Baskın Oran

Filistin’in çilesi ve çaresi

Gerekli bükülgenlik Filistin Ulusal Konseyinin Cezayir toplantısında (1988) gösterildikten ve böylece Filistin Devletine giden en önemli engel olan ABD ilke olarak aşıldıktan sonra, pişecekmiş gibi gözüken aşa birdenbire bir varil soğuk su katılıverdi: Körfez Savaşı!

Petrol varilleri yüzünden 1990’da Kuveyt’i işgal eden Irak’ı o zaman destekleyen FKÖ, çok güç durumda kaldı. Yanlış ata oynadıkları kısa zamanda ortaya çıkınca, Filistinliler yıllardır bir bir biriktirdikleri büyük uluslararası prestiji bir anda yitirdiklerini gördüler. Belki bunun kadar önemli bir kayıp da, örgütün petrol zengini Arap ülkelerinden aldığı paraların bir anda kesilmesi oldu. Bu durum,  örgütün kısa zamanda iflasa sürüklenmesine yol açacaktı.

Ekim 1991’de başlayan Ortadoğu barış görüşmelerine FKÖ bu durumda girdi. Üstelik, İsrail ve ABD, Filistin heyetinin FKÖ tarafından oluşturulması bir yana, FKÖ’cü olarak bilinenlerden oluşmasına bile şiddetle karşı çıkıyorlardı.

Bununla birlikte, Filistin halkının hâlâ tam ve tartışmasız desteğine sahip bulunan bir örgütün tamamen dışlanması maddeten olanaksızdı. Gerçi heyet, baskılar sonucu, işgal altındaki topraklardan gelenlerden oluştu ama, bu insanlar tamamen FKÖ’nün yönlendirmesi altındaydı. Bu gerçeği İsrail de engellenemez bulmuş olacak ki, Filistin delegelerinin FKÖ’yle temaslarını görmezlikten gelmeye başladı.

Zaten, bu sırada İsrail’de önemli bir değişiklik oldu. İzak Rabin’in İşçi Partisi, İzak Şamir’in sağcı-dinci Likud Cephesini Temmuz 1992 seçimlerinde yenilgiye uğrattı. Arkasından, 1986 tarihli “terör örgütleriyle temas yasağı” Ocak 1993’te kaldırıldı.  Birkaç gün sonra, İsrailliler televizyonlarını açtıklarında, Tunus’tan yapılan canlı yayında Arafat’ın telefon mesajını dinlediler. Arafat, Başbakan Rabin’i kendisiyle barış görüşmeleri yapmaya davet ediyordu.

FKÖ’nün yıldızı gene yükseliyor gibiydi, derken, Ağustos ayında gazeteler Filistin heyetinden istifalar olduğunu yazdılar. FKÖ parçalanıyordu.

Ve 29 Ağustos günü İsrail,  Gazze Şeridinde ve Batı Şeria’nın Eriha (Ceriko) kentinde Filistinlilere özerklik verilmesine ilişkin bir ilke anlaşmasının FKÖ ile yapıldığını resmen ilan etti!

Şimdi, bu iş nasıl oldu? Çünkü İsrail, daha 10 Ağustos’ta resmî açıklama yaparak, FKÖ’yle doğrudan temas edeceğini ve onu tanıyacağını yalanlamıştı.

FKÖ açısından ne olduğu aşağı yukarı belliydi. Soğuk Savaşın bitmesi SSCB desteğini yok etmişti. Körfez Savaşından sonraki durum, özellikle mali durum meydandaydı. Bu durumlarda örgüt, barış yapmaya gereksinmesi olduğunu açık açık belirttiğinden, zaten ödün veren pozisyonundaydı. İstifa söylentileri de bu bağlamda çıkmıştı.

İsrail’e gelince. Gerçi İşçi Partisi Filistin sorununu çözmeyi programına almıştı ama, onun da barış yapmaya gereksinmesi vardı. ABD’nin FKÖ’yü yok sayması ortadan kalkmıştı. Zaten Soğuk Savaşın bitmesi sonucu, ülkenin ABD gözündeki stratejik önemi de azalmıştı. Ülkenin kaynakları çatışmaya akıyor, ekonomi koflaşıyordu. Belki de en önemlisi, Filistin sorunu çözülmedikçe, FKÖ’ye rahmet okutacak kutuplar belirecekti. Son olarak güçlenen, dinci Hamas gibi.

Tabii, bir de Pax Americana’yı ihmal etmemek gerek. ABD, rakipsiz bulunduğu bir ortamda kurmaya çalıştığı  yeni uluslararası düzende, bu çok önemli bölgeyi ve çatışmayı düzenlemeden bırakamazdı. AGİK’ten sonra OGİK  (Ortadoğu Güvenlik ve İşbirliği Konferansı) denebilecek barış görüşmelerinde düzenleyici kendisi olmalı, İsrail’i bu düzenin ekseni durumuna getirmeli, bu ülkenin bölgedeki ilişkilerini güç kendisindeyken kalıcı olarak normalleştirmeliydi. Bunun yolu da Filistin sorununun kalıcı çözüme kavuşturulmasından geçiyordu. Üstelik, FKÖ’nün zayıf zamanını, İsrail’de de barışa yatkın İşçi Partisi iktidarını yakalamış bir anda.

 

Yarın: Filistin’de çözümün sorunları ve sonuçları

Önceki Yazı
Sonraki Yazı