Baskın Oran

Türkiye, Somali’ye niye asker yolladı?

Dün, Batılı ülkelerin ve özellikle de ABD’nin Somali’ye niye asker yolladıklarını anlattım. Türkiye’ye gelince.

Tabii, günümüzde Türkiye’nin bir bütün olarak ABD’ye olan bağımlılığı, Osmanlı’yı bilmem ama TC tarihinde hiç görülmemiş düzeye ulaşmış durumda. Bu, hem Özal ekonomisiyle birlikte ülke ekonomisinin ve dolayısıyla dış politikasının dış etkilere karşı çok hassas hale gelmesinden kaynaklanmakta, hem de 1980’lerden başlayarak gelişen, adına “Globalleşme” veya “Küreselleşme” denilen ve kapitalist Batı’nın tüm dünyayı her açıdan (ekonomi, siyaset vb.) teslim alması olgusunun Türkiye’yi de içine  katmış olmasından ileri gelmekte. Bunu anlamak için, bir tek, Standard and Poor’s firmasının Türkiye’nin “rating” notunu bir puan düşürmesinin ne sonuçlara yol açtığına bakmak yeter de artar. Somali’ye asker yollamamızı incelerken,  bu genel çerçeveyi gözönünde tutmak gerekiyor.

Bununla birlikte, yukarıdaki paragrafta söylediklerim, Türkiye’nin ve özellikle Türk dış politikasının  çaresiz olduğu, ABD’nin her hareketini körükörüne izlemekten başka bişey yapamayacığı anlamında anlaşılmamalı. Çünkü, birincisi, ABD göründüğü kadar güçlü değildir, örneğin Kuveyt harekâtında Batılı diğer ülkelerin ekonomik katkılarına muhtaç olmuştur, üstelik dünyanın en borçlu ülkesidir, durmadan da yeni güç odakları ortaya çıkmaktadır. İkincisi, Türkiye o kadar düşkün durumda değildir ve Soğuk Savaş’ın bitiminden sonra, Batı Avrupa’ya ek olarak, önünde yeni politika alternatifleri açılmış “orta boy” bir ülkedir. Türkiye de, Somali’ye asker yollarken, kendince birtakım amaçlar gütmüştür.

1) Bence en önemlisi, Bosna’ya Batı’nın müdahalesini mümkün kılabilecek bir presedan, bir emsal oluşturmaya yardımcı olacağına inandığı için Somali “Barış Gücü”ne katılmıştır.

2) Türkiye, Somali’de bulunmasının, BM Güvenlik Konseyi’ne ileride yarı-sürekli üye olmasına yardımcı olacağını düşünmüştür.

3) Somali birliğinde bulunan personel sürekli değiştirildiği için, yarın-öbürgün örneğin Azerbaycan’da tekrarlanabilecek bu tür müdahaleler için yetişmiş  deneyimli personel oluşacağı düşünülmüştür.

4) Bu iş TBMM’den izin alınarak yapıldığı için, Somali örneğinin, yasama organının izni olmaksızın dış politika maceralarına atılmayı engelleyecek bir örnek  oluşturduğu kanısını taşıyanlar da vardır.

Bu olası nedenleri toplu olarak ele alınca, şu sonuçlara varmak mümkün:

a- Bosna’da bu insanları katliamdan kurtarabilmek için somut olarak (askeri müdahale, silah yardımı vb.) hiçbir önemli başarı  kaydedememiş olmakla birlikte, Türkiye , Boşnakların kayıtsız şartsız yanında bulunan ve ona yandaş toplamaya uğraşan tek ülke olarak ortaya çıkmış ve bu konumuyla, şu anda Balkan sorunlarında  önemli bir taraf olarak kabul edilmiştir.

Bununla birlikte,   bizim Somali’ye asker göndermemiz üzerine Batılıların da utanıp Bosna’ya Barış Gücü göndereceklerini ciddi ciddi düşünmüş olanlar varsa, bu kişilerin iyice “hüsniye” olduklarını da başkalarının düşünmesi normaldir.

b- Soğuk Savaş’ın bitiminden sonra stratejik önemini yitirdiği düşünülen Türkiye, bölgedeki ve yakın çevredeki gelişmeler sonucu artan bir öneme sahip olmuştur. Türkiye, bulunduğu jeostratejik ortamda bir “Bölgesel Güç” rolüne soyunmakta, hatta, üye sayısı artırılabilecek bir Güvenlik Konseyi’nde yarı-sürekli üye statüsüne oynamaktadır. Bunun için de, ABD’nin desteği “olmazsa olmaz” koşuldur.

Bununla birlikte, “Bölgesel Güç” olmak, ekonomik ve siyasal birçok koşulun yanı sıra, “bölge”de çok büyük sorunları olmamaya bağlıdır. Oysa, Türkiye’nin Kürt Sorunu vardır ve bu çok büyük sorundur. Bu sorun, Türkiye’nin zaten kırık olan insan hakları karnesini daha da berbat etmenin yanında, sayısız  yönden Türkiye’nin elini-kolunu bağlar niteliktedir. Yalnız ekonomik açıdan düşündüğümüzde bile, 1992 sonbaharındaki bir tek operasyon için 1,5 (bir buçuk) milyar dolar harcanmıştır. 1993’te “terör”e harcanan para 1,5 (bir buçuk) trilyon liradır. 1994 bütçesinde bu amaçla tam 167 (yüz altmış yedi) trilyon lira ayrılmıştır ki bu, gayrı safi ulusal hasılanın % 5’i (beşi) veya GAP projesine harcanan yıllık paranın 5 (beş) katı demektir! Yani, sırf Kürt Sorunu yüzünden bile “Bölgesel Güç” olamayacak bir ülkenin, Somali’ye asker göndermek suretiyle kendini önemsetmek istemesi, ancak fantezi’ye girer.

Üstelik, Türkiye, kendine benzer ülkelerin gözünde ABD’nin “kuyruğunda çarpılan” izlenimi bırakmıştır.

c- Somali’de hiçbir insansal başarı kazanılmadığı doğru değildir. Yiyecek dağıtımı bir düzene sokulmuş, asayiş eskisine oranla çok düzelmiştir. Ayrıca, General Aidid’in Müslüman olması yüzünden olayın bir “Türkiye’nin de desteklediği Gâvurlar ile Müslümanların Kavgası” olarak sunulması saçmadır.

Bununla birlikte, General Aidid’in BM Barış Gücü’yle resmen alay edercesine bir direniş göstermesi ve BM’in buradan “geldiği gibi” çekilip gitmek zorunda kalması, “Hatice’nin değil, netice’nin önemli” olduğu bir “Yeni Dünya Düzeni”nde Türkiye’nin de ABD’nin yanı sıra “yenilmiş” olduğu izlenimini bırakmıştır. Korgeneral Çevik Bir   “Umut Operasyonu”nun başarısız olduğunu  kabul etmektedir.

Son hesapta, Somali olayı, Türkiye’nin büyük ölçüde boşa harcanmış bir  enerjisi olarak  ortaya çıkmaktadır.

Not: Sevgili  okurlarım, on beş gün kadar buralarda yokum. Yazamazsam kusuruma bakmayın. Ama gittiğim yerlerden yazmaya çalışmaya söz veriyorum.

Önceki Yazı
Sonraki Yazı