Baskın Oran

Hilton Otelinde kürt sorunu

“Ankara Hilton Oteli ile Kürt Sorunu arasında ne ilişki vardır?”

Yanıt: Çok ilişki. Hilton’da ne zaman bir uluslararası konferans toplansa, konu hiç önemli değil, yabancılardan gelen sorular sırf Kürt sorunu üzerine oluyor. O derece ki, konferansın konusu unutuluyor, arada kaynayıp gidiyor. Organizatörler bile unutuyorlar da, zaman zaman kendilerine gelirlerse, “Yahu, konumuz AT-Türkiye İlişkileri, konumuz Türk-Alman İlişkilerinde Medyanın Rolü, konu çok saptı!” diye çaresiz çaresiz yırtınıyorlar.

İlk konuda gene Hilton’da olup bitenleri 27-28 Eylül tarihlerinde yazmıştım. İkinci konuda (Türk-Alman)  14 Ekim’de yapılan toplantıda da aynı şey başımıza geldi. “Türk-Alman İlişkilerinde Medyanın Rolü” konusunda,    Kürt sorununa değinmeyen soru soran çıkmadı. Çıksa da, soru ve yanıtı hemen varacağı yere vardı.

Bu durum, bişeyi artık kesinlikle kanıtlıyor: Kürt sorunu mantıklı bir çözüme ulaştırılmadıkça, besbelli ki, Türkiye’nin fındık kabuğu konusundaki dış ilişkilerinde bile başka şey konuşmak mümkün olmayacak. Konu dönüp dolaşıp oraya gelecek. Orada düğümlenecek.  O düğümü çözmeden de, Türkiye uluslararası konularda hiçbir ilmik tutturamayacak.

Durum bu da, bu durumun ne kadar farkındayız? Yani, devlet büyüklerimiz ne kadar farkında, böyle uluslararası konferanslara ilgi duyup gelenlerimiz ne kadar farkında?

Devlet büyüklerimiz deyince, devlet bakanı ve hükümet sözcüsü Dr. Yıldırım Aktuna herhalde devlet büyüğümüz sayılır. Kendisi, yaptığı açılış konuşmasında Türkiye’de bir Kürt Sorunu olmadığını, bir Terör Sorunu olduğunu belirttikten sonra, yirmi dakika Kürt Sorunu üzerine konuştu. Eh, Bask modelini ortaya atmış Başbakan Çiller, Münif İslamoğlu gibi politika fosillerinden ve ayrıca askerlerden zılgıt yiyince, “Bask Modeli de neymiş, ben bilmem, ben duymadım” derse, Cumhurbaşkanı Demirel bir İngiliz gazetecinin kendisine Türkçe sorduğu “Kürt realitesini kabul ettiniz, şimde neler değişecek?” sorusuna “Heç bişey kardaşım, heç bişey!” diye cevap verirse, hükümet sözcüsü ne  desin?

Geçelim, başka devlet büyüklerimize. Devlet Güvenlik Mahkemesi Başsavcısı da devlet büyüğümüz sayılır mi? Sayılır tabii.  Bakın, size 7 Ekim tarihli Aydınlık’ın 3. sayfasından bir haber:

“İstanbul DGM Başsavcılığı 5 Ekim tarihli Aydınlık’ı toplattı. Toplatma gerekçesi olarak, ‘Kamer yoldaşı PKK öldürdü’ başlıklı haberde Tekoşina Sosyalist ve Kawa Dersim Bölge Platformu’nun bildirisinin yayımlanması ve yazarımız Baskın Oran’ın ‘Zararın Neresinden Dönülse’ başlıklı yazısı gösterildi. Toplatma gerekçesinde, Baskın Oran’ın yazısında ‘halkı sınıf, ırk ve din farkı gözeterek kin ve düşmanlığı tahrik ettiği’ iddia edildi. 3 No’lu DGM’nin kararına göre gazetemizin, Anayasa’nın 28. ve CMUK’un 86. maddeleri uyarınca toplatıldığı belirtildi (Haber Merkezi)”

Okumuş muydunuz? Sol sütundaki küçük haberler arasındaydı. Beğendiniz mi? Yarın size bu haber üzerine bir bilmece soracağım, hazır olun.

Yarın: Bir bilmecem var çocuklar

Önceki Yazı
Sonraki Yazı