Baskın Oran

1936 mı daha ileri, 1991 mı?

Abant İzzet Baysal Üniversitesi öğretim üyesi, Doç.Dr. Fikret Başkaya’nın yazdığı “Paradigma’nın İflâsı” adlı kitap Terörle Mücadele Yasası’nın 8. maddesi gereğince 20 ay hapse ve 41.666.000 lira para cezasına çarptırıldı. Fikret Hoca, hapse girmek için, gerekçeli kararın kendisine tebliğini ve infaz savcısının iki  polis göndererek “Buyrun hoca efendi, kodese” demesini bekliyor. Bu, kitap yazan bir öğretim üyesi için acıdır.

Ama, asıl acı olan, Türkiye’nin durumudur. Bakın, niye:

1) Sayın Turgut Özal,  komünizmi cezalandıran 141. maddeyi ve komünizm propagandasını cezalandıran 142. maddeyi kaldırmış, böylece Türkiye’ye çağ atlattığını söylemişti. Oysa, bu işi yaptığı 1991 yılında dünyada komünizm momünizm kalmamıştı. Maddeler, bu yüzden gülünç duruma düşmüştü. “El mahkumluğu” yüzünden kaldırıldılar.

2) 1991 geldiğinde, Türkiye’de yöneticilerin komünizmden korkusu kalmamıştı ama, “bölücülük” diye bir korkuları başlamıştı. 141-142’nin yerine Terörle Mücadele Kanunu (TMK) diye bir yasa çıkarıldı ve kitap yazanlar bu sefer bu yasayla hapse atılmaya başlandı. Değişen bişey olmadı, çağ falan atlanmadı. Resmî ideolojinin beğenmediği yönde kitap yazanlar, yine hapse atılıyor.

3) Daha kötüsü, yeni yasa, eski 141. ve 142. maddelerden daha berbat . “Propaganda”yla ilgili 142. madde şöyle diyordu: “Sosyal bir sınıfın diğer sosyal sınıflar üzerinde tahakkümünü tesis etmek veya sosyal bir sınıfı ortadan kaldırmak yahut memleket içinde müesses [kurulu] iktisadi veya sosyal temel nizamlardan herhangi birini devirmek veya Devlet siyasi veya hukuki nizamlarını topyekun yoketmek için her ne suretle olursa olsun propaganda yapan kimse beş yıldan on yıla kadar ağır hapis cezası ile cezalandırılır.”

Okudunuz mu? Koyu yazdığım yerlere bir daha bakın: “Ortadan kaldırmak” diyor, “devirmek” diyor, “topyekun yoketmek” diyor. Yani, propagandanın cezalandırılabilmesi için, cebir’i savunma var mı yok mu, ona bakmak gerekir, diyor. Çünkü, “cebir” kullanmadan neyi “topyekun” ortadan kaldırıp “yok”edeceksiniz?

İşte bu nedenden dolayıdır ki, Türk Ceza Yasası’nın “zararlı” saydığı “propaganda”dan yargılananların kendini savunma olanağı vardı. Marksist kitaplar, “cebir” öğesini savunmaksızın yazıldıklarında, hukukçular onları rahatça savunabiliyor, yargıçlar da, doğal olarak, bu savunmayı dikkate alıyorlardı. Eskiden, pratikte, “cebir”i içeren ve içermeyen propaganda diye bişey vardı.

Artık yok. “Propaganda” sayılan bir kitap, şiddeti savunsa da, cebir kullanmaya karşı çıksa da, Kürtlerden söz ettiği takdirde artık TMK’nın gözünde aynı derecede suçludur. Bakın, “Türkiye’ye çağ atlatan” bu yasanın 8. maddesi aynen ne diyor:

“Hangi yöntem, maksat ve düşünceyle olursa olsun Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı hedef alan yazılı ve sözlü propaganda ile toplantı, gösteri ve yürüyüş yapılamaz. Yapanlar hakkında 2 yıldan 5 yıla kadar ağır hapis ve elli milyon liradan yüz milyon liraya kadar ağır para cezası hükmolunur.”

Okudunuz mu? Avrupa’da faşizmin göbek attığı 1936’da konulmuş maddelerin bile, insan ve azınlık haklarını bayrak yapan AGİK dönemine rastlayan 1991 yılında “Türkiye’ye çağ atlatmak” için getirilmiş TMK’dan ne kadar daha ileride olduğunu gördünüz mü?

Tabii ki, Faşist İtalyan ceza yasasından tercüme edilerek alınan 141 ve 142, gericinin gericisiydi. Üstelik, Faşist yasada suçun oluşması için “cebir”i savunmak gerekirken, bizimkiler sonradan bir değişiklikle bu koşulu kaldırıvermişler ve cebir’i savunmaksızın bile kitap yazanların içeri atılmasını amaçlamışlardı.

Ama, bu maddeler, ne kadar Faşist olsa gene de “Avrupalı” olan bir yasadan tercüme olduklarından,  “cebir”  sözcüğünü atsanız bile,  cebir öğesini aramaya göre yazılmış olmanın damgasını taşıyorlardı.

Oysa, 1991’de çıkarılan TMK katiyen Avrupalı olmayan bir kafayla yazıldığından, suyu getireni de testiyi kıranı da aynı kefeye koyuyor. Bu tabloya, bir de, TMK’nın (özellikle 8. maddesinin) ağırlaştırılmak üzere Meclis’te sıra beklediğini ekleyiniz!

Türkiye’nin acınası durumunu bugün de bitiremedik. Kolayına değil, uzun bir iş bu.

Yarın: Birinci maddesini inkâr eden yasa

Önceki Yazı
Sonraki Yazı