Baskın Oran

Bu iki bakan’ı iyi izleyin

İkisi de aynı kabinede bakan.

İkisi de birer ucundan tutup aynı ekonomiyi yönetiyor.

Bu iki bakanın yalnızca niteliklerini sıralayacak ve adlarını sizin tahmin etmenizi bekleyecek falan değilim. Buyurun isimlerini:

Birinin adı: Maliye Bakanı Zekeriya Temizel.

Diğerininki: Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Güneş Taner.

Temizel, bu pis ortamda hem sorunların özü ile ilgili, hem de simge dolu atılımlar yapıyor. Bikaç tanesi:

1) Kara parayla mücadele ediyor. Beş milyar lirayı aşan paraların nereden bulunduğunu sormaya kalkıyor. Doğru yaraya parmak bastığı o kadar belli, kara para o kadar yaygın ki, her taraftan çığlıklar yükseliyor.

2) Devletin vergi toplayamadığını görünce borçları takside bağlıyor, yine ödemeyen olursa icraya vereceğini ilan ediyor. Ve dediğini yapıyor. Üstelik, ilk icrayı devlet kuruluşlarından başlatıyor.

3) Üniversite açmaya gidiyor. Yaptığı konuşmada, nice ense-kulak yerinde purufösür’ün 12 Eylül’den sonra ağzına almaya cesaret edemediği şeyi dile getiriyor: “Üniversitelerin işleyebilmesi için, malî özerkliğe kavuşturulmaları gereklidir” diyor.

4) Refahyol’un Bodrum’da Halikarnas Disko’nun sahibi Süleyman Demir’e peşkeş çektiği mahalle parkını alıp tekrar mahalleliye veriyor.

5) Tasarruf yapmaya önce devleti yönetenlerin başlaması gerektiğini düşünüyor ve Türkiye Cumhuriyetinde 74 yıldır kimsenin cesaret edemeyeceği bir girişim başlatıyor:

Makam araçları kalkıyor, yerine görev araçları geliyor. Araçlar ve şoförler ortak olacak. Hangi bürokrat görevi sırasında araca gereksinme duyarsa, Araç Havuzuna telefon edecek, şoförlü bir araba isteyecek. Aynen ABD’de olduğu gibi.

Böylece bütün gün yatan arabalar tasfiye olunarak tasarrufa devletten başlanacak ve vatandaşın kafayı çok taktığı bir rahatsızlık konusu ortadan kalkacak. Bundan sonra devletin vatandaştan fedakârlık istemeye yüzü olacak.

Bakalım, devleti vatandaşın gözünde temize çıkarmak ve sonra da  fedakârlık istemek için  Güneş Taner ne yapıyor.

Kabinedeki bazı bakanlar için zırhlı Mercedesler gerekli olduğuna karar veriyor. Maliye bunlara para vermeyeceğinden, açıyor Emlakbank’a telefonu, “Derhal satın alın Mercedesleri ve gönderin bana” diye emir veriyor.

Sonra, Sabah’tan Necati Doğru bu kanunsuzluğa yüklenince, açıyor telefonu, gazeteciyi tehdit de ederek, bu emrini şöyle savunmaya kalkışıyor:

“Erbakan ve Çiller iktidardan gitmelerine rağmen bindikleri Mercedesleri geri vermediler. Bu kadar devlet işi arasında verin Mercedesleri diyemezdik, bunu kavga meselesi yapamazdık. Bu siyasi nezakete sığmazdı. Zaten, siz bunu yazarak Borçlar Kanununun 84. maddesine göre suç işlediniz. Banka sırlarını açıkladınız”.

Vay, vay, vay! Öyle bir demeç ki, “Özrü kabahatinden büyük” deyimine örnek olarak sözlük-ansiklopedilere girer. Oku ve süngüye davran!

Sayın bakanım, neden geri isteyemiyormuşsun bu araçları? Sen iktidardan düşünce onlar da senden istemesin diye mi? Sen bugün onun sırtını kaşı, o da yarın senin sırtını kaşısın, öyle mi? Peki, bunu fakir vatandaşın sırtından yapmak seni hiç mi rahatsız etmiyor?

Kendini savunmalar bizler için hazine değerinde. Güneş Taner’in nasıl bir kanundışılık sürecini devam ettirdiğini yakından görmek için Emlakbank’ın eski genel müdürü Sinan Solok’un kendini savunmasını dinleyin:

“Vakıf ve Ziraat’le yarışabilmek için, üst düzey yöneticilere lüks araba almamız zorunlu. Diyelim Özel İdarenin parası Ziraat’te. O mevduatı artı bir şey vermeden nasıl çekeceksin?”

Sana da vaylar, Solok Bey! Demek bu kanunsuzluğu bankanı kurtarmak için yaptın; kendi koltuğunu kurtarmak için değil! Sana da Bravo!

Güneş Taner’in kemal-i âfiyetle savunduğu pislik ne raddelere ulaşıyor, genel müdür efendinin sözlerinin devamını dinleyin de öğrenin:

“1996 model Suzuki jeep. Benden önceki banka yönetimi Millî Emlak’e vermiş. İddiaya göre Mert Çiller kullanıyormuş. Ama bunun takibi benim değil, Millî Emlak’in işi”.

Bakın, şimdi şuraya yazıyorum:

Bu iki bakan da tarihe geçecekler.

Önceki Yazı
Sonraki Yazı