Baskın Oran

İslam ve Allah hiç bu kadar istismar görmemişti

Maalesef, yukarıdaki başlığı “… hakaret görmemişti” diye değiştirmek de mümkün. Her yandan çöküş başlayınca öylesine panikledi ki, böyle ulvi kavramları istismardan medet umma telaşesi içinde onlara hakaret ettiğini bile göremiyor iktidar. Sonunda döneceğiz buraya.

“Âlâ” kelimesinden ne anlarsınız? Diyanet, Yeni Rakı türlerinden birinin adının Âlâ olduğu gerekçesiyle Mey İçki Sanayi ve Ticaret A.Ş.’ye iki yıl önce dava açıyor: “Âlâ, Allah’ın sıfatlarından biridir. Allah’ın haram kıldığı bir nesneyi övme-yüceltme anlamı taşımaktadır. Söz konusu bu ismin bir içki türüne ad/marka olarak kullanılmasının dinen uygun olmadığı değerlendirilmektedir.”

Yani Diyanet, İslam aracılığıyla insanların yaşam biçimine müdahale edilmesini istiyor. Neyse ki mahkeme davayı reddediyor.

Diyanet’e İslam öğreteceğim hiç aklıma gelmezdi ama, Allah’ın sıfatları Zati ve Subuti diye ikiye ayrılıyor. Birinci kategoride 6 sıfat var ve aralarında tanıdık kelimelerden Vücut, Kıdem, Beka da var. İkinci kategoride 8 adet sıfat var ve aralarında Hayat, İlim, Kudret, İrade, Kelam da bulunuyor.

Allah’ın isimlerine gelirsek, telaffuz edilmeleri “Kazadan, beladan ve hastalıktan koruyan, kişinin imanını tazeleyen ve maneviyatını güçlendiren” bu isimler 99 adet ve aralarında Samet, Zahir, Rauf, Aliyy gibi adlar da var.

Şimdi bekleyiniz, çevrenizde rakıcı olarak tanınıyorsanız ve adınız Rauf, Hayat, Kudret veya Samet filansa, Diyanet kalkıp onlar için de dava açabilir. Bana hiç saçmalama filan demeyin. Saçmalığı artık o kadar da uzağa götürme deyin, peki diyeyim.

Şimdi aklıma geldi; uzuuun yıllar önce çok iyi bir öğrencimin bana öğrettiğini aktararak, adını da unutmuyorum Abdul Rezak, bu “dinî” bilgilere ben de ufak bir katkıda bulunayım:

Hani artık her cümlenin başında ve sonunda ağzımızı alabildiğine yayarak “Yaaaaağ” haline soktuğumuz “Yahu” var ya, oradaki “Hu” Allah demektir (“Hû çekmek”ten hatırlayınız). Yani, sinirlenme hallerinde “Yahu” demeyi de yasaklatmak isteyebilir Diyanet; ağzınız bi kere alıştı, yanarsınız.

CB Erdoğan’ın arkasını toparlayacağım diye perişan olmuş durumda Diyanet. Çünkü dört dörtlük bir hile-i şer’iyye olan “Kur korumalı TL Mevduatı” hikayesinde ne diyeceğini ne yapacağını şaşırdı. İslam’la (ve ayrıca, halkla) dalga geçmenin daniskası olan bu durumu evvelsi hafta yazdığım için tekrarlamıyorum.

Zaten, Diyanet malzeme üretmekte hiç cimri değil. Mesela, tam yılbaşı öncesinde yayınladığı Cuma hutbesinde insanların yaşam tarzına müdahale etti: “Müslüman, dinimizde ve sahih geleneğimizde yeri olmayan sembolleri, eğlence biçimlerini, tutum ve davranışları benimsemez”.

Yine Diyanet, yılbaşı kutlamaları için çam ağacı ve pasta siparişi alan üreticiyi “Müslüman, Hıristiyanların Noellerine alet olmamalı” diyerek siparişleri geri çevirmeye çağırdı. Yani ticarete de müdahale etti.

Tabii ki yılbaşının Hıristiyan geleneğiyle ilgisiz olduğunu, Batı âleminde Hz. İsa’nın doğumu olarak kutlanan Noel’in Romalılardan ve Vikinglerden kalma olduğunu, Nordik ve Roma kış-dönümü festivallerinin çok çok sonraları Anglo-Sakson ülkelerinde ilgi görerek en erken 4. Yüzyılda Noel’e dönüştürüldüğünü bilmiyor Diyanetimiz. Ben bunları, şimdi baktım, taa 09.01.1994’te enine boyuna yazmışım.

Oysa, Anayasa Md. 2 devletin “değiştirilmesi teklif edilemez” nitelikleri arasında “laik”i zikretmekle kalmıyor, Md. 24/4’te de devletin düzenini kısmen dahi olsa din kurallarına dayandırmayı ve ayrıca siyasi çıkar sağlamak amacıyla dini istismar etmeyi” yasaklıyor.

Ama anayasa mı kaldı. İhlal konusunda benim şimdiye kadar okuduğum en anlamlı söz, artık buradan anlayınız ki, çoğu lafıyla dalga geçilen Cübbeli Ahmet Hoca’nın söylediği: “Milleti göz göre göre batırmayı Nas’a bağlarsanız, milleti Nas’tan, Kuran’dan soğutursunuz“. Anlayana, tabii.

