Baskın Oran

Talim-Terbiye Kurulu Türkiye’nin başına büyük çorap ördü

AGİK (Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Konferansı), Soğuk Savaş’ın yumuşamaya dönüşmesi için Doğu ve Batı blokları tarafından 1973’te başlatılan bir görüşmeler dizisiyken, Sovyetlerin dağılması üzerine Avrupa’da Birleşmiş Milletler’den çok daha önemli hale gelen bir uluslararası örgüt. Türkî Cumhuriyetleri AGİK’e sokmak için büyük uğraş veren Türkiye de, Bosna ve Azerbaycan konularını en çok bu örgüte götürmekte.

Örgütün iki temel uğraşı alanı var: Birincisi silahsızlanma, ikincisi de insan ve azınlık hakları. Zaten, II. Dünya Savaşı’ndaki kazanımlarını tescil ettirmek isteyen Sovyetlerin başlattığı AGİK’e, Batılılar, bizzat Sovyetleri insan hakları açısından sıkıştırmak amacıyla katılmışlardı. Bu olay da gerçekleştikten sonra, AGİK’in tek büyük konusu insan ve azınlık hakları oldu.

Bugünlerde, AGİK heyetlerinin Kürt konusu araştırmak için Türkiye’ye gelmek istediğine, fakat bunu “bağcı dövmeden” yapmak için Türkiye’den davet beklediğine ilişkin haberler basını dolduruyor. Talim-Terbiye’nin Türkiye’ye nizam veren sayın üyeleri okuyorlar mı acaba? Anlıyorlar mı?

Neyi olacak, Türkiye’nin başına ne çorap ördüklerini! Sen kalk, Lozan’ı açıkça çiğneyerek Ermeni özel okullarında Ermenice eğitimi yasakla, ondan sonra da  Türk Hariciyesi Boşnak ve Azerilerin insan hakları diye kendini paralasın.

Zavallı Türk diplomatlarının gece yatarkenki duaları bundan sonra şöyle olacak: “Tanrım,  ben düşmanlara yeterim! Sen beni dostlarımızdan koru,” Çünkü  bundan sonra, Sırbistan ve hele Ermenistan daimi temsilcilerinin AGİK’te işi çok daha kolay. Sağ olsun, Talim-Terbiye sayesinde.

Bu kadarıyla da bitmiyor. Tabii bir de, Sayın Kurul’un marifetinin, Türkiye’nin imzaladığı hangi AGİK maddelerini çiğnediği konusu var.

Talim-Terbiye’nin her şeyi bilen nâzım-ı kâinat üyeleri, bakın bu AGİK uluslararası sözleşmelerinin hangi hükümlerini Türkiye’ye ihlâl ettirdiniz. Birkaç tanesini sayıyorum:

AGİK Viyana Kapanış Belgesi (1989), ilke 19: “Katılan devletler, ülkelerindeki ulusal azınlıkların etnik, kültürel, dilsel ve dinsel kimliklerinin geliştirilmesi için gerekli şartları koruyacaklar ve yaratacaklardır”. Demek ki, imzacı devletler bu farklı kimlikleri yalnızca korumayacaklar, yaratacaklar. Talim-Terbiye de yaratıyor. Türkiye’nin başına uluslararası problem yaratıyor.

AGİK Kopenhag İnsanî Boyut Konferansı Belgesi (1990), ilke 32: “Ulusal azınlıklara mensup kişilerin kendi isteklerine rağmen asimile edilmek girişimlerinden uzak olarak etnik, kültürel, dilsel veya dinsel kişiliklerini serbestçe ifade etme, koruma ve geliştirme ve kültürlerini tüm görünümleriyle geliştirerek sürdürme hakları vardır”.

AGİK Yeni Bir Avrupa İçin Paris Yasası (1990) : “Ulusal azınlıkların etnik, kültürel, dilsel ve dinsel kimliklerinin korunacağını, ulusal azınlıklara mensup kişilerin bu kimliklerini ayrıma tabi tutulmaksızın ve kanun önünde tam bir eşitlikle, özgür olarak ifade etmeye, korumaya ve geliştirmeye hakları olduğunu teyit ederiz.”

Ayrıca, “Barış, adalet, istikrar ve demokrasinin yanı sıra, halklarımız arasındaki dostane ilişkilerin de ulusal azınlıkların etnik, kültürel, dilsel ve dinsel kimliklerinin korunmasını ve bu kimliğin kuvvetlendirilmesi için gerekli şartların yaratılmasını gerektirdiğine ilişkin derin inancımızı teyit ederiz.” Talim-Terbiyeci efendiler, bütün bu belgelerin altında Türkiye Cumhurbaşkanı ile Başbakanının imzası var.

Söylemeyi unuttum, Lozan Barış Antlaşması ve eklerini onaylayan ve sizin ayrıca ihlâl ettiğiniz 23 Ağustos 1923 tarih ve 341, 342, 343 ve 344 sayılı yasaların altında da, Gazi Mustafa Kemal’in imzası.

Türkiye’nin böylesine bir uluslararası ortamda başını fena halde belâya sokacak, Ermeni okullarında Ermenice eğitimin yasaklanması kararı altında ise, zat-ı âlilerinin imzaları.

Bu arada, tabii, Ermeni vatandaşlarımızın bu vatana bağlılıkları da sayenizde “pekişmiş” olacak. “Bölücülük” sözlerinin gırla gittiği ülkemizde, tebrik ederim efendim. Tebrikler ederim. Devam buyurun. Vatan size minnettardır.

Önceki Yazı
Sonraki Yazı