Baskın Oran

“Koruma ve Güzelleştirme Derneği”

Türkiye’de adı dalga geçilmeye en müsait derneklerden birini bugün kurduk: “Bodrum Kumbahçe’yi Koruma ve Güzelleştirme Derneği”. Şu anda 11 Eylül Perşembe, saat 22.45, “açılış töreni”nden geliyorum.

Son 2 ayda en az 2 kere enine boyuna söz ettiğim için artık olayı bildiğinizi varsayıyorum:

Olay, Bodrum’un Kumbahçe mahallesi parkının halkın elinden alınıp bitişikteki meşhur Halikarnas Disko’ya kiralanmasını durdurma olayı.

Disko’nun işleticisi Süleyman Demir (Diyarbakır’daki Demir Otelinin eski sahibi), Refahyol’un son günü Maliye’den çıkarttığı kira sözleşmesiyle burayı da diskosuna katmak üzereyken, mahallede ev sahibi olan Ankaralıların öncülüğünde Kumbahçe halkı uyandı.

O Kumbahçe halkı ki, yıllardır Halikarnas’ın dev hoparlörleri sabaha karşı susmadan yatamaz idi; kuzu kuzu kaderine razı olmuştu, “azcık kısın” demekten ödü kopardı.

Bu sefer imza kampanyası açıldı. Belediye başkanı Ankara’ya gitti. Sonuç: Yeni hükümet, sözleşmenin uygulanmasını durdurdu.

Yalnız, parkın sahipliği hâlâ askıda. Henüz Belediye’ye tahsis edilip Halikarnas’ın elinden kesin kurtarılmış değil. Her an herşey olabilir. Halikarnas Süleyman sıkı bastırıyor.

Ama, artık mahalle halkı da.

Maliye’ye hitaben şimdi yine imza toplanıyor. Dernek bunun için, bundan sonraki çabaların örgütlü götürülmesi için kuruldu. Bu geceki kuruluş törenine sivil toplum örgütlerinin yanısıra Bodrum Kaymakamı ile Belediye Başkanı da çağrılıydı; en az yarısı kadın olmak üzere gelmiş yüzlerce Kumbahçeliye birer konuşma yaptılar.

Arkasından, Dernek, Kumbahçe sakinlerine ayakta ikramda bulundu. Mahallenin çocukları Algidaları, tekneciler ise Yeni Rakı’yı tercih ettiler. Bu işin buraya kadar gelebilmesine en büyük desteği sağlamış, tüm imzaları toplamış ve bu gece de tam takım gelmiş olan Kumbahçeli kadınlara Pepsi sunuldu. Ah, köşeme bir de fotoğraf koyabilseydim!

Vallahi, bu gece Kumbahçe’de mübalağa şölen olundu…

***

Bugünlerde, yatmadan önce İnce Memed’in 2. cildini okuyorum. Yaşar Kemal her zaman çok öğretici.

Vayvay köylülerini yerlerinden atıp tarlalarına konmak isteyen, bu amaçla herşeyi deneyen Ali Safa Bey, adamlarından birini çağırıp şöyle diyor:

“Köylü korkaktır, böyle diretmez sonuna kadar. Anla bakalım neymiş. Atları alınıyor, köyleri kurşunlanıyor, harmanları yanıyor, candarmalar onları öldürünceye kadar dövüyorlar, gene bana mısın demiyorlar. Bir göz kulak ol Zeynel. Nereden geliyor bunların bu direnmeleri? Bu yılgınların, korkakların?” (Birinci baskı, Ant Yayınları, 1969, s.389-390). (Okumadıysanız, unuttuysanız, merak ediyorsanız: İnce Memed köye gelmiştir. Aslında bu bir sığınmadır. Yaralı, bitik, baygındır. Üstelik, yılgındır. Ama, İnce Memed’in  Vayvay’a geldiği köyde bir defa duyulmuştur! Bırak yılmamayı, bikaç gün sonra köylü Ali Safa Beyin evini kurşunlamaya başlayacaktır).

Bu, edebiyat. Şu ise, dün tanık olduğum gerçek olay:

Dün sabah Kumbahçe Parkının önündeki Aleko’nun kahvesinde oturuyoruz, dernek işinin başlatıcısı 80’lik avukat Süleyman Köymen var, tekneciler var, emekli balıkçılar var, kısacası Kumbahçe sakinleri var, adaçayı içiyoruz, teknecilerden biri birdenbire yan dönüp bağırdı:

“Hanım! Çiçeklere basmadan geç! Bu park bizim. Bu çiçekler de bizim. Etrafından dolaş!”.

Vallahi aynen böyle dedi. Kestirme geçen yerli turist kadın bir şaşırdı, ağzında bir itiraz gevelemeye çalıştı, ne dediği anlaşılamadı.

80’lik dostumla birbirini kendiliğinden buluveren bakışlarımız hemen anlaştı.

***

Globalleşmenin hediyelerinden birinin, kamu alanlarının özel şahıslara haraç mezat kiralanması olduğunu biliyorduk ama, bir mahalle parkının 10 yıllığına bir diskoya kiralanmasına Türkiye’de ilk kez rastlanacaktı.

Başı tülbentli Kumbahçeli kadınlar sayesinde henüz rastlanmadı.

Önceki Yazı
Sonraki Yazı