Bugün Türkiye’de neler olup bittiğini anlamak için Kemalizm’i (K) bir değerlendirmeye alıp hatasını-sevabını tartışmak lazım.
K’i tartışmayı reddeden iki grup var: 1) K’in tartışılacak değil, inanılıp uygulanacak bir şey olduğunu düşünenler; 2) K’in bugün tartışılmaya değmeyecek kadar eskimiş bir şey olduğunu düşünenler.
K., azgelişmiş ülkelerin yaklaşık 1960’larda ortaya koydukları milliyetçilik türünün 30 yıl kadar erken oluşmuş prototipidir (ön-modelidir). Önce Batı’dan bağımsızlığını kazanmıştır, sonra Batılılaşma (“muasır medeniyet”) projesine girişmiştir, sonra da bu iki aşamanın birarada olmasının yarattığı derin huzursuzluğu “En Büyük Türklük!” ve “Biz Batılıyız!” sloganlarını aynı anda ileri sürerek gidermeye çalışmıştır.
Burada kilit kavram Batılılaşma’dır. K. bunu yapabilmek için, iç dinamiği son derece tembel olan bir ülkede yukarıdan devrim’e girişmiştir. Yani, bir üstyapı kurumu olan hukuk’u değiştirerek ülkenin sosyo-politik-ekonomik yapısını değiştirmeye.
* * *
- bunu başarabilmiş midir ve bugün başarılı mıdır? Bu soruların yanıtı her şeyi ele verebilir.
1) Başarabilmiş midir? Evet! Koskoca bir evet!
Çünkü bu tembel iç dinamiği harekete geçirmeyi mükemmelen başarmıştır. Aslında komşularımıza bakın bir de bize bakın fazlasıyla yeter ama, bunun iki büyük kanıtı vardır: 1) 1950, yani DP’nin iktidara gelmesi; 2) 2003, yani AKP’nin iktidara gelmesi.
Birincisinde; tek parti, tek lider, tek ideoloji vb. diye bir sürü monizm üzerine kurulmuş K., iktidarı bir başka partiye kendi eliyle devretmiştir.
İkincisine gelince, o daha önemli: 1920’lerde K’in oluşturduğu ilk modernleşme dalgasının (tsunamisinin!) ikinci evresini bugün AKP yine yukarıdan devrim biçiminde, AB Uyum Paketleri adıyla sürdürmektedir. Daha önemlidir, çünkü AKP, 1920’ler K’inin üzerinden silindir gibi geçtiği insanların torunları!
2) Bugün başarılı mıdır? Hayır! Koskoca bir hayır! Hatta, gülünç durumdadır. CHP’nin hal-i pür melaline bakın, yeter.
Çünkü, bugün K. vatanseverlik ile milliyetçiliği birbirine karıştırmaktadır. Birincisi ülke sevgisi iken, ikincisinin at gözlüğü ideolojisi olduğunu anlamak istememektedir. Bunun sonucunda, K.Irak’ta “kırmızı hat” ilan edip neticede kafalara çuval geçirtmektedir. “Kıbrıs’ı vermeyiz” deyip patlayıcı dolu astsubay otomobili olayını yaratmaktadır. Yeni Osmanlıcılık yaptığının bile farkında değildir.
Çünkü muasır medeniyete ulaşmak ile bağımsızlığı birbirine zıt şeyler sanmaktadır. Ancak birinciye ulaşılırsa sonucu ikinciye erişilebileceğini anlamak istememektedir. Bunun sonucunda, Türkçe’den başka dillerde yayın yapabilmeyi getiren yasayı uygulatmamak için yangın merdiveninden kapı darlığına kadar bahane bulmayı açıkgözlük, kendi insanına özgürlük vererek insan muamelesi yapmayı da “tam bağımsızlık”tan feragat sanmaktadır.
Çünkü millet’in güçlenmesi ile devlet’in güçlenmesini karıştırmaktadır. Ancak mutlu yurttaşların devletinin güçlü olacağını anlamak istememektedir. Bunun sonucunda, 1996’da açığa çıkan Susurluk olayını örtbas etmeye çalışmakta, 2004’te vatandaşını fişleme olayını iki binbaşının yerini değiştirmekle atlatacağını zannetmektedir…
Çünkü birlik ile teklik’i birbirine karıştırmaktadır. 21. Yüzyılda teklik istemenin birlik’i havaya uçuracağını anlamak istememektedir. Bunun sonucunda, Yargıtay 1974’te gayrimüslim vatandaşlara “yabancı” diyen Hukuk Genel Kurulu kararlarını kılı kıpırdamadan oybirliğiyle çıkartmaktadır. Başörtülü kızları üniversiteye sokmamak marifet sanılmaktadır. “Hatıra te” (allahaısmarladık) ve “spas dikim” (teşekkür ederim) diyen Dehap genel başkanı hakkında Nusaybin savcısı 2004’te soruşturma açmaktadır.
* * *
Bütün bunların nedeni şudur: İdeoloji; belli bir tarihte, belli veriler sonucu oluşan sorunlara getirilen paket çözümdür.
Tarih ve dolayısıyla koşullar değişince, ideoloji bir çatal tercih karşısında kalır: 1) Aynen devam etmek. 2) Yeni verileri dikkate alarak değişmek. Birinci durumda ideoloji “ölür” çünkü artık çözüm getiremez; savunucularının çeşitli çıkarlarını ve çeşitli korkularını temsil eder sadece. İkinci durumda ise devam edebilir.
Bugün Kemalizm birinci durumda. Can çekişiyor. Çekişen vücudu da, Türkiye’nin muasır medeniyet yolunu tıkıyor. Bunu da “tam bağımsızlık” sloganlarıyla, “Türkiye parçalanıyor” çığlıklarıyla yapıyor.
20.Yüzyılın ilk çeyreğinde Türkiye’yi ulus-devlet’le yaratan ideoloji, ulus-devlet’in tek bir etnik grubun devleti olarak devam etmesini 21. Yüzyılın ilk çeyreğinde de istediği için Türkiye’yi batmaya zorluyor.
Ama, ne mutlu ki, buna yetecek gücü yok.