Baskın Oran

İki halka da yazık oluyor

İki halka da yazık oluyor

İki halka da yazık oluyor

1908’de kurulmuş Ermeni yayını asbarez.com bildiriyor: “Sarkozy, kendisini ziyaret eden bir Fransız-Ermeni heyetine, soykırımın inkârını cezalandırma yasasına karşı çıkmayacağını söyledi.” İlginç. Bir kere, “destekliyor” değil, “karşı çıkmayacak” (he won’t oppose) diyor. İkincisi, “1915 Ermeni soykırımının varlığına karşı çıkmayı (contestation) cezalandıran” tasarı bugüne kadar hep Sarkozy’nin partisince engellendi. Şimdi Tasarı Senato’da ve siz bu yazıyı okurken de sonuçlanmış olacak. Müneccimlik yapmayayım, Ermeniler yüzyıllık acılarını yine artıracak bir hayal kırıklığına uğrayabilirler. Ama önce bu noktaya getiren olayları görelim.

Millet Meclisi raporu

Bu “karşı çıkma”yı 1 yıl hapis ve 45 bin euro’yla cezalandıran Tasarı, 12 Ekim 2006’da Millet Meclisi’nde 106-19 kabul edildi ve Senato’ya yollandı (Hatırlarsanız, bu olay Hrant’ı çıldırtmış, “Concorde Meydanı’na gidip, içim yana yana, ‘Soykırım olmamıştır’ diye bağıracağım” dedirtmişti). Sarkozy ve partisi UMP, Mayıs 2007’de geldi. Kasım 2008’de, UMP’li Meclis Başkanı B. Accoyer’nin ‘Bilgilendirme Komisyonu’ oybirliğiyle bir rapor yayınladı. “Hukuki kavramlara başvurarak … tarih yazmayı” amaçlayan bu türden ‘Toplumsal Bellek Yasaları’nın artık Fransız parlamentosundan çıkmaması yönünde görüş belirtti. Arkasından, Nisan 2011’de yine UMP’li Senator J.-J. Hyest’in başkanlığında toplanan ‘Yasalar Komisyonu’, yine oybirliğiyle, Tasarı’nın Senato gündemine alınmamasını isteyen bir rapor kabul etti.

Bunlar, böyle bir yasanın, Fransa gibi özgür bir ülkenin ortamına epey “Fransız” kalacağını göstermekteydi. Accoyer Raporu diyordu ki: 1) Tasarı, Anayasa’nın 34. Maddesine aykırıdır, 2) Fikir ve ifade özgürlüğüne karşıdır, 3) Öğretmen ve araştırmacıların özgürlüğünü ihlaldir, 4) Bu Toplumsal Bellek Yasaları geçmişi yargılamaktadır; oysa tarih bilimi geçmişi anlamaya çalışır, 5) Parlamentonun “evrensel vicdan yargıcı” rolü oynaması, diplomatik sorunlar çıkarabilir, 6) “Eğer ulusal geçmiş, ulusal tarihimizi suçlayan hukuki kavramlar kullanarak nitelenme yoluna gidilirse, Fransızların kendi ülkelerini algılamasında sorunlar doğabilir”. Yanılmıyorsam, bu sonuncudan kasıt: “Cezayir’deki politik geçmişimiz soykırım kavramı kullanılarak incelenirse ne yaparız?” Hyest Raporu şöyle diyordu.

