Baskın Oran

Resimli bir çocuk kitabı: “Nevruz”

Dün akşamüstü bir kaset almak için Tunalı Hilmi’ye çıkmıştım. Hukuk Fakültesinden arkadaşım Prof. Metin Günday’la karşılaştım. Üniversiteden atılıp satıldığım dönemlerde kaç kere fisebilullah yardımıma koşmuş, avukatlığımı yapmıştır. Canım da sıkkın; girdim koluna, gel ulan bi kadeh içkimi iç, dedim. Hemen oracıkta bildiği bir bar varmış. Girdik.

Acele birer yudum, arkasından da, bittabi, memleket meseleleri. Kurtarmasak olmayacak.

Az önce içkilerimizi ­vermiş olan barmen, demek ki dinliyormuş, birdenbire lafa karıştı:

“Ben bu konuyu bilirim, bana sorabilirsiniz.”

O sırada Kürt konusundan konuşuyoruz. Yahu, bu ne diyor, diyemeden açıkladı:

“Askerliğimi Tunceli’de yaptım. Yeni döndüm.”

Nasıl adapte olabildiğini sordum.

“İlk günlerde çok kötüydü. Sokakta bigün ekzos patladı, yere yatarken kendimi zor tuttum. Şimdi çok daha iyiyim.”

Ankaralı ve milliyetçi (Türkçü) eğilimli olduğunu duyduktan sonra daha fazla ilgilendim ve sordum:

“Orada yaşadıklarını yaşadıktan sonra, bu mesele hakkında ne düşünüyorsun?”

Aldığım yanıt hiç beklediğim gibi değildi:

“Valla, şimdi bilemiyorum; onlar mı haklı, biz mi.”

Hemen, neden diye sordum.

“Bir gece bir köye gittik. Siviliz. PKK’lı gibi giyinmişiz. Kapıyı çaldık, yiyecek falan istedik. Ertesi gün aynı köye gene gittik ve önceki gün bize her istediğimizi verdikleri için gebertesiye dövdük! Buna benzer benzemez neler yaşadım. Kürtleri şu kadarcık sevmiyorum. Ama, kim haklı, artık bilmiyorum.”

Şu günlerde K. Irak’ta alışılmamış büyüklükte bir harekât yapılıyor. O kadar ki, emekli subaylar bunun yalnızca PKK için yapılmış olamayacak kadar büyük olduğunu söylüyorlar. Bu iş için yedi tugay yollanmaz, bütün sınır boyunca yapılmaz, diyorlar. Sorumlular, döneceğiz ama süre vermiyoruz, diyorlar. Ecevit, orada kalmalıyız, diyor. Hukuksal gerekçe olarak artık “sıcak takip” falan değil, “devletin kendini koruma hakkı”ndan söz ediliyor. Bu olaya K. Irak’ın en azından geçici işgali  olarak bakılıyor. Bu arada, kimi Amerika onay veriyor diyor, kimiyse vermiyor diyor. Gaziosmanpaşa olaylarının bunu yaptırtmamak için çıkarıldığını söyleyenler var.

Bütün bunların doğruluğu yanlışlığı zamanla ortaya çıkar. Benim derdim başka. Şu:

Bu işleri yaparken, Türkiye’nin yöneticilerinin geçmişe oranla en ufak bir kafa değişikliği geçirdiklerine ilişkin en ufak bir belirti yok. Barmen’in bir-iki ay önce yaşadıklarını anlattım. 21’inde Nevruz resmen kutlandı, televizyondan gördüm, her yere yaftalar asmışlar boydan boya:

“Nevruz’u Orta Asya’dan birlikte getirdik, birlikte kutlayacağız.”

Bir hafta kadar önce, kimin yolladığı üstünden anlaşılmayan bir zarf geldi fakülteye. İçinden, “Nevruz” adlı renkli ve resimli bir çocuk kitabı çıktı. Yazan ve resimleyen: Hatice Gülensoy. Açtım içini, Orta Asya’da börklü yiğitler at  biniyor, cirit oynuyor.

Nevruz’un veya Newroz’un kökeni hiç, ama hiç önemli değil. Neyin ne olduğu değil, nasıl algılandığı önemlidir bilimde. Kürtler Nevruz ateşini, efsanevi kahramanları Kawa’nın yaktığı özgürlük ateşi olarak yüzyıllar boyu algıladıktan sonra, Türkiye Cumhuriyetinin kalkıp da birdenbire bunun bahar bayramı olduğunu, Orta Asya’dan getirtildiğini “keşfetmesi” ne mene şey? Şimdi,  Kürt kökenliler kalkıp da deseler ki:

“Çalmadıkları bir tek Nevruzumuz kalmıştı, onu da çaldılar”

Ne diyeceğiz? Yeni keşfedişimizi nasıl açıklayacağız? Mademki Nevruz’u engelleyemediğin için kabul ediyorsun, aferin, doğru bir hareket, ama neden bunu Kürtlerin ezilmiş gururunu onarmalarına olanak tanıyacak şekilde kabul etmiyorsun da, tam tersine, daha da kırmak için elinden geleni yapıyorsun? Bu hangi akla hizmettir?

Son K. Irak harekâtı tam on trilyona patlamış. Bu paranın onda birini her yıl güneydoğuda iş alanı yaratmak için harcamak yok muydu?

Bütün resmî ağızlarda: “PKK’nın kökünü kazıyoruz!”

Pardon ama, nasıl oluyor bu iş?

Gençlerin PKK’ye katılmaları olayını yaratan her türlü koşul bugün aynen, hatta şiddetlenerek devam ediyor. Köylerin yıkılıp yakılmasına varan muameleler, köyden kente korkunç bir göç, dizboyu işsizlik, üstelik, Kürt kökenlilere batıda artık iş vermeme, hatta onları işten çıkarma. Şimdi de, “Bayramımızı bile elimizden aldılar” dedirtecek Nevruz olayı. Kürt gururuna bir tekme daha.

Gidelim bakalım, bu kafayla. Ama bu gidiş, hiç de “açık alınla” falan değil.

Önceki Yazı
Sonraki Yazı