Baskın Oran

Helsinki yurttaşlar meclisi’nin kürt sorunu oturumları

Dün sözünü ettiğim Birinci Komisyon’da şu çalışma grupları vardı:

1) Balkan Barış ve Bütünleşme Projesi, 2) Transkafkasya Diyalogu, 3) Kuzey İrlanda, 4) Ortadoğu’da Yeni Barış Süreci, 5) Rusya’nın Emperyalist Emelleri Var mı? 6) Kürt Sorunu.

Benim anımsadığım kadarıyla, Türkiye’de yapılan bu genişlikte bir uluslararası toplantıda Kürt sorununa ilk kez bağımsız bir çalışma grubu ayrılıyordu (Bunu neden söylediğimi daha sonra anlayacaksınız). Bu grubun çalışmaları da, ilgi nedeniyle, gerçekten güzel bir kongre kompleksi olan Altınpark’ın en büyük anfisinde yapıldı.

Anfideki açık oturuma, üçü çok tanınmış dört Kürt kökenli düşünür ve politikacımız katıldı: Tarık Ziya Ekinci, Mehmet Ali Arslan, Şerafettin Elçi ve Diyarbakır Tabip Odası Başkanı Mahmut Ortakaya. Aşağıda, herbirinin söylediklerini kısaca özetlemek ve asıl söyleyeceğime ondan sonra geçmek istiyorum.

 

Dr. Tarık Ziya Ekinci: 

– Fransa gibi merkeziyetçi bir devlette bile, yerel dil konuşulan yörelerde okullarda ikinci dil 1993’te serbest kılındı. Anayasamızın 10. maddesine göre yasa hükmünde olan Lozan’a rağmen, toplantılarda Kürtçe konuşmak hâlâ yasak. Bunun yanı sıra, “Kürt” sözcüğünü taşıyan siyasal parti kurmak, enstitü açmak ve eğitim kurumu oluşturmak  da yasak.

– Türkiye, dış azınlıkları nedeniyle de çok-etnili devleti savunmalıdır

 

Mehmet Ali Arslan:

– Kürtler Türkiye’de bağımsızlık değil, haklar istiyor.

– Kürtlerin % 60’dan fazlası batı illerinde. İstanbul’da iki milyon Kürt var.

– Bugün, bir Olağanüstü Hal Ekonomisi ortaya çıktı. Güneydoğu’da savaşa yılda 15 milyar dolar harcanıyor. Türkiye’nin ihracatı buna yakın. Buraya yılda 6,5 trilyon lira örtülü ödenek gidiyor.

– İktidar hükümette değil, Milli Güvenlik Kurulu’nda.

– Eskiden savaş Devlet-PKK arasındaydı. Şimdi, Devlet-Kürt Halkı arasında. Yarın, Türk-Kürt halkları arasında olacak. Sorun burda.

 

Şerafettin Elçi:

– Kürtler bu ülkenin kuruluşuna, kendi kimliklerini  yitirmek  için katılmadılar. Kürtler, kendi kimliklerini koruyarak hak sahibi olmalı.

– Devlet, 1920’lerdeki faşist modelin özünü korumaya çalışıyor. Yurttaşların devletinden çok, soydaşların devleti olmaya soyunuyor. Böyle devlete kimse inanmaz.

–  Kürt sorununda tek otorite, ordu. Sivil yönetimler militarist kafa taşıyor. Parlamento kendini devre dışı görüyor. Üniversite, Türk şoven milliyetçiliğini yayıyor.

– Kürtler haklıdırlar. Ama çok dikkatli olmak zorundalar. Sorunlarını barışçı ve demokratik yoldan savunmalılar ki kamuoyu yabancılaşmasın. Devlet, Kürtleri silahlı mücadeleye itmek istiyor. Türklerin dostluğu bizim için çok önemli. Sonunda onlarla başbaşa oturup konuşacağız. Onları dışlamadan, yabancılaştırmadan mücadele vermek gerek. Şu anda demokratik mücadele, örgütlenme hakkı yok. Ama gene de silaha başvurmaktan kaçınmak gerek.

 

Dr. Mahmut  Ortakaya:

– Örneğin Siverek’deki tüm köylerin adını değiştirdiler. Yerel kültürü yok edeceğim derken, insanların coğrafyayla ilgisini kesiyorlar. Benim dayım bir derede adam vurmuştu, şimdi bu derenin adı yok.

– Bölge halkı ekonomiden, üretim araçlarından uzaklaşıyor. Bölge, Türkiye ekonomisinden kopuyor. Bunu, insanları daha kolay teslim almak için yapıyorlar.

– Doğu’ya, devlet eğer istiyorsa, “özel yetişmiş”  memur tayin etsin. Ama, “insan” bir adam olsun bu özel yetişmiş memur. Yöneticinin niteliği çok önemli.

Konuşmacılardan sonra, dinleyicilerin sorularına geçildi. Ben de asıl buraya gelmek istiyordum.

 

Yarın: Sırtında yumurta küfesi olmayan Avrupalı “dost”lar

Önceki Yazı
Sonraki Yazı