İki tarafla da ilişkisi olan Norveç’in katalizörlüğüyle, on sekiz ay önce başladığı bugün artık bilinen İsrail-FKÖ doğrudan görüşmeleri ilk önce bir ilkeler bildirisine yol açtı, sonra da bu ilkeler ABD başkentinde taraflarca imzalandı.
Şu anda yürürlüğe girmiş olan bu tarihsel belge neler getiriyor?
Filistin’de çözüme, coğrafi ve siyasal olarak sınırlı özerklikle başlamak öngörülüyor. İki ay içinde imzalanacak bir anlaşma sonucu İsrail ordusu Gazze Şeridinden ve B.Şeria’nın Eriha (Ceriko) kentinden en geç dört ay içinde çekilecek. Asayişi Filistin polisi sağlayacak. En geç dokuz ay içinde, Filistinliler kendilerini yönetecek bir Konsey seçecekler. Bundan sonra askerî yönetim kalkacak. İsrail kuvvetleri de yerleşim bölgelerinin dışında yeniden konuşlandırılacak (redeployment). Gazze ve Eriha’dan İsrail çekilmesiyle, beş yıllık özerklik ve geçiş dönemi başlayacak. Mümkünse hemen, en geç de üç yıl içinde kalıcı çözüm görüşmeleri başlayacak.
Doğal olarak, iki tarafın da radikalleri (ve özellikle dincileri) ayağa kalkmış durumda. Kendi taraflarını “ülkeyi satmak”la suçluyorlar. Bununla birlikte, Filistinlilerin yüzde yetmiş dördü, İsraillilerin de yüzde elli üçü onaylıyor.
Kimi Filistinliler B.Şeria’nın bazı bölgeleri ile Doğu Kudüs’e özerklik verilmeyeceğinden, Yahudi yerleşimleri yapımına devam edileceğinden, “yeniden konuşlandırma” teriminin İsrail ordusunun kalması anlamına gelmesinden, dahası ve en önemlisi, bu geçici anlaşmanın kalıcı anlaşmaya dönüşmesinden ve “İlk önce Gazze ve Eriha” formülünün sonunda “İlk ve son olarak Gazze ve Eriha” formülü olup çıkıvermesinden korkuyorlar. Arafat ise, “Önce al, sonra daha fazlası için pazarlık et” formülünü yeğliyor. Zaten, daha fazlası için FKÖ’nün eli zayıf.
İnsanı tedirgin edecek hususlar çok. Beşinci sayfada çok aklı başında yazılar yazan Özcan Buze arkadaşımızın anımsattığı gibi, İsrail, özerkliği verirken, işgal altındaki toprakların siyasal ve ekonomik bakımdan parçalanmış birimlere, Güney Afrika’nın Siyahlara yaptığı gibi “Bantustan”lara ayrılmasını amaçlayan planları yürürlüğe koyacak mı? Sonra, Başbakan Rabin “Yahudi yerleşim yerleri kurulması güvenceye alınacak”, Dışişleri Bakanı Perez ise “Filistin Devleti imkânsız” buyurdular. İsrail’in güttüğü, nüfus kompolizyonu değiştirme politikası sonucu Kudüs’ün artık yalnızca yüzde yirmi ikisi Filistinli. Kudüs’ün bugünkü statüsü kemikleşecekse, Filistin’de barış nasıl olur?
Anlaşılan, durum en azından şimdilik bir Filistin-Ürdün Konfederasyonuna gidiyor. İsrail ve ABD’nin buna itirazı yok. Ürdün’ün zaten büyük çoğunluğu Filistinli.
Umut arayınca, tabii umut da var. İlkeler bildirisi 242 ve onun uygulamaya konulmasını öngören 338 sayılı BM kararlarına dayanıyor. Bunlar da İsrail’in “bütün işgal altındaki topraklardan” çekilmesini öngörüyor. Bildiri ayrıca, Gazze Şeridi ve B.Şeria’yı “bir bütün” ilan ediyor. Bu tutamak noktalarının yanı sıra, Filistinlileri hınç içinde bırakacak bir aldatma, Ortadoğu’da İsrail için kalıcı ve güvenilir bir düzen kuramaz. Bunu İsrail ve ABD’nin hesap etmesi, İsrail’in yaşam hakkına saygı gösterecek bir Filistin Devletini Ortadoğu barışının temel öğelerinden biri olarak görmesi gerek. Aksi halde terör gene başlayacak. Zaten FKÖ sözcüsü Abid Rabbo ilan etti: “İsrail işgali devam ettikçe İntifada devam edecek”.
Bu çok önemli çözümün dünyaya etkileri ne olacak? Bölgeye Pax Americana altında bir istikrar getirecek. Radikal İslam’a darbe vuracak.
Türkiye ise belki daha çok etkilenecek. Bir kere, bölgenin imarına harcanacak on üç milyar dolar bir açılım sağlayacak. İsrail’le ticaretten Arap ipoteği kalkacak. Yazıldığı gibi, Barış Suyu projesi türünden canlanmalar olacak.
Diğer yandan, eli boş kalacak Suriye’nin dikkati rahatça Türkiye’ye dönecek. Kıbrıs’ta da çözüm istemeler artacak. Fakat en önemlisi, tabii ki Kürt sorunu konusunda yaşanacak. Filistinliler dünyada toplam yedi milyon kadar. Oysa Kürtler hem yirmi milyondan aşağı değil, hem de artık siyasal olarak büyük bir bilinç kazanmış durumda. Kürtleri hiç hesaba katmadan yapılacak bir Ortadoğu düzenlemesi olur mu?
Filistin anlaşması, Türkiye için belki de son uluslararası uyarı. Ya ülkedeki her yurttaşın bu memleketi benimsemesini sağlayacak yeni bir Türkiye yaratılacak, ya da, buyurun güneşli bir günde, Beyaz Saray’ın bahçesindeki törene. CNN’de resminiz de çıkar!