Bodrum’a gelip de yerlilerin konuşmalarına öykünenlerden iseniz, “gelipduru” der, geçersiniz. Yazarınız buranın safkan eniştesi olduğundan, size orijinal-renklisini sunuyor, Bodrumca “geliyoooor!” demenin. (Vatandaş, malın iyisi bizde; kıymetini bil. Yalnız, 40’ın altındaysanız, “orijinal-renkli”nin de tadına varamamışsınızdır ya, neyse. Herkesin, her zaman, her şeyin tadına varması Allahın emri değil).
Evet, “Bodrum Kumbahçe Derneği” 48.08.089 kütük numarasıyla resmî hayatına atıldı, ilk genel kurul toplantısını yaptı, yetkili kurullarını seçti, görev dağılımı yaptı. Hayırlı olsun!
***
Galiba, çok ilginç bir demokrasi deneyi karşısındayız…
Birincisi, ortaya çıkışı bakımından:
Kuruluşu, “Doğal Yaşamı Koruyalım, Çevreyi Kurtaralım…”dan kaynaklanmadı. “Tek yerimiz, parkımız. Halikarnas Süleyman nasıl el kormuş?”tan kaynaklandı.
Kuranlar, büyük kent aydınları ve erkekler değil. Fena halde uyanık bir mahalle halkı ve onun başını çeken beyaz yeldirmeli canavar Giritli kadınlar.
***
İkincisi, kuruluş ilkesi bakımından:
“Melezlik” ilkesine dayanıyor. Kurulları melez. İki unsurun karışımından oluşuyor: Kumbahçe yerli halkı ve büyük kent okumuşları. Birinciler her kurulda çoğunluğu, ikinciler azınlığı oluşturuyor. Kurucuların koyduğu yazılmamış kural bu.
Bu iki unsur, “tamamlayıcı farklılıklar” temelinde çalışıyor. Birincilerde ancak halka özgü bir deneyim birikimi, sağduyu ve kitle gücü var. İkincilerde ise modern örgüt ve iletişim kurma bilgisi.
Ancak bütünleşme sayesinde birbirlerinin büyük eksiğini tamamladıklarını, tekbaşlarına kendilerinin hiçbir iş yapamayacağını birincisi sağduyudan seziyor, ikincisi teoriden biliyor. İkisi karışınca, acayip bir bilinç oluşuyor: Şeftali ile insan arasındaki büyük farkın bilinci:
Yarma şeftali iyi para eder ama, ortasından yarılmış insan beş para etmez.
***
Üçüncüsü, çalışma ilkeleri bakımından.
Kumbahçe Derneğinin çalışması, kendiliğinden ortaya çıkıveren bir “Gel, Konuş, Yap” ilkesine dayanan “Mahalle Demokrasisi” modeline göre yürüyor:
Yönetim kurulu toplantılarına meraklı mahalleliler geliyor ve konuşuyor. Konuşunca, “Peki, gel sen yap” deniyor ve uygulamada görev alması doğal oluyor. Görev alınca da, mahallesine sahip çıkması Allahın emri gibi.
Başarı için “siyasal bilinç” türünden evrensel ilkelerin varlığı burada şart değil. Çünkü, bir defa, amaç çok dar. Dernek Türkiye’yi kurtarmakla değil, hatta Bodrum’u da değil, şu anda sadece Kumbahçe mahallesini “kurtarmak”la ilgileniyor. Bu yüzden, “Aman, particilik girmesin” lafı herkesin dilinde.
İkincisi, bu Kumbahçe Mahallesi Giritli kökenli. Yani, zemin müthiş uyanık ve katılımcı. Fazla uzağa gitmeye gerek yok; Bodrum Kalesinin öbür tarafındaki “Müslüman Mahallesi”nde olsaydık en azından yazarınız bu işe hiç zahmet etmezdi.
***
Dördüncüsü, örgütlenme modeli bakımından.
Bir defa, 80’lik Süleyman Abi’nin (Köymen) önerisiyle, dernek başkanlığı dönüşümlü oldu. Her yönetim kurulu üyesi yaklaşık iki ay kadar başkanlık yapacak, sonra istifa ederek yerini önceden belirlenmiş başkana bırakacak. Böylece hem katılım sağlanacak, hem de kışın burada olmayanların boşluğu hissedilmeyecek.
İkincisi, çalışmalar hem yukarıdan aşağıya hem de aşağıdan yukarıya çalışan iki yönlü bir iletişime dayanıyor.
Yukarıdan aşağıya olayı şu:
Çoğunluğu yerlilerden oluşan yönetim kurulu yedi adet “kol” kurdu: 1) Gürültü kolu, 2) Çöp kolu, 3) Trafik kolu, 4) Liman ve Sahil kolu, 5) Para kolu, 6) Mahalleyle İlişkiler kolu, 7) Basınla İlişkiler kolu.
İlk dört kol, mahallenin bu dört ezelî sorununun ebedî olmaması için uğraşacak. Önce beşer kişiyle tartışmayı başlatacak, sonra çerçeveyi genişletecek. Her biri, üç soruya cevap arayacak: Sorun Nedir, Çözüm Nedir, Nasıl Uygulanır. Raporunu yönetim kuruluna verecek ve oradan çıkacak kararı uygulayacak.
Beşinci kol, gerekli parayı bulacak. Üyelerden aidat almamak için örneğin Kumbahçe’deki genel tuvalet işletilebilir, Paşatarlası plajında paralı hizmet sunulabilir, teknelere su sağlanabilir, vs.
Altıncı kol, Derneğin yaptıklarını mahalleliye duyuracak. Nasıl? Belediye hoparlöründen “bağırtarak”, “Berk Market”e teksir bırakıp sabahları ekmek alana bir tane verilmesini sağlayarak, Dernek panosuna kağıt asarak, bir de, mahallenin krokisine bakıp, belli sokaklardaki belli kadınlara haber ulaştırıp onların yaymasını sağlayarak.
Yedinci kol, yapılacaklar hakkında basın ve TV’yi bilgilendirecek, desteğini sağlayacak. Yazarınız meşgul oluyor efendim.
Aşağıdan yukarıya olayı da şu:
Bir kere, mahalleli istediği dernek toplantısına ve etkinliğine gönüllü katılıyor. Çünkü başı çekenler kendi komşuları: Bir “Arap Bakkalın Karısı” Ülfet Hanım, bir “Hataylının Kızı” Kaptan Hüsniye Hanım, bir “Karafatma” Fatma Hanım, “Ciba’nın Kızı” Güler Hanım…
İkincisi, meydana bir dilek/şikayet kutusu konuyor “Mahalleyle İlişkiler” kolu başkanını o anda göremeyen (ki, enine boyuna, hökümat gibi Artemis Hanım’ı görememek marifete tabidir), kutuya kağıt atacak.
Üçüncüsü, Kumbahçe Parkında zaman zaman mahalle toplantıları yapılıyor. Bunlara belediye başkanı ve/veya kaymakam geliyor, mahallelinin sorularını cevaplıyor. Bu akşam da bir tanesi var. “Para kolu” başkanı Kaan Toker, bedava Algida dağıtacak. Penguen Pastanesi kuru pastaları gönderecek.
O sırada Kumbahçe Parkından, Aleko’nun Kahvesinin önünden geçiyorsanız, siz de davetlisiniz. Harbi.
Yiyerek içerek, gülerek oynayarak, Mahalle Demokrasisine…