Baskın Oran

Güvenoyundan sonra Ordu’nun durumu üzerine düşünceler

Çok büyük müneccimlik sayılamaz ama, siz bu yazıyı okurken Mesut Yılmaz hükümeti güvenoyu almış olacak.

Bunda en büyük pay, ölü toprağı serpilmiş bu ülkede kuşkusuz Ordu’nun.

Gerçi ışıkları söndürme eylemi gibi sivil direnişlerin ve katili (belli ama) meçhul yüzlerce kurbanın katkısını ihmal etmemek gerekir ama, bu ülkenin Refahyol gibi bir kâbustan kurtulmasını, en başta Ordu’ya borçluyuz.

Okullardaki Atatürk köşelerinin “görevli” yüzbaşılar tarafından denetlenmesi türünden acayiplikler de yapılmış olmakla birlikte, doğrusu, sivil sürecin kesilmemesi açısından askerler bu sefer ustaca davrandılar.

Bundan sonra, Ordu’nun Türk siyasal yaşamında zaten çok ağırlıklı olan yeri, büyük olasılıkla, daha da büyüyecektir. Bu nedenle, Ordu’nun bundan sonraki tutumu, şimdiye kadarkinden daha da önem kazanmaktadır. TSK, bundan sonra Türkiye’ye daha fazla özen göstermek zorundadır:

1) Bu hükümet, “Askerlerin Kurdurduğu Hükümet” olduğu halde, sırf Refahyol rezaletini durdurdu diye medya ve kamuoyundan büyük destek görüyor. Bu prestij artışından bir diğer yararlanan da, Ordu’nun bizzat kendisidir.

Ama Ordu, gücüne egemen olamaz da, bu hükümetin “Askerlerin Ayakta Tuttuğu Hükümet” izlenimi bırakmasına yol açacak etkinliklerde bulunursa, kendi eserini kendisi boğmuş olur.

2) Genelkurmay Başkanlığı, bu hükümetin yapmaya cesaret edemeyeceği yada yapamayacağı işleri, yasada yeri olmak şartıyla, kendisi girişimde bulunarak yapmaya çalışabilir.

Örneğin, kendi içindeki şeriatçıları atabilir. Örneğin, kendi kurumuna hakaret durumunda suç duyurusunda bulunabilir.

Ama, “yasada yeri olmak” yeterli şart değildir. Bir de tutarlı olmak şartı vardır:

a- Örneğin Genelkurmay, TSK içine soktuğu ajanları “Darbe ihtimali vardı” diye  gerekçelendirmeye çalışan eski İçişleri Bakanı Meral Akşener hakkında suç duyurusu yapmıştır. 1 ilâ 6 yıl arasında cezayı gerektiren bu suçun gerekçesi, Akşener’in  “Türk Ordusuna hakaret” etmiş olmasıdır (yada “iftira”; ikisi de aynı kapıya çıkar).

Böylece Ordumuz, “Bu çok ayıp ve ağır bir iftiradır” dediğine göre, Türkiye’de ilk defa, askerî darbe yapmanın TSK için gayet utanılacak bir eylem olduğunu kabul etmiş bulunmaktadır. Bu, gerçek bir aşamadır. Bir kilometretaşıdır. Ordumuz herhalde bundan sonra buna göre davranacaktır.

b- Meral Akşener aslında çok daha fazlasını hakketmiş bir havvadır.

Ama şurası da bir gerçektir ki,   aynı Ordu, 65 milyon üzerinde bunca kanunsuzluk ve hukuksuzluk yapanlar hakkında, örneğin tüm ülkenin telefonlarını dinlemeye aldıran (ve ayrıca, Susurluk için aylardır işleme konmamış bir fezleke sahibi olan)  Mehmet Ağar’a şimdiye kadar hiçbir suç duyurusunda bulunmamıştır, hatta hiçbir tepki göstermemiştir.

Bu durumda birisi kalkar da, “Genelkurmay, bu sefer kendisini dinlemeye aldırdığı için Meral Akşener’den intikam alıyor” derse, Genelkurmay buna karşı ne diyecektir?

c- Teslim etmek gerekir ki, Türkiye’yi uçurumun kenarına getiren, RP tarafından temsil edilen 7. Yüzyıl zihniyetinin yanısıra, asıl, 21. Yüzyıl globalleşmesinin ülkemizde Çiller tarafından temsil edildiği herkesçe kabul edilen vurgun, ihtiras, çete zihniyetidir. Hatta, gerizekâlılıkları sayesinde Refahyol’dan kurtulmamıza yolaçtığı için bu ülkenin RP’ye minnet borçlu olduğunu söylemek bile çok mümkündür.

Ama, yine teslim etmek gerekir ki, Ordu’nun RP’ye göstermiş olduğu haklı tepkiyi Çiller’in temsil ettiği zihniyete karşı da gösterdiğini söylemek hiç mi hiç kolay değildir.

Çünkü aynı Ordu, aynı Çiller’in RP’den önceki koalisyonlarında benzer hiçbir tepki vermemiştir.

Çünkü çok daha önemlisi, aynı Ordu, kendi bünyesinde “olduğu söylenen”, hiçbir yasa tarafından kurulmamış, hiçbir yasal denetime tâbi olmayan ve dolayısıyla da yasadışı olan bitakım kuruluşların varlığını bile kabul etmeye yanaşmamaktadır. Denetimdışılık sonucu buralarda cereyan ettiği herkesin ağzında sakız olan “bitakım işler”, ancak yasadışı rantların bireysel ceplere akmaya başlaması üzerine (ve ancak o kadarıyla) Ordu’nun gazabına uğramaktadır.

Ordu, eğer çetelerin Türkiye’de devlete fena halde sızdığı kanısını paylaşıyorsa, bu konuda da öncü davranmalıdır. Ordu’nun bu konudaki öncülüğü, Türkiye’de çok şeyi, herşeyden fazla, iyiye doğru değiştirecektir.

F.Sağlar’ın deyimiyle “elini kan’a ve eroin’e bulamış” bitakım çetelerin, “PKK’le çarpıştığı” için hoşgörüldüğü kanısının etrafta dolaşmasına kesinlikle son verilmesi, herhalde en çok yarım milyon kişilik koskoca Türk Silahlı Kuvvetlerinin onurunu kurtarır.

Türkiye’de bu kadar önemli bir konuma gelmiş olan böylesine köklü bir müessesenin daha tutarlı davranmasını beklemek, Türkiye’nin hakkıdır.

Önceki Yazı
Sonraki Yazı