Baskın Oran

Kürt kökenli bir gencin mektubu

Devlet-PKK kavgasının Türk ve Kürt toplumlarını hızla kutuplaşmaya, hatta düşmanlaşmaya götürdüğü bu ortamda, bir mektup aldım.

Doğu’da doğmuş, küçük yaştan beri Batı’da yaşayan,  üniversite mezunu ve “Kürt kökenli” bir gençten geliyor. Devlet  hakkında yazdıklarını kimi Türkler, PKK  hakkında  yazdıklarını da kimi Kürtler beğenmiyebilir; ama bu ortamda hem heriki kutbu, hem  ortadaki kişileri, ama en çok da devlet yöneticilerini  ilgilendirecek şeyler söylüyor:

“(…) Ben kişisel olarak milliyetçiliğin her çeşidine karşı bir insanım. Türk milliyetçiliği midemi bulundurduğu gibi Kürt milliyetçiliği de beni iğrendiriyor. Türkiye, Türkeş gibi Türk milliyetçileri ve Apo gibi Kürt milliyetçileri tarafından felâkete sürükleniyor. İki kesimin milliyetçileri gittikçe her iki topluma egemen oluyorlar. Bana göre her iki halk da sağduyusunu kaybetmek üzere.  Ben kişisel olarak iki halkın beraberce yaşayabileceklerine inanıyorum. Bu iki halkı, birarada milliyetçi olmayanlar tutabilir. Oysa Türkiye Cumhuriyeti devleti yöneticileri sağduyularını kaybederek Türkeş’le milliyetçilik yarışına girmişlerdir. Kürtler en temel insan haklarından yararlanıp, kültürlerini araştırıp, geliştiremiyorlar.

“Şunu da bana sorabilirsiniz: ‘Türkler insan haklarından yararlanabiliyorlar mı?’ Elbette ki hayır. Bugün düzen kendisini eleştiren kim olursa olsun eziyor. Ama hiç değilse Türk dil ve kültürü üzerinde bir baskı yok.

Kürtler bundan bile yoksunlar. Eğer devlet halkın PKK’ya olan desteğini kırmak istiyorsa Kürtlere temel bazı insan haklarını vererek yanına çekmelidir. Oysa devleti yönetenler askerlerin korkusundan birşey yapmıyorlar. Mazeretleri beni çok güldürüyor: Kürtler bağımsızlık isterlermiş. Sanki onlara hiçbir hak vermediğiniz zaman bağımsızlık istemeyecekler mi? Yöneticiler televizyonda ve basında ‘Bölge halkı bizim yanımızda. PKK’ya destek vermiyor’ diyor. Ben dört yıl Diyarbakır’da kaldım, halkın büyük çoğunluğunun PKK’ya sempatisi ve desteği var. Böyle olduğu halde bunlar niçin kendilerini kandırıyorlar? Tabii şunu da bilin böyle yazmakla PKK’yı övmek niyetinde değilim. Bana göre PKK milliyetçi bir örgüt. Milliyetçiliğin iyisi de olmaz. PKK’yı sevmemem bazı gerçekleri görmeme engel olamaz. Devlet yöneticileri kendilerini kandırmaktan vazgeçip halkı yanlarına çekmenin yolunu bulsunlar. Aksi halde işler daha kötüleşecek. Halkın büyük çoğunluğu devletin baskısı nedeniyle PKK’yı destekliyor. Ben Apo’nun yerinde olsam devlet yöneticileine ve özel timlere teşekkür mektubu yazardım.”

Mektubunda açık imzası bulunduğu halde, kendisinden izin almadığım için adını vermediğim bu genç,  bugünkü gençlere oranla pek az olan yazım yanlışlarını düzelterek verdiğim uzun mektubuna, “kafasının hiç almadığı” kimi noktaları anlatarak devam ediyor. Bunların arasında şunlar var:

_ “Emin Çölaşan, Oktay Ekşi gibi” gazetecilerin Güneydoğu’yu hiç gezmeden, bölge halkıyla hiç konuşmadan oturdukları yerden ahkâm kesmesi.

_ Kürt sorununa savaşla çözüm bulunacağına inanan bazı zenginlerin ve generallerin, çocuklarına Güneydoğu’da askerlik yaptırmamak için her yolu denemeleri.

_ SHP’nin muhalefetteyken özelleştirmeye karşı  oluşu, iktidardayken özelleştirmeci olup çıkıvermesi, işçi-memur için hiçbir şey yapmaması. “SHP muhalefette iken güzeldi” diyor.

_ Demirel’in siyasi yasaklı olduğu zaman ülkede demokrasi olmayışı, cumhurbaşkanı olunca ülkeye birdenbire demokrasi gelivermesi. “Doğrusu, ben Demirel kadar kendini düşünen insana rastlamadım” diyor.

_ Bir de, “Engin Ardıç, Mehmet Barlas, Ertuğrul Özkök gibileri okuyup dinledikçe, Selda’nın ‘Ziller ve İpler’ adlı parçası aklıma geliyor” diyor.

Ben Selda’nın bu parçasını dinlemedim, bişey diyemeyeceğim. Ama, dört gün önce bir konferansta Demirel’i yabancı gazeteciler karşısında dinledim. O konuda bişey diyebileceğim.

 

Yarın: Tekrar Demirel, tekrar Kürt konusu

Önceki Yazı
Sonraki Yazı