Baskın Oran

Dış politikada ne yapmalı, ne yapmamalı

Bugünkü Cumhuriyet’te (29 Nisan) şu çok önemli haber: “Türkiye Dostluk Grubu Eş Başkanı Robert Wexler: ‘Türkiye’nin Suriye ve İran’la görüşmesinden şoke olduk diyebilirim. Acaba Türkiye yön mü değiştiriyor, diye düşündük’ ”. Gazetenin manşeti de şöyle: “ABD’li Heyetten İnce Uyarı”.

Bu incelik-kalınlık meselesi alışmaya bağlıdır; kimine kalın gelir kimine ince. Bana göre, bu pek ince sayılmaz. Neden sayılmadığını, bu manşeti ve yazıyı okur okumaz belleğimde beliriveren iki fotoğrafı anlatarak aktarayım.

* * *

Birinci fotoğraf, Türk Dış Politika kitabımızın (cilt 1, s.676) Prof. Çetin Yetkin’den yaptığı kritik bir alıntı:

Türkiye 1960-80 döneminde Batı’ya olan ekonomik ve siyasal bağımlılığını azaltacak girişimlerde bulunmaktadır. Kimi önemli sanayi yatırımları için yaptığı projeler ABD tarafından reddedilince, 1967’den itibaren SSCB’ye yanaşır. Bu ülkeyle daha önce neredeyse hiç olmayan dış ticaretin payı yüzde 6’ya kadar çıkar. Gerisini, zamanın başbakanı S.Demirel’den dinleyelim:

Batı, Türkiye’nin sanayileşmesini istememiştir veya mümkün görmemiştir. Bize tavsiye edilen tarımdır ve (…) hafif endüstridir (…). Sovyetlerle müzakere ettik, bunların inşasına geçtik. Bundan da rahatsız oldular (…). 1967’de Amerikan sefiri başbakanlığa geldi, beni ziyaret etti. Hâlâ gözümün önünde olay. Kapıdan girdi, daha oturmadan ‘Are you changing axis?’ diye bana sordu. Yani, “Aks mı değiştiriyorsunuz?’ Sovyetlerle bizim münasebetlerimizi düzeltmemizden çok rahatsız olmuştu Amerika”.

* * *

İkinci fotoğraf, yine 60’lı yıllara (başlarına) ait, ama bu sefer bir profesörden alıntı değil. Acı gençliğimden alıntı. Lise 2’nin yaz tatilinde bir bursla 15 günlüğüne Paris’e kapağı atmışım, tatildeki bir lisenin yatakhanesinde, Avrupa’nın her yerinden gelmiş aynı yaşlarda kırk kadar veletle beraberiz, Paris’i gezdiriyorlar. Grup içinde alabildiğine şeytan çekici bir İspanyol kız var, felaket tecrübeli gözüküyor, ölüp bitiyorum. Bir akşam geziden döndük, baktım oflayıp pufluyor, canı sıkılıyor, canımı dişime takıp gezmeyi teklif ettim. Sevinerek kabul etti. Mahallenin kafesinde aldık soluğu. Bendeniz o yaşlarda ne kafeye gitmeyi bilirim, ne de içmeyi. Şarap dedik, önümüze ufacık iki kadeh koydular. Yudumluyoruz. Kız bıcır bıcır: “Bizim İspanya’da şu moruk Franco yüzünden plajlarda bikini giymek yasak. Ben dinlemiyorum valla. Bu yüzden iki kere karakola götürüldüm. Ama, polisler haksız da sayılmazlardı hani; varla yok arasındaydı!” ve salıveriyor kahkahayı. Benim hayalgücüm aşırı istihdama geçiyor, gözümün önüne getiriyorum, içim kavruluyor, birer tane daha söylüyoruz.

Hemen dirsek temasımızda çene yapan mahallenin orta yaşlı kulağıkesikleri, kasketli, kah-kah azmaktalar; meğer bize de kulak kabartırlarmış. İçlerinden en şamatacı olanı sesleniyor: “Gençler, hadi bize şu makineden bi paket sigara ısmarlayın, sizin gibi neşeli çocuklara bundan sonra şaraplar benden!” Ben, müdebbir Türk genci, o kafayla bile acele hesap yapıyorum kazık mı yiyoruz diye, sonra diyorum gitsin ulan bi paket cigara parası anasınısatayım! Adam kadehleri yeniletiyor. Sohbet koyulaşıyor. Birara, bizimki ikimizin kulağına sır verecek tarzda eğiliyor, “Sizleri görünce gençliğimi hatırladım. Benim ev hemen karşıdaki, ikinci kat. Anahtarı vereyim de gidin!” diyor. Benim gözüm dönüyor, aman yarabbi bu ne şans, hey büyük Allah, adamı tutup iki yanağından öpeceğim. Kıza umutla bakıyorum he diyecek diye, ne diyor biliyor musunuz:

Çok teşekkür ederiz. Bizim iznimiz bu kadardı” diyor. Koluma giriyor, çıkıyoruz.

Sokakta bana dönüyor ve bilmiş bilmiş diyor ki: “Maintenant nous savons où ne pas aller à Paris!” (Şimdi, Paris’te nereye gitmeyeceğimizi biliyoruz!)

Dedik ya, kız tecrübeli görünüyordu. Gitmiş olsaydık, kıza (ve muhtemelen bendenize dahi) neler olabilirdi, yaşamadık ki bilelim.

* * *

Ama Demirel’in anlattığını milletçe yaşadık. Ayrıca, sayın “Türkiye Dostluk Grubu Eş Başkanı” kulağımıza fısıldadı. Bu iki fotoğraf sayesinde dış politikada ne yapmak ve ne yapmamak gerektiğini sanırım bilmekteyiz.

Önceki Yazı
Sonraki Yazı