Senato raporu

1) Tasarı, yasamanın tarihsel araştırmaya müdahalesidir, 2) Diplomatik sorunlar doğuracaktır: Fransa- Türkiye ilişkilerini, Türkiye’deki tabu sorgulama sürecini, Ermenistan-Türkiye yakınlaşmasını, benzer trajediler yaşamış ülkeler nezdinde Fransız diplomasisini zora sokabilir. Yine, bu sonuncu şıkla bu Rapor da neyi ima ediyor dersiniz? Ama asıl bundan sonra söyledikleri önemli: 3) Anayasa’ya aykırılık tehlikeleri: A) Suç ve cezaların yasallığına ters düşme riski vardır. Yahudi soykırımının inkârını cezalandıran Gayssot Kanunu’nun aksine, bu tasarı somut ve kesin olaylara ve uluslararası sözleşmelere dayanmamaktadır. 1915 soykırımı failleri hakkında yargı kararı olmadığı için, bir uluslararası metin tarafından onaylanmış net bir soykırım tanımlaması yoktur. Bu durumda, ‘1915 soykırımının varlığına karşı çıkma’ (contestation), tartışmalı bir kavramdır. ‘İnkâr’dan daha geniştir ve yoruma açıktır. Soykırımı illâki inkâr etmeden de, ‘tartışma’ anlamına gelebilir. B) Düşünce ve ifade özürlüğüne ters düşme riski vardır. Bu özgürlük tabii ki nefret söylemine uygulanamaz. Nitekim, AB ’nin 28 Kasım 2008’de çıkardığı, ırkçılığın ve yabancı düşmanlığının bazı tezahürlerini cezalandırma amaçlı metin, “bu tezahürlerin, kimi guruplara karşı şiddeti veya nefreti kışkırtması” koşulundan bahsetmektedir. Oysa şu anda Fransa’nın Ermeni vatandaşlarını hedef alan antisemitizm benzeri bir söylem yoktur. Bu cezalandırmanın amacı belleği koruma değil, ayrımcılıkla mücadeledir.

Tasarıyı gündeme almamayı öneren Rapor şöyle sona ediyor: “Çeşitli ülkeler (Almanya, Avusturya, Belçika) Yahudi soykırımını inkâr etmeyi suç saymaya yönelik metinler kabul etmişlerdir. Fakat Ermenistan dahil şu ana kadar Ermeni soykırımının mevcudiyetine karşı çıkmayı cezai kovuşturma konusu yapan bir yasa çıkarmış hiçbir ülke yoktur.” (Rapor metni için: www.senat.fr)

Bu son paragrafı iki açıdan ihtiyatla karşılamak lazım. Birinci cümle açısından: Ermeni soykırımı kavramını inkâr etmeyi dolaylı olarak da olsa hukuki tazminata mahkum eden ülkeler arasında Fransa da var. Çünkü ünlü Prof. Bernard Lewis, Kasım 1993’te “1915 soykırım değildir, savaşın gaddar bir yan ürünüdür; bu terim konunun Ermeni versiyonudur” dediği için “1915 kurbanlarının geride bıraktığı insanlara verdiği üzüntü” gerekçesiyle 1 Frank tazminata mahkum edilmişti. İkinci cümle açısından: Doğu Perinçek, 2005’te İsviçre’de “Ermeni soykırımı uluslararası bir yalandır” dediği için, “[Ermenilerin] acı verici tarihlerini inkâr etmek suretiyle, Ermeni halkını ayrımcılığa tabi tutmuştur” gerekçesiyle paraya çevrilmiş 30 gün hapse, ayrıca para cezasına ve tazminata çarptırılmıştı. Fakat bunları bu kadar kısa biçimde yazmak iki tarafta da yanlış anlamalara yol açar; başka bir yazıda ele alırız. Şimdi ben size bütün bunlar niye oluyor, onu söyleyeyim.

Netice-i kelâm…

Türkiye fevkalade gecikmiş bir özrü dilemeyi sürekli reddediyor. Aynen, daha düne kadar “Kürt” kelimesini telaffuz etmeyi reddettiği gibi. Tayyip Erdoğan inanılmaz bir tutumla, biraz da doğalgaz korkusundan, Azerbaycan’ın ulusal çıkarlarına Türkiye’yi kul köle etmeye devam ediyor. Bu yüzden iki halk kendini durmadan aşağılıyor. Türkler “Aman, aleyhimizde karar alıverirler!” korkusundan yabancıların iki dudağından gözlerini ayıramıyorlar, Ermeniler ise “Aman, lehimizde karar almayıverirler!” korkusundan. Aynen, taraflardan birinin ‘soykırım’ terimini duyduğu zaman kulaklarını kapattığı, diğerinin de duymadığı zaman kapattığı, gibi. Sonuçta, Sarkozylerin elinde oyuncak oluyorlar. Dahası, iki taraf da, düşünce ve ifade özgürlüğünü ihlal etmeyi, amaçlarına varmanın başlıca yöntemi olarak görüyorlar. Yazık ikisine de.

Not: Üç saatlik bir müzakere sonucunda, yasa tasarısı Senato’da reddedildi. Ama bu olayın bitmesi değil. Olay bitmeyecek. Türkiye’nin aklı başına gelene kadar sürecek.

Önceki Yazı
Sonraki Yazı