Baskın Oran

Chantal Kız ile vesaire (E.Ardıç, B.Özfatura) üzerine düşünceler

Kocasıyla birlikte Türkiye’yi dolaşıp, “İnsanlar hangi Atatürk’ü kendilerine yakın buluyorlar?” sorusunun yanıtını açığa çıkarmaya çalışıyordu.

Bu çaba sırasında istemeden kahraman olan İzmirli Chantal Zakari, biri dâvûdî öbürü incecik sesli iki zâtın Atatürk konusundaki seslerinin birbirine pek benzediğini, yine istemeden açığa çıkarmış oldu:

Gazeteci Engin Ardıç ve İzmir Belediye Başkanı Burhan Özfatura.

Şenlik, TV yorumculuğunu herkese küfretmek ve herşeyle alay etmek olarak yorumlayan Ardıç’ın (kınamamak lâzım; o da bundan ekmek yiyor) 1 Ağustos Cuma gecesi yaptığı yorumla başladı.

Ardıç özetle şöyle dedi:

“Genç kız falan değil, kazık kadar kadın. Üstelik, millet cüzdanında anasının-babasının-sevgilisinin vesikalık fotoğrafını taşır, bu nasıl şeyse, Atatürk’ün çerçeveli koskoca resmini yanında gezdiriyor! Üstelik, bunu Müslüman biri de yapmıyor, bir Levanten yapıyor, karşı tarafa koz veriyor”.

Chantal “genç irisi” denebilecek yapıda. Erkeklerin kendisinin biyerine kazara değmesinden müthiş huylandığını kendi kitaplarından öğrendiğimiz Ardıç, besbelli, “iriyarı” kadınlardan bile hoşlanmıyor, meşrep meselesidir, “normal” sayılmalıdır.

“Resmi yanında taşıma” konusu üzerinde de fazla durmaya gerek yok, çünkü araştırması gereği arabasında kimi poster büyüklüğünde Atatürk fotoğrafları taşıyan Chantal’in Kapadokya’ya hareket ederken çarşaflı gösteriyi görünce çerçeveli resmi alıp çıktığını, yorumun yapıldığı 1 Ağustos tarihli gazetelerden -Ardıç hariç- herkes  öğrendi.

Ama son cümle ibret-i âlemlik:

Galatasaray Lisesinde Fransız, Robert Kolej’de de Amerikalı hocalardan yetişmiş, üstelik de Müslümanlıkla ilgisi nüfus kağıdındaki hâneden ibaret Ardıç’ın bile, yıllarca içtiği su ayrı gitmemiş onca gayrı müslim okul arkadaşının yüzüne nasıl bakacağını dahi düşünmeden, aynen dinciler gibi “Türk” tanımına  “Müslümanlık”ı olmazsa olmaz unsur olarak sokması, Türkiye’nin son zamanlarda geldiği noktayı göstermesi bakımından gerçekten dikkate değer.

Yoksa, bu kadar ecnebî mürekkep yalamış, “kazık kadar” bir Ardıç’ın, Chantal’e “Hangi millettensiniz?” diye sorup kırk kez “Türk’üm dedim ya!” yanıtını alan, sonra da gidip “İtalyan asıllı kız ve Amerikalı kocası” diye yazan sübyan gazetecilerden bir farkının olmaması başka nasıl yorumlanacak?

Üstelik, karşı tarafa koz verildiği fikri de doğrusu çok “özgün”: Fî tarihinden beri Laiklik=Gâvurluk diye tutturmuş şeriatçılar, bu olaydan yararlanıp Laiklik=Levantenlik deyip güçleniverecekler!

Ayrıca, Ardıç böyle ayrıntıları pek sever diye yazıyorum, Levantenlerin gâvur olmadıkları (“Kitap”larının olduğu) hususu biyana, bu terimle anılabilmek için yabancı uyruklu olmak gerektiğini, Levanten kökenli Zakarilerin Cumhuriyet’in ilânıyla Türk vatandaşlığını kabul etmek nedeniyle doğru terim olarak ancak “gayrı müslim azınlık” diye anılmalarının caiz olabileceğini, bilimsel  bilgi olarak takdim edip geçeyim efendim.

Gelelim efendim, Burhan Özfatura’ya. Chantal’in çıkışı ona pek koymuş. Çünkü aynen şöyle diyor:

“Chantal provokatördür. O Atatürkçü de biz değil miyiz? Türk pasaportuyla yaşamasına izin verdiğimiz biri kalkıp Atatürkçü olduğunu söylüyor”.

Yani, 1690’dan beri ­(bin altı yüz doksan!)  İzmirli olan Zakariler bu memleketin çocuğu değil de, ailesi daha dün K.Kafkasya’dan muhacir gelmiş, “Sen nasıl çıkarsın da bizim dinci kardeşlerimizin imamhatip yürüyüşünü rezil edersin?” diyemediği için böyle  konuşan Özfatura bu memleketin çocuğu!

Atatