Baskın Oran

Bu hükümet nedir ve nasıl başarılı olur

Herşeyden önce, çok farklı 2 şeyi birbirinden ayırmayı bilelim:

1) “Gelen”in niteliği:

Yeni kurulan Mesut Yılmaz hükümeti, Cumhurbaşkanı Demirel tarafından Ordu’nun bastırmasıyla işbaşına getirilmiştir.

Tabii Demirel, Çiller’in (aslında fazlasıyla gecikmiş olan) canına okumak için bunu fırsat bilmiştir ama, bu bişeyi değiştirmez: Bu olay esas olarak tepeden inme, jakoben bir harekettir; ilke olarak özlenecek tarafı yoktur.

2) “Giden”in niteliği:

a- Refahyol hükümeti, meşruluğunu yitirmiş bir hükümetti.

Çünkü demokrasi demek, rejimin temel nitelikleri içinde oy gücüyle alternatifler arayabilmek demektir. Temel nitelikler yıkılıp “başka temel nitelikler” konmaya kalkışılırsa, bunu adı ihtilâldir. RP, laik temeli yıkmaya çalışarak çizmeyi aşmıştı.

DYP ise, lideri Çiller’in inanılmaz mal ve koltuk hırsını körükörüne desteklemeyi ilke edindi. Böylece hem kara parayı ilkeleştirerek, hem de ortağı RP’nin çizmeyi aşmasını mümkün kılarak suça ortak oldu ki, hangisinin daha vahim olduğu belli değildir.

b- Refahyol hükümeti “sivil” değildi.

Bazı “solcu” köşe yazarları bu hükümet değişikliği hakkında şöyle yazdı: “Devlet iradesi, millî iradeyi yendi”.

Yanlış varsayımdan kalkınca, yanlış sonuca varmak kaçınılmazdır.

Bir defa, yeni hükümet Ordu tarafından bastırılarak getirilmiştir ama, aynen 27 Mayıs’ta olduğu gibi, meşruluğunu eskisinin gayrı meşruluğundan almıştır.

Üstelik, 27 Mayıs’ın aksine, “Yukarıdan zorlama olmasaydı bu iş zaten kendi kendine olacaktı” demek biraz zordur. Çünkü Çiller’in mal ve koltuk hırsı sayesinde şımaran RP; bu gelir dağılımı bozukluğu ortamında, bu kadrolaşmayla, bu “eğitim seferberliği”yle ve de bu “Anadolu sermayesi” pompalamasıyla tırnaklarını ciğerimize  kadar (hatta, daha başka taraflarımıza kadar) geçirecekti.

İkincisi, sahte tevazuya hiç gerek yok, ben bunu herkesin anlayabileceği bir açıklıkla, 15 Haziran tarihli Aydınlık’taki “Sıkıntılar İçindeyim-2” başlıklı yazımda anlattım:

“Sivil” terimi yalnız “askerî”nin değil, aynı zamanda “dinî”nin karşıt kavramıdır (ikna olmayan, o yazıyı bulup okumak zahmetini ihtiyar etsin). Refahyol iktidarı sivil’den başka herşeydi. Bu olayda sivil olmayan bir güç, sivil olmayan başka bir gücü “hâl etmiştir”. Kazanan ülkedir.

Ama, bazı koşullarla. Ve ancak bu “bazı” koşullarla.

Yeni hükümet, bu “bazı koşulları” görürse başarılı, görmezse fevkâlade başarısız (ve zararlı) olur.

1) Ordu, bu işi (özellikle 12 Eylül tarihli sabıkasına bakılacak olursa) kendisinden hiç beklenmeyecek kadar ustaca halletmiştir. Ama şimdi bu hükümet, yine ustaca ve hemen, askerlerin elini memleket üzerinden çektirmezse hem kendine, hem askerlere, hem de memlekete yazık eder ki, vebali büyüktür.

Çünkü Türkiye’de Ordu, iktidara doğası gereği yakışmayan her iktidar unsurundan daha fazla olarak, tatsız aşırılıklar yapmak eğilimindedir.

Ortaokullardaki Atatürk büstlerinin denetimini yapmak Ordu’nun işi değildir; aynı Ordu’nun, Ahmet İnsel’in haklı olarak yazdığı gibi, yarın Kırıkkale Üniversitesini, yarından sonra da bizim Siyasal Bilgiler Fakültesini denetlemek istemekte tereddüt göstermeyeceği kesindir.

Aynı nedenle, “Bir Hak Düşmanı” diye dinci (ve azgelişmiş!) tiyatro oynayanları içeri attırmak Ordu’nun işi değildir.

Ordu’dan “irtica” nedeniyle atılanların sağlık karnelerini iptal etmek inanılacak şey değildir. (Oldu olacak, fırınlara talimat verilerek bu insanlara ekmek satılması da engellenmelidir. Ama allahtan, sözkonusu saçmalığı Askerî Yargıtay iptal etmiştir, yoksa Avrupa İnsan Hakları Divanı perişan edecekti).

Onun için, hem Ordu bu (tekrar ediyorum) ustaca operasyondan sonra akıllılık edip kendini zaptedebilmelidir,  hem de yeni hükümet Ordu’nun elini memleketin üzerinden çekmek için gereken önlemleri ustaca ve derhal almalıdır.

Bu koşul, elinizdeki yazının en başında yeralan “Giden’in niteliği” başlığı açısından çok önemlidir.

2) Bu hükümet, eğer bir “geçiş hükümeti” yada bir “kukla hükümet” olmak istemiyorsa, düşük hükümetin bilânçosunu yapmaya derhal girişmelidir. Çiller’i Yüce Divan’a vermelidir. Fezlekeleri yollatmalıdır. 8 Yıllık Eğitim’in altyapısını çatmalıdır.

Bu koşul da, elinizdeki yazının en başında yer alan “Gelen’in niteliği” açısından çok önemlidir.

 

Önceki Yazı
Sonraki Yazı