’ın Güvercinlik koyundaki denize sıfır villası da kaçak!

Nitekim, burada herkesin ağzında dolaşan dedikodulardan biri de, 1995’de Güvercinlik’te villa yıkımları yapılırken Leylâ Hanım’ın “Tornacı Başkan”a telefon edip, aynen:

“Başkan, beni kolla!” dediği.

Ben bunu hatırlatınca, Aleko’nun kahvesindeki iskemle arkadaşım bana adeta acıyarak bakıyor,

“Güvercinlik, Bodrum’un mücavir alanından çıkalı aylar oldu be!” diyor.

Önceki Yazı
Sonraki Yazı