***

İslam’ın istismarı yetmiyor, Allah’ın istismarıyla tamamlanıyor.

A. Dilipak ilan ediyor: “Bu doları çıkaran da düşüren de Allah’tır!” Yani hazrete bakarsanız Allah burada (hâşâ huzurdan) “faiz lobisi” oluyor. Yahu, benim bildiğim, bütün dinler böyle durumlar yani kötülükler için Şeytan kavramını icat etmişlerdir. Burada (yine hâşâ! diyelim) Şeytan yerine Allah kullanılıyor.

Aslına bakarsanız Dilipak yine de zemzemle yıkanmış sayılır. Çünkü 1867’de kurulan ve 1916 tarihli yeni kuruluş kanunu Md. 1’de “Çiftçilere kolaylık sağlamak ve ziraatın gelişmesine yardımcı olmak için kurulmuştur” yazan T.C. Ziraat Bankası’nın* bir “Danışma Komitesi” var. Bir “İcazet Belgesi” yayınlıyor.

Belgenin anteti Latin hem Arap harfleriyle “Esirgeyen ve Bağışlayan Allah’ın Adıyla” diye başlıyor ve şöyle devam ediyor: “Allah’a hamd, Peygamberimiz Hz. Muhammed’e (Aleyhisselam), Ehl-i Beytine ve Ashabına Salât ve Selâm Olsun.

Sonunda şu hükme varıyor: “Kur Korumalı TL Katılma Hesapları karşılaşılan olağanüstü durum sebebiyle kamu yararı dikkate alınarak maslahat ilkesi çerçevesinde değerlendirildiğinden İslamî Finans İlke ve Esasları’na uygun görülmüştür”.

İslamî Finans ilkeleri ha! Pes be birader! Sen T.C. Ziraat Bankası* mısın İlahiyat Bankası mı? Türkiye Cumhuriyeti’ne mi tescillisin Suudi Arabistan Krallığı’na mı? Banka mısın Diyanet mi! Oldu olacak, belgenin sonunu da “Bir banka olarak Ziraat’ın ruhuna El Fatiha!” diye getirseydiniz!

Oysa öyle yapmamışlar. Belge’nin son cümlesi, âyet müfessirlerinin (kendilerini sağlama almak için) alelusul kullandıkları bitiş cümlesiyle aynı: “Elbette en doğrusunu Allah Teala bilir”.

Eh, 750 milyon doları Demirören’e böyle bi banka kaptırmayacak da JPMorgan mı kaptıracak!

***

Geçen hafta hatırlattığım “Nas ortada. Nas orda olduğuna göre sana bana ne oluyor? Olaya buradan bakacağız ve adımımızı ona göre atacağız” sözleriyle “İmam” do sesini verdikten sonra, tabii ki “Cemaat” ona kendini uyduracaktı. Geçelim istismar’dan hakaret’e.

Allah’ın aşağılanması konusunda en mücevher sözü söyleyen, kime ne fayda veya zarar getirmekte olduğu artık konuşulmaya başlanan İçişleri Bakanı S. Soylu. Üç kere tekrar ederek bağırıyor kürsüden: “Bize bunları yaptıran Allah’tır! Bize bunları yaptıran Allah’tır! Bize bunları yaptıran Allah’tır!“ Ve alkışlanıyor.

İsterseniz, bundan sonrasını anlatmayı Şanar Yurdatapan’a bırakalım çünkü siyasetçiyi temize çıkarmak amacıyla Allah’a reva görülenleri 1 Ocak tarihli Can TV programında kıvrak zekasıyla çok iyi özetliyor.

İki kere dinledim ama video esprilerle karışık olduğu için tırnak içinde değil, sadık biçimde mealen vereyim. Allah’ın istismarının çok ötesinde, Allah’a hakaretten bahsediyor. Hem de katmerli hakaret. Aşağıda “Allah” kelimesinin her geçişinde lütfen “hâşâ” diye ilave ediniz:

1) S. Soylu’ya göre Allah, iyi olsun kötü olsun, bazı şeyleri kendi yapamıyor da S. Soylu gibi kimi fanilere yaptırıyor. Yani Allah aciz.

2) Allah’ın acizliğinin sonucu olarak, Allah azmettirici.

3) CB Erdoğan faizi yükseltenin faiz lobisi olduğunu defalarca ilan ettiğine göre, Allah aynen Dilipak’ın ilan ettiği gibi faiz lobicisi.

4) Şimdi faizler Kur Korumalı TL Mevduatı adı altında örtülü biçimde artırıldığına ve artıran da CB Erdoğan olduğuna göre, CB Erdoğan Allah. Tövbe yarabbi!

Şanar şöyle bitirmiş:

Biz bir suç duyurusunda bulunmak gerektiğinde savcılığa gideriz. Azmettirici de suç işleyen gibi cezalandırıldığına göre ve Allah da bu durumda azmettirici pozisyonuna sokulduğuna göre, hangi makama başvuracağız şimdi?

 

* Düzeltme: Bu köşe yazımda geçen “TC Zraat Bankası” adı yanlışlıkla yazılmıştır. Doğrusu, sermayesnn tamamı Hazne tarafından ödenerek kurulmuş br kamu müesseses olan “Zraat Katılım Bankası” bçmnde olacaktır.
Düzeltr, özür dlerm. Baskın Oran

Önceki Yazı
Sonraki Yazı