Baskın Oran

Herkesin “gitsin” dediği çekiç güç neden her seferinde kalıyor?

TBMM’de uzatılırken, Çekiç Güç’ün kalması lehinde kürsüde ve kuliste söylenenler veya ima edilenler şöyle özetlenebilir:

1) PKK’ya karşı Türkiye’yle birlikte çarpışan, üstelik sınırötesi operasyonlara da pek ses çıkartmayan K. Iraklı Kürtleri koruyor.

2)  K. Irak’tan gelebilecek yeni bir kitlesel göç olasılığını önlüyor.

3)  PKK hakkında istihbarat gelmesini sağlıyor.

4) Çekiç Güç gider de K. Iraklı Kürtler ezilirse, PKK orada tutunabilir.

5) Irak’a karşı olan devletler (S. Arabistan, Kuveyt, diğer Körfez ülkeleri) ile olan ilişkilerimizi iyi etkiliyor.

6) Saddam’ın peşmergeleri ezmesine göz yumulursa, dışarıya karşı “Bizim sorunumuz yalnızca terörcü PKK’yla. Kürt halkıyla bir alıp veremediğimiz yok”  dememiz  zorlaşacak.

7) Çekiç Güç’ün gitmesi halinde Irak güçlenecek ve Türkiye’nin etki alanından sıyrılacak.

Bütün bunlar doğru. Doğru ama,  şimdiye kadar Türkiye’de hiçbir konunun böylesine bir oydaşma sağlamadığı bir yana, Çekiç Güç, “Kürt devletini fiilen kurdurmak” nedeniyle resmî ideolojinin de tüylerini diken diken ediyor. O zaman, niye uzatılıyor?

Bunun,   birbirinden belâlı iki nedeni var:

Birincisi,  ABD , dış politikamızda fazlasıyla güçlü bir duruma geldi. Çekiç Güç’ün süresini uzatmamak fazla pahalıya patlayabilir.

Özal politikaları ve globalleşme sonucu,  Türkiye ekonomisi ve dolayısıyla dış politikası Batı’ya endekslendi.

“Batı” derken, bundan ABD’yi anlamak gerek. Çünkü, ABD’nin aksine insan haklarına büyük önem veren Avrupa kamuoyu, ülkemizdeki inanılmaz uygulamalar yüzünden Türkiye’yi yerden yere vuruyor. Bu durumda, Soğuk Savaş sonrası koşullarında dış politikada bunca cephede birden uğraş veren Türkiye  açısından,  oldum olası realpolitik’çi ABD’nin  (Realpolitik: soyut programları ve değer yargılarını bir yana bırakarak, olabilene dayanan ve tek amacı etkinlik olan siyasal strateji) ağırlığı ve etkinliği kendiliğinden artıyor.

Türk dış politikasının ABD’ye mahkumluğu da. Türkiye  1001 konuda ABD’nin eline bakıyor:

Rusya AKKA’yı deliyor, ancak ABD önleyebilir. Rusya Azerbaycan’a sarkıyor, yeter ki ABD bizim tarafımızı tutsun. Bosna Hersek’te bizi çözüm dışı bırakıyorlar, ancak ABD isterse dahil  ederler. Kıbrıs’ta fena sıkıştık, aman Yunanlıları bir de ABD kollamasın. Avrupa Birliği hiç yüz vermiyor, belki ABD gerekli telkinleri yaparsa umut doğar. Aman ABD, PKK’yı terörcü örgüt olarak nitelendirmekten vazgeçmesin. Aman ABD, İran ve Suriye’yi karalisteden çıkarmasın. Aman, yapay uydulardan münasip göreceği istihbaratı esirgemesin.         İthalat, ihracatın tam iki katına çıktı; bir de ABD İmefe’ye verdiği tavsiye kartını iptal ederse şahtık, şahbaz oluruz. Aman ABD,  Batı Avrupa’yı  biraz yumuşatmaya çalışsın.

Bütün bunlar, dikkat edilirse, ABD’den bişeyler istemekten çok, ABD’nin tekerimize çomak sokmamasını istemektir.

Böyle durumdaki bir ülke, ABD’nin tavuğuna kış demek ne haddine, kendi sineğini kışlayana muhtaçtır. Bu yalnız Çekiç Güç konusunda değil, ABD için önemli her konuda böyledir.

Bu durumda Dışişleri Bakanlığı’nın da yapabileceği fazla bişey yoktur:

1) Teknik bakımdan, temel siyasal kararlar hükümet hatta Milli Güvenlik Kurulu düzeyinde veriliyor. Hele, Bn. Çaresiz Çiller’in başbakanlığa geldiğinden bu yana Genelkurmay’ın etkinliği malum. Dışişleri tabii ki bu kararları gerçek durumlar ve akılcı davranışlar yönünde etkilemek için devreye giriyor ama, çoğu zaman bir uygulayıcı olmaktan ileri gidemiyor. Diplomat mantığıyla asker mantığı birbirine biraz ters.

2) Türkiye ekonomik bakımdan ve Kürt Sorunu açısından bu acınacak durumdayken, yirmi tane Dışişleri Bakanlığı olsa ne olacak?

3) Bakanlık, ancak gündelik sorunlarla uğraşabiliyor. Soğuk Savaş öncesine  oranla işleri inanılmaz biçimde arttığı halde  Bakanlık personelinin artması için kadro verilmiyor. Bütçesi, genel bütçenin yüzde 1’i bile değil. Üstelik de, esas harcamaları dolar cinsinden olduğu halde yıldan yıla azaltılıyor. 1993  bütçesinin yüzde 0,78’ini oluşturan Dışişleri bütçesine, 1994 yılında ancak yüzde 0,62lik bir pay ayrıldı. Merkezde, daire başına 2,9 meslek memuru, dış temsilciliklerde ise 2,2 meslek memuru düşüyor!

İkinci ve asıl belâlı nedeni de yarın görelim.

Yarın: Başımıza bu Kürt Sorununu böylesine sarmışken…

Önceki Yazı
Sonraki Yazı