Farkındaysanız, geçen hafta sonunda herhangi bir medeni ülkede herhangi bir iktidarı gümbürr diye devirecek bir olay vuku buldu.
Ve nasıl söyleyeyim, acayip bir sakinlikle karşılandı. Bu yazıda, bu sakinliğe şaşkınlığımdan bahsetmek istiyorum.
***
Olay iki kelimeyle:
Ali Yeşildağ adlı kişi, gazeteci Cevheri Güven’in youtube kanalından bir video yayınlıyor. 2007’deki Antalya Havalimanı işletme ihalesinde bir holdingin dosyadan evrak çalınmak suretiyle devre dışı bırakıldığını ve bir başkasının kazandırıldığını, Başbakan Erdoğan’ın da bu işten 1 milyar dolar aldığını ileri sürüyor. Kendisine de “danışmanlık hizmetleri” için 30 milyon dolar vaat edildiğini ama verilmediğini ilave ediyor.
Benzeri suiistimal videoları, AKP’nin çeşitli mensupları hakkında Muhammed Yakut tarafından şu anda sürdürülmekte.
Eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı olayı yorumluyor: “Bu olay doğruysa, aynı firmanın son dönemde devletten aldığı 20’ye yakın ihalede, Yavuz Sultan Selim 3. Boğaz Köprüsü ve çevre yolları dahil olmak üzere; yol, tünel, havaalanı ihalelerinde de benzeri durumun olması büyük ihtimal dahilindedir.”
Ali Yeşildağ’ın bu ilk videosu ve arkasından yayınlananlar, çok somut veriler taşımalarına rağmen, Sedat Peker’in videoları kadar bile çalkantı uyandırmıyor.
Bu arada, en önemlisi, bu satırları yazdığım 10 Mayıs’a kadaryani altı gündür CB Erdoğan’dan da gık çıkmıyor.
Sadece, video erişime kapatılıyor.
***
Olayın şimdiye kadar böyle sakin seyretmesinin sebebi; anlaşıldığı kadarıyla, bu fevkalade vahim suçlamanın A. Yeşildağ, C. Güven, M. Yakut gibi “kötü sicilli” kişilerden kaynaklanmış olması. Muhalif WhatsApp gruplarında bile mesela şöyle şeyler yazıldı:
“1 milyar dolar rüşvet verilmeyecek ve alınamayacak kadar büyük para; inandırıcı gelmiyor.” “Bakın, Deepfake’i muhalefet nasıl kullanıyor dedirtmek için yapılmış olabilir.” “Yayınlayan kim? Cevheri Güven. Yani adamın söyledikleri doğru çıkıyor ayrı, adamın fetocu olması ayrı. Güven veren bir yerden çıkmadı.”
***
Evet, doğru, Ali Yeşildağ ve şürekası bizlerin mahallesinden çok çok uzaklarda oturmakta. Yukarıdaki endişeleri desteklemek için hemen özetleyeyim:
Abi Hasan Yeşildağ, bir zamanların solcusu meşhur Ethem Sancak‘ın ES Medya Grubu’nu “devrettiği” kişi. Yandaş Star, Akşam ve Güneş gazeteleri ile 24 ve 360 televizyonlarının sahibi.
Hatta, daha da önemli bir niteliği var akıllarda:
Hatırlanacağı gibi, R. T. Erdoğan İBB Başkanı iken Siirt’te okuduğu şiir yüzünden 1999 yılında 4 ay 10 günlüğüne Pınarhisarcezaevine girecek. Hüseyin Besli ve Ömer Özbay tarafından kaleme alınan Recep Tayyip Erdoğan, Bir Liderin Doğuşukitabında, artık nereden alındıysa, Erdoğan’ın hapishanede öldürüleceği istihbaratının alındığı anlatılmakta:
“Hasan Yeşildağ aldığı bilgiyi ilk olarak, AKP Yönetim Kurulu ve İBB Meclisi üyesi olan kardeşi Zeki Yeşildağ’la paylaştı. Ne gibi önlemler alabileceklerini gözden geçirirlerken, Zeki kestirip attı: ‘Abi, uzatmaya gerek yok. Tayyip Bey’le beraber sen de gireceksin cezaevine.”
Ve öyle yapıyorlar. Hasan küçük bir suç işliyor ve Erdoğan’a korumalık yapmak üzere Pınarhisar Cezaevi’ne gönderiliyor. Kendisi; inşaattan medyaya, gıda sektöründen madenciliğe uzanan iş hayatının miladı olarak Erdoğan için cezaevine girdiği günü göstermekte. Hatta, bu olayın kitabını da yayınlıyor.
Zeki Yeşildağ’a gelince, onun adının asıl geçtiği olay başka: CB Erdoğan’ın Haziran 2017’deki Washington DC gezisinde karşı kaldırımda pankartlarla protesto gösterisi yapanları küfür, tekme ve tokatla döven korumaların başını çekmesi. Böyle gösterilerin gündelik hayatın parçası olduğu ABD’de yetkililer tepki gösteriyorlar ve polis olayı “barışçıl protestoculara vahşi bir saldırı” diye tanımlayarak iki kişiyi tutukluyor.
Bu 3 kardeş hakkında daha ayrıntılı bilgi isterseniz, Sedat Peker’in “Bugün bakanlardan dahi güçlü olan, ancak kamuoyunda çok fazla bilinmeyen 3 ayrı yapıya ufak bir selam vereceğiz” diyerek Deli Çavuş hesabından anlattıklarını okuyabilirsiniz. Cevheri Güven ve Muhammed Yakut’u da Vikipedi’den izlersiniz.
Biz başlıktaki sorumuza gelelim:
***
Evvet, R. T. Erdoğan’ın 1 milyar dolarla ilişkisini iddia eden kişiler bu nitelikte.
Ama bana söyler misiniz, BU NİTELİKTEKİ KİŞİLER BİRBİRLERİNE GİRMESELER biz bazı şeyleri nereden duyacağız?
Ayrıca, iyi düşünün, “kötü” kişiler doğru şeyler DE söyleyemezler mi?
İnsanların KİM OLDUKLARININ yanı sıra NE SÖYLEDİKLERİNE de baksak daha akıllıca olmaz mı?
***
Not: Pazar günü için oyumu bir kere daha açıklayayım: Cumhurbaşkanlığı için Kemal Kılıçdaroğlu’na, TBMM için Yeşil Sol Parti’ye vereceğim.