Baskın Oran

Üniversite binasında “etnik ve ulusal azınlıklar sempozyumu” ve rock Partisi

BUDAPEŞTE-  Elli beş – altmış yaşlarında, dağınık saçlı bir adam gelip  mikrofonun önüne,  “Rudolf Adorka” yazılı yere oturdu.  Mikrofonun denemesini yapmakla görevli teknisyen olabilir. Arkasından, konferansı düzenleyen uluslararası öğrenci derneğinin Budapeşte şubesi başkanı Laszlo ile ikinci başkanı Benjamin oturdular ve takdim ettiler: “Açılış konuşmasını, Ekonomik Bilimler Üniversitesi Rektörü Rudolf Adorka yapacaktır”.

“Ekonomik Bilimler Üniversitesi”, Karl Marx Üniversitesi’nin yeni adı. Bu isim,  geçen yüzyıl sonunda Tuna’nın (Macarca: Duna) hemen kıyısına yapılmış muazzam taş binanın sütunlu girişinin sol yanında Macarca, sağ yanında da İngilizce olarak yazıyor.  İsveç’ten Türkiye’ye kadar uzanan bir bölgeden, ama en çok Orta ve Doğu Avrupa ülkelerinden gelmiş iki yüz elli kadar üniversite öğrencisinin  doldurduğu (benim de “Balkan  Müslümanlarında Dinsel ve Ulusal Kimlik” başlıkla bir bildiriyle katıldığım) “Etnik ve Ulusal Azınlıklar” sempozyumunu bu üniversitenin  bir salonunda yapıyoruz.

Türkiye gibi bir ülkede oturup da, uluslararası bağlantılı bir Türk üniversite öğrenci derneğinin “Etnik ve Ulusal Azınlıklar” diye bir uluslararası sempozyum toplamasını  düşünebilmek kolay olmasa gerek. Üstelik, üniversite binasının içinde, üstelik rektörün açmasıyla. Fakat, olay Macaristan için çok doğal gözüküyor. İkisi de birbirinden önemli iki nedenden ötürü.

1) Macaristan on – on bir milyonluk bir ülke. Bunun yarısı kadar,   yaklaşık beş milyon Macar da Romanya ve Sırbistan gibi komşu ülkelerde yaşıyor. Yani, otuz milyon Türk’ün  komşu ülkelerde yaşaması gibi bişey. Macaristan bu insanların sorunlarına çözüm arıyor. Ama, irredandizm yaparak (yani, oralara sarkarak) değil, bilimsel konferans düzenleyerek. Rektör Adorka bu durumu şöyle belirtti: “Çevre ülkelerde çok Macar var. Sınırlar zor ile değiştirilemez. Önümüz, çokkültürlü toplumlar çağı. Onun için, eskiden beri çok önemli ve çok ihmal edilmiş olan bu konuyu seçtiğinize  pek memnunum.”

2) Eğer gerçek sırf bundan ibaret olsa, lafını bile etmeye değmezdi. Ama, bu uluslararası sempozyumu, ülkesinde  tahminen bir milyon (yani yüzde on oranında) azınlık barındıran bir Macaristan yapıyor. Ülkede beş – altı yüz bin Çingene, yüz – iki yüz bin Alman, yüz bin Slovak, seksen – doksan bin Hırvat, yirmi bin de Romen bulunduğu tahmin ediliyor. Tahmin diyorum, çünkü yapılan nüfus sayımlarında kendini resmen Çingene yazdıranlar elli bin, Slovak yazdıranlar on iki bin, Hırvat yazdıranlar on iki bin, Romen yazdıranlar da  altı bin kişiden ibaret.

Neden böyle? Yani, kendi halkının yüzde onu azınlık olan Macaristan azınlıklar konusunu deşmeye nasıl cesaret ediyor ve niçin bu azınlıkların herbirinin büyük çoğunluğu, nüfus sayım sonuçlarınca da kanıtlandığı gibi, azınlık bilincinden yoksun gözüküyor?

Galiba, iki sorunun da yanıtı aynı: Macaristan’daki hoşgörülü, çokkültürlü ortam. Sempozyuma “Farklı  Etnik Grup ve Ulusların İlişkilerini Düzenlemede Hukukun Rolü” adlı bir bildiri veren Zsolt Nemeth adlı kişi şöyle dedi: “Azınlıkların, taleplerini topladıkları beş nokta vardır: Eğitim, kültürel kurumlar, gelenekler, basın-yayın ve bir de, kamu yaşamında dillerini özgürce kullanma. Macaristan bütün bunları gerçekleştirmiştir.”

Bunları söyleyen adamın, tabii, şunları da göğsünü gere gere söyleme hakkı oluyor: “Filistinlilerin istekleri türünden talepler bizim için fazladır. Devlet içinde devlet  demektir. Bizim gündemimizde böyle şeyler yoktur. Ayrılıkçılık denen şey öyle kolayına olmaz.”  Bay Zsolt Nemeth’in kim olduğunu merak ettiyseniz, Macaristan Parlamentosu’nda milletvekili ve İnsan Hakları Komisyonu Başkanı.

Eh, herşeyi sağlamına anlayabilmem için, Budapeşte’de cuma akşamını da yaşamayı beklemem gerekecek:

Cuma öğleden sonra, altı – yedi saat içinde üniversitenin o koskoca tarihsel binasının giriş ve birinci katları, lazer şovların gırla gittiği dev bir diskoteğe dönüştürülecek. Sütunlu kapılardan girdikten sonra birdenbire kendinizi bulduğunuz, bütün katların açıldığı, üstü cam örtülü muazzam atrium-avlu’nun “İmre Nagy, 1896-1958” yazan  tarafına ve öteki uçta heybetli koltuğunda  oturmaya devam eden (“Komünist olabilir, ama herşeyden önce büyük iktisatçıdır ve burası da Ekonomi Bilimleri Fakültesidir”) Baba Marx’ın  tam karşısına kurulan devasa platformda sekiz kişilik bir rock orkestrası ortalığı birbirine katacak. Yaş ortalamaları yirmi sularında olan ve çoğunluğunu enfes güzel kızların oluşturduğu yüzlerce Macar genci, ellerinde içki kadehleri ve şişeleri, müziğin ritmine göre ya tepinecekler, ya da birbirlerine sarılıp sallanacaklar.

Her cuma akşamı üniversite binasında bu tür gençlik partilerinin yeri göğü inlettiği  bir ülkede, ben her şeye inanırım.  Bravo, Macaristan.

(Burada bitirebilirdim. Gönlüm razı olmadı. İki şey daha eklemek istiyorum. Birincisi, sempozyumun ikinci günü zaman darlığı olunca, programdan feda edilen, Macaristan’daki Çingeneler filmi oldu. İkincisi, bizim Mülkiye’nin genç, çalışkan ve alabildiğine medenî yeni dekanı Celâl (Göle), geçenlerde, 1968 yılından beri ilk kez,  okulun giriş katında öğrencilere aynı türden bir parti yaptırdı.)

Yarın da, memlekete dönüp, oradaki fırtınayı konuşalım.

Önceki Yazı
Sonraki Yazı