Baskın Oran

Ressam Kenan Evren’e saygı

“Diyelim ki, şuraya bir siyah fırça vurmuş, yanına yuvarlak yapmış. Burada da bir siyah, aralar beyaz. Burada bir siyah, arada yuvarlaklar. Baktım, baktım, baktım, dedim ki ‘Ben Türkiye’ye gittiğim zaman resme başlayacağım. Ben de yaparım bunu. Herhalde Picasso olduğu için o kadar pahalı bunlar!”

Bütün Türkiye, onun sanatçı kişiliğini, Amerika dönüşü gazetecilere 3 Temmuz 1988 günü söylediği ve yabancılar karşısındaki aşağılık duygumuza bir son veren bu sözlerinden öğrendi. Oysa, Ahmet Kenan Evren’in sanata olan yakın ilgisi daha önce de gazetelere yansımış, ama doğrusu bu kadar dikkat çekmemişti.

Örneğin, 5 Mayıs 1986’da Devlet Güzel Sanatlar Galerisinde düzenlenmiş olan Çağdaş Türk Sanat Sergisi gezilmekteydi.  Ama Sayın Evren’in aklı Galerinin dışındaydı. Belki de aklından, o sıralarda kendisine sanatsever halkımızdan yağmur gibi yağan ve kendisinin de miting meydanlarından güldür güldür okuduğu manilerden biri geçiyordu:

“Zigana Dağından geçeyim dersen / Klorsuz sulardan içeyim dersen / Bir de Gümüşhane ilini göreyim dersen / Başımızın üstünde yerin var, hoş geldin Paşam.” Belki de Sayın Evren, Kutlu Payaslı’nın “Kenan Evren’imize” adıyla bestelemiş olduğu şarkıyı içinden mırıldanmakla meşguldü: “Bir lütf-i ilâhidir başımızda oluşun / İçten gelen sevgi ile kalbimize doluşun / Atamızın çizdiği yolu rehber eylerken / Var oldukça Türkiye’m evren Evren’le dolsun / Ömür boyu mutluluk Evren seninle olsun.”

Biraz sonra mesele anlaşıldı. Taa ortaokulda resim çalışmış, bu işi iyi bilen Sayın  Evren’in aklı manide şarkıda filan değil, tabii ki  gene resimdeydi. Ama, halkımızın taa özünden kaynaklanan gerçek resimde. Adana’dan resim öğretmeni Hikmet Öz, çakıl taşlarını öğütüp yapıştırarak sayın cumhurbaşkanını  bayraklar arasında tasvir eden bir resim yapmış, kendisine göndermişti.  Beraberindekiler de merak ettiler. Hemen bir adam yollanıp Köşk’ten getirtildi. Ve galerinin ikinci katına, Atatürk resminin yanına asıldı.

Sayın Evren, gerçek bir ressam kumaşına sahip olduğundan, yozlaşmış resme tahammülü olmamakla da tanınmıştı. Aynı gün gezilen   Asya Avrupa Sanat Bienali’nde Polonyalı sanatçıların  sergilendiği salonda Sayın Evren  Jan Dubkowski’nin resmine baktı, baktı, “Bu resim derhal kaldırılsın!”  dedi.  Derhal kaldırıldı. Bu ilkeli tutumun yararı derhal görülecekti. Gülhane Askeri Tıp Akademisinde yapılan “Seksüel Fonksiyon Yetersizlikleri” panelinde Prof. Dr. Saim Mermut “Muzır Neşriyat Yasası nedeniyle bazı slayt ve filmleri gösteremiyoruz”  dedi. 9 Eylül 1986’da açılan Sedat Simavi Karikatür Yarışması Sergisinde Sayın Evren’i gezdiren Nehar Tüblek, üstadın “Burada açık saçık karikatür yok değil mi?” uyarısına, “Onlar resimdi efendim. Bu yarışma sanatsal karikatür yarışması olduğundan zaten porno ve seks karikatürlerini kabul etmiyoruz”  yanıtını verdi.

Gene aynı gün meydana gelen bir başka olay, Sayın Evren’in, ressamlık dışında, espri alanındaki gücünü de gösteriyordu. Fransız sanatçıların sergilendiği salonda Dominique Gauthier’nin resmini inceleyen Sayın Evren “Baksanıza! Bu resim yırtılmış galiba” dedi. Espriyi anlamayanlar, sanatçının bu etkiyi yaratabilmek için altı kat malzeme kullanmış olduğu izah etmeye giriştiler.

Ülkeyi kurtarıp emekli olduktan sonra sanatı da kurtarmaya karar veren Sayın Evren ortaokuldan sonra tekrar fırça paleti eline aldı.  Bu olayla ülkemizin  büyük bir ressam kazandığı, ceplerinden boş yere para çıkarmamakla ünlü iş adamlarımızın gösterdiği büyük rağbetle de kanıtlandı.    Şimdi, kötü niyetli ağızlar,  ellerini ceplerine boş yere atmamakla ünlü zenginlerimizin  beş yüz milyona kadar para dökerek aldıkları “Kenan Evren”leri, Sayın Evren’in 12 Eylül döneminde az iyiliğini görmemiş olan  holdinglerin gecikmiş bir rüşveti, daha doğrusu bahşişi olarak yorumluyorlar.

Kıskançlık bir yana, “İş görüldükten sonraki rüşvet”, ceza hukuku profesörü Nevzat Toroslu dostuma sordum,  İtalyan Ceza Yasasının 318/2 maddesine göre suç olmakla birlikte, ülkemizde katiyen suç değil. Başka kötü niyetliler de, bu paraları, bundan sonra “istikrar getirici eylem” yapacak generallere teşvik tedbiri olarak görüyorlarmış. Elalemin ağzı torba değil ki büzesin. Sayın Evren en iyisini yapıyor. Aldırmıyor.

“Allah Allah dedim. Bende bir şeyler var herhalde. Bu işe hız verdim. Yirmi dört tablo yaptım. Belli olmaz, bakarsınız bu tablolar ben öldükten sonra milyarlara da gidebilir. Meşhur ressamların hayatlarını okuyacak olursanız, paraları öldükten sonra kazandıklarını görürsünüz”. deyip habire boyuyor.

Önceki Yazı
Sonraki Yazı