Baskın Oran

Türk Mafyası genel mi, özel mi?

Geçen gün Semih telefon etti.

(Semih Vaner, Paris’teki resmî kuruluş CERİ’de araştırmalar yapar, kitaplar yayınlar, konferanslar düzenler, kuruluşun çıkardığı CEMOTİ dergisinin de editörüdür. Yani Semih, Türkiye’nin Fransa’daki yüz aklarından biridir. Birlikte araştırmalarımız da vardır. Okuduğunuz köşenin isim babası Semih’tir. Asıl marifeti de benimle aynı yıl, aynı ay, aynı günde doğmuş olmasıdır!!).

“Susurluk raporunu okudum. Türkiye’de bu konuda araştırma yapanlar varsa temas arıyorum, bu rezaletin dünya politikasında nereye oturduğunu yazmak  istiyorum” dedi.

Araştırıp haber vereceğimi söyledim. Sonra, başladım düşünmeye. Türkiye’nin bugünkü durumu bize özgü mü, yoksa genel bir kurama oturtulabilir mi.

***

Oturması lazım.

Mafya bir suç örgütüdür, çoğunlukla kan bağına dayanır (Türkiye’de bunların çoğu ya Kürt, ya Lâz’dır), kendine özgü bir ahlak ve adalet anlayışı vardır, vs. Bunları biliyoruz.

Ama, ne zaman ortaya çıkar? Bakalım aklımıza neler geliyor, Semih’in başlangıçta işine yarayacak bişeyler üretebilir miyiz.

1) Devlet zayıfladığı ve işlevlerini yerine getiremediği zaman. Yani, otorite boşluğu durumunda.

Zaten, kelimenin kökü de bunu gösteriyor: Sicilya’daki mülk sahipleri artık kentlere göçünce,  mülkleri yağmalanmasın diye “Mafie” denen küçük silahlı gruplar tutmuşlar. Bunların içindeki daha girişken ve zorba kişiler daha sonra bu toprak sahiplerinin emrinden çıkıp kendi başlarına buyruk hale gelmişler ve patronlarından haraç almaya başlamışlar!

Bu, içe karşı otorite boşluğunun sonucu. Dışa karşı boşluk olduğu zaman da Mafya doğuyor. Mafya Ortaçağ sonlarında Sicilya’da istilacı Müslüman, Norman ve İspanyol yönetimlerini devirmeye yönelik gizli bir örgüt olarak da ortaya çıkmış. Osmanlı’nın son döneminde azan, bir kısmı Yunanlılara karşı çarpışan Ege efelerini ve özellikle de Çerkes Etem’i aynı çerçevede düşünmeye ne dersiniz?

Otorite boşluğu dolduğu zaman Mafya’nın defteri dürülüyor. İtalya’dan bir örnek istiyorsanız, Mussolini’nin faşist yönetimi kurulunca, bunların çanına ot tıkamış. Türkiye’den lazımsa, M. Kemal’in kurduğu güçlü devlet sonucu efe mi kalmıştı ortalıkta?

Otorite boşluğu kuramı Türkiye’ye cuk oturuyor. Devletin içerdeki acizliği, Güneydoğudaki otorite boşluğu kimi asker kişilerin (yani, devletin en disiplinli örgütünde memur olanların) bile Mafyalaşmasına yol açtı.

Türkiye’nin dışa karşı acizliği de aynı kanala su akıttı. O kadar ajan besleyen devlet, 12 Eylül darbecilerinin sivri aklı sonucu ASALA’yı takip için ülkücü Mafya’ya “götürü iş” vermeye başlayınca, bir canavar yarattı. Şimdi istese de toparlayamıyor. Çünkü bu canavar, bir zamanlar kendisine elden yem yedirenlere şimdi kendisi elden yem yediriyor.

2) Rantın yükselmesi ve özellikle de üretim biçimi değişikliği sonucu yükselmesi.

Dikkat edin: Sicilya’da toprak sahiplerinin mülklerinde oturmaması, feodalizmden kapitalizme geçiş süreci (yani, üretim biçimi değişikliği) demek. Aynı şey İngiltere’de, ticaret kapitalizmine geçiş sırasında olmadı mı (“absentee landlords”)? Yaşar Kemal destanlarında bunu Çukurova’da anlatmıyor da ne yapıyor?

Mafya deyince akla gelen ikinci (belki de birinci) ülke, ABD. Mafya orada ne zaman yükseldi? Kapitalizmin tekelci aşamayı yaşamaya başladığı 19. Yüzyılın ikinci yarısında. Ne zaman söndü? Tekelci aşama gerçekleşince ve devlet yeniden duruma egemen olunca. Zaten, bu “üretim biçimi değişikliği” ile “devletin acizleşmesi” kavramları eş zamanlı süreçler.

Bugün de Mafya dünyayı sardı. Çünkü küreselleşme diye kibar bir ad verilen üretim biçimi değişikliği hızla gelişiyor. Dünya ulusal kapitalizm’den uluslararası kapitalizm’e geçiyor.

Bu durumda devlet acizleşiyor. Çünkü yetkileri hem yukarıya (çokuluslu şirketler, uluslararası örgütler ve denetim şirketleri, vs.), hem aşağıya (yerel yönetimler, belediyeler, özel şirketler), hem de yana doğru (sivil toplum) aşınmaya (“erozyon”) uğruyor.

Bir yandan da yeni ürünler, yöntemler, süreçler, para kapıları doğuyor. Ulusal pazarın küresel boyutlara ulaşması sonucu rantlar muazzam büyüyor. Haydutların ağzının suyunu akıtıyor.

***

Buradan, “Mafyalaşma şu anda uluslararası bir eğilim. Türkiye’dekinin özel bir tarafı yok; olanlar normaldir” gibi bir sonuç çıkarılabilir mi?

Hayır efendim. Bizim Mafya’da, başka ülkelerdekinde olmayan yada pek az bulunan çok özel bir nitelik var:

Türkiye’de Mafya’yı bizzat devleti yönetenler yoktan  var etti. 1970’lerde bir yandan sol akımları, bir yandan da Kürt milliyetçiliğini önlemek için, o kadar ajanını biyana bırakıp Ülkücülere “götürü iş” verdi.

İtiraz edenlere de, Süleyman Demirel o ünlü cevabını yapıştırdı: “Bana sağcılar cinayet işliyor dedirtemezsiniz!”.

Bugün Türkiye’deki Mafya, halkın gözünde başka ülkelerdeki kadar haydut sayılmıyorsa, bu iki sebeptendir:

1) Bu haydutların “milliyetçilik” ve “İslam” gibi geniş (ve cahil) halk kitlelerine pek hoş gelen etiketlerin sahipleri oluşundan,

2) Ana-babalarının devlet olmasından.

Bu adamları temizlemek bu iki neden yüzünden zor oluyor. “Evlatlarımızla gurur duyuyoruz, onlar bu devlet için silaha sarıldılar!” deniveriyor, bitiyooor.

Bilmesek, yiyeceğiz. Geniş halk kitleleri çok büyük ölçüde yiyor.

Semihcim, ayaküstü aklıma gelenler bunlar. Sen de yersen…

Önceki Yazı
Sonraki Yazı