Bikaç yıl önce, Ali Kırca’nın Siyaset Meydanı programındayız. Konu: “Milliyetçilik”. Tabii, işin ucu kaçınılmaz biçimde geldi, Kürtlere bağlandı. MHP’nin “ülkücü” gençlerinden biri kalkmış, heyecanla bağırıyor:
“Kürtler bir Türk boyudur. Kürt adı ilk kez, Ortaasya’daki Yenisey Anıtlarında geçer”.
Hemen kalkıp, bunun bir okuma yanlışından ibaret olduğunu söylüyorum. Ben nereden bileceğim; dilci değilim ama; dilci Prof. Talat Tekin’in bir yazısından okuduğumu aktarıyorum. Ayrıca, ilave ediyorum:
“Yahu, söylediğin yanlış ama, tut ki doğru. Kürtlerin Türk olduğunu kanıtlasan ne olacak? Adamlar ‘Kürt’üm’ dedikten sonra?”
Ama genç çocuk öyle “nesnel kimlik/öznel kimlik” ayrımı falan dinleyecek halde değil. Kürtleri bir Türk yapsa hani, büyük rahatlama duyacak. Bırak yapsın, bırak duysun.
Ama kişiliğini pek çok sevdiğim, bilim adamlığını çok takdir ettiğim Ahmet Taner Kışlalı’yı bırakamam yapsın. Bu iş, “ülkücü” genci bırakmak kadar kolay değil.
Cumhuriyet’te 20 Kasım günü “Türkler ve Kürtler” diye bir yazı yazdı. Şöyle diyor:
“Yenisey’deki ‘Elegeş’ anıt taşında, o yörenin ve dönemin Türkçesiyle şöyle yazar: ‘Men Kürt el-kanı Alp-Urungu…’ Yani, Ben Kürt hanı Alp-Urungu.”
Kışlalı bunu tabii ki kendisi okumamış. A. Tayyar Önder adlı bir yazarın “geniş kapsamlı araştırması”ndan almış.
Hepimiz başkalarının yanlışlarını farkına varmadan tekrarlayabiliyoruz. Ama kendisiyle telefonda konuştuğumda yazdığını kuvvetle savundu:
“Ben, insanların neyim derse o kabul edilmesinden yanayım. Ama ben bütün gerçeklerin bilinmesinden de yanayım. Macarlar ve Avusturyalılar da o kelimeyi ‘Kürt’ diye yorumlamış. Sen de oku bahsettiğim kitabı, göreceksin”.
Bütün gerçekler bilinmeli. Ama Kışlalı Hoca’nın yaptığı alıntı gerçek değil. Yani, farkına varmadan bir yanlışı alıntılıyor.
“Yapma hocam, Prof. Talat Tekin’in makalesini gördün mü? Bir okuma yanlışı var! Yabancıların Türkçe’yi yorumlamasına daha mı çok itibar ediyorsun? Unutma ki, bugün tatlı tatlı dalga geçtiğimiz Güneş-Dil Kuramını da bir Avusturyalı profesör ortaya atmıştı. Ayrıca, Türk olsalar ne fark edecek? Bunlar, MHP’lilerin pek bayıldıkları tezler. Ne olur dikkat et”.
Emekli dilci hocamız Prof. Talat Tekin (şimdi İstanbul’da bir vakıf üniversitesinde ders veriyor), bu konuyu yazalı çok oldu. Türk Dilleri Araştırmaları dergisinin 1995’te çıkan 5. cildinin 21. sayfasında söz konusu mısraı çeviriyor:
“(Ben) Körtle Han Alp Urungu, altın okluğu bel(im)e bağladım. Sekiz dokuz yaşımda”.
Ve 23. sayfada şöyle açıklıyor: “Kişi adı olması gereken ve öyle de olan ilk sözcüğün sonsesi yazımda gösterilmemiştir. Bu nedenle H. N. Orkun bu söz öbeğini yanlış olarak kürt el kan okumuş ve yine yanlış olarak ‘Kürt elinin hanı’ diye yorumlamıştır. Daha sonra Türk tarihi üzerinde çalışan yerli ve bazı yabancı araştırmacılar da bu okuyuş ve yorumu kabul ederek Kürtlerin bir Türk boyu olduğu kanısına varmışlardır (Rasonyl, Kafesoğlu, vb.).
“Oysa, H. N. Orkun’un yorumladığı anlamda bir kürt el kan söz öbeği gramere aykırıdır. K(a)n ‘han’ sözcüğünden önceki /kÜrtl/ harf dizisi ancak bir kişi adı olabilir ki bu da körtlü’den başka bir şey değildir. Körtlü sözcüğü kişi adı olarak 2. Elegest yazıtında da geçer: Körtlü S(a)ngun ‘General Körtle’. ‘Güzel’ anlamında olan bu sözcüğe Uygur metinlerinde sıkça rastlanır”.
Kışlalı Hoca yazmış, telefonda da yineliyor: “Orhun Anıtlarında tam 532 sözcük var ki, bugün Kürtçe’de bulunuyor”.
“Aman hocam, Kızılderili dilinde de Türkçe kelimeler var!” dedim.
Talat Tekin Hoca da telefonda, o kibar ve sakin üslubuyla, “Efendim, Kürtçe bir Hint-Avrupa dili; hiç Kürtler Türk olur mu? Türkçe bir Ural-Altay dilidir, ne ilgisi bulunabilir?” diyor.
Tabii, Kışlalı Hoca’nın alıntısını destekleyen başka “kanıt”lar da var. “Türk” ile “Kürt” sözcüklerinin ikisi de birbirinin tıpkısının aynı 4 harfle yazılıyor; sadece yerleri değişik.
Ayrıca, bir savcı yüzbaşının 12 Eylül’deki iddianamesinde verdiği kanıt da var:
“Kışın D.Anadolu’nun yüksek tepelerinde yağan kar sıkışır, sertleşir. Basınca kart-kürt diye ses çıkarır. ‘Kürt’ lafı buradan gelmedir”.
* * * * *
Bence, Kürtlerin Türk olduğu rahatlıkla kabul edilebilir. Tabii, eğer Türkiye’deki Kürt Sorunu bu yolla çözülebilecekse.
Bu gece (9 Aralık 98 Çarşamba), yarın başlayacak “Bilanço 1923-98” sempozyumunun kokteyli vardı. İstanbullu Herkül Millas’a orada bu konuyu anlattım, dedi ki:
“Kimbilir, bu türden yaklaşımlar Kürtleri nasıl kızdırıyor olmalı! Türklere birisi kalkıp da siz şu millettensiniz, bu millettensiniz dese? Mesela, bak şurada arkası bize dönük Prof. Dimitri Kitsikis var; ‘Türkler en iyi Yunanlılardır. Hele, Aleviler çok rahatlıkla kazanılabilir’ diyor. Al sana en hasından kavga konusu!”.
Haymana’dan yeni çıkıp beraat eden Mehmet Bedri Gültekin hatırlatıyor: “Bulgarlar ve Finlandiyalılar da Türktür!”
Bizim Kürtlerin bu işe çok sinirlenecekleri kesin de, ben asıl merak ettiğim başka bişey:
Acaba Körtle Han Alp Urungu rahmetli, Kürt ilan edilmesine ne derdi?