Gerçekten bekardeşim! Bu memlekette, hatta bu dünyada iyi bir haber almak kadar istisnaî -ve güzel- ne olabilir?
Birincisi şu:
Yaz aylarında, Bodrum’daki Kumbahçe parkını Halikarnas Disko’nun saldırısından kurtarmak için yaptıklarımızı yazmıştım. Hatırladınız mı?
Hani, Bodrum Belediyesinin denizin bataklık bir yerinden kazandığı ve halka açtığı bir parka, bitişikteki Halikarnas Disko, Refahyol hükümetinin son günü Maliye’den çıkarttığı bir kira sözleşmesiyle el koymuştu.
Hem de, 25 metrekarelik bir dükkânın yılda 5 milyar gelir getirdiği Bodrum’da, kentin en iyi yerinde yıllığı 610 milyon lira gibi gülünçler gülüncü bir paraya!
O da önemli değildi. Önemli -ve rezalet- olan husus, Kumbahçe halkının tek nefesalma yeri olan bir mahalle parkının bir diskoya kiralanmasıydı!
Neyse ki, hükümet değişince yeni bakan Zekeriya Temizel Bodrum belediyesinin ve halkının girişimlerini dikkate aldı. Kumbahçe halkına Aydın Engin, Hasan Pulur, Atilâ Dorsay gibi kalemler de destek verdi. Sonunda Maliye, kira sözleşmesini durdurdu.
Arkasından, Kumbahçe halkının ve özellikle de başı beyaz yemenili Giritli kadınların olağanüstü desteğiyle, parkın tekrar halka açılmak üzere Bodrum belediyesine tahsis edilmesi için bir haftada tam 1389 imza topladık.
İmzaları yeni Maliye Bakanı Zekeriya Temizel’e ve yeni Millî Emlâk Genel Müdürü Doğan Cansızlar’a elden götürdük. Durumu bir de sözlü olarak anlattık.
Bakın, geçenlerde Bodrum Belediye Başkanı Tuğrul Acar’a Maliye’den nasıl bir yazı geldi:
“Bodrum İlçesi, Kumbahçe mahallesi, Cumhuriyet Caddesinde bulunan ve imar planı gereğince denizden doldurulmak suretiyle kazanılan (…) taşınmaz malların, (…) 178 sayılı Maliye Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 13. maddesinin d bendi uyarınca, Bodrum Belediyesi tarafından, kamuya açık park ve yeşil alan olarak düzenlenmesi uygun görülmüştür”.
Yani, Türkiye’de güzel şeyler de oluyor. Bodrum’dan şimdi telefonlar geliyor. Kumbahçe’deki dostlar, “eli kalem tutan hemşerileri” sıfatıyla benim Zekeriya Temizel’e ve Doğan Cansızlar’a büyük teşekkürlerini iletmemi istiyorlar!
İkinci güzel haber, yine Bodrum’dan. Ama, bu sefer dolaylı olarak.
Dolaylı deyişimin sebebi, bugün aldığım telefonun Bodrum’dan değil, Diyarbakır’dan gelişi!
“Alo! Merhaba abi, ben Cengiz!”
“Hatırlayamadım kardeşim. Hangi Cengiz?”
“Hani, kartını vermiştin, başın sıkışınca ara demiştin ya!”
“Kardeşim, benim belleğim felâkettir. Biraz hatırlat, seninle nerede tanıştık?”
“Mudurnu Tavuk’un yanında”
“Mudurnu Tavuk mu?”
“Hani, unuttun mu, ben sakız satıyodum orda. Hani, sen bisürü alıyodun”.
Birdenbire kafama dank ediyor. Bizim “Sakızcı” bu! Hani, şimdi dosyalarıma bakıp söylüyorum, 5 Ekim tarihinde aynı başlıkla çıkan yazımın kahramanı Sakızcı! Hani Bodrum’da, ikisi de dizlerinden kesik iki ayağı üzerinde günde yaklaşık 18 saat dinelip sakız satan yağız delikanlı! Hani, “Sakın fotoğrafımı çekme!” diyen çocuk. “Almanya’dan gelmiş abiler bana bir çift bacak taktırmaya söz verdiler” diyen çocuk.
“Tamam bekardeşim, tamam. şimdi hatırladım. Ama sen bana adını söylememiştin, ben de sana sormamıştım ya neyse. Ne oldu, protez taktırabildin mi?”
“Evet abi. Şimdi bastonsuz bile yürüyorum”.
“Anlatamam ne kadar sevindim Cengiz. Aslan kardeşim! Nereden arıyorsun şimdi?”
“Diyarbakır’dan. Hani sen, başın sıkışırsa ara demiştin ya, iş arıyom şimdi”.
“Tahsilin neydi Cengiz?”
“Lise”.
Telefonunu ve adresini aldım Cengiz’in. Hemen Diyarbakırlı dostlarımdan Mustafa Sevinç’i aradım. Durumu anlattım. Yardım edecek.
Cengiz iki ayağıyla yürüyebiliyor artık, bunu anlayabiliyor musunuz? Telefonda sesinin ne kadar iyi geldiğini tarif edemem size.
Lise mezunu birisine bildiğiniz bir iş var mı, Türkiye’nin herhangibir yerinde? Sesi daha da iyi çıksın Cengiz’in.
Hakkediyor çünkü bunu, bu çocuk.
Bir iyi haber daha olsun. Çok olmaz ya!
Bulursanız bana bir telefon da siz edin. Şu numaraya: 0312-4906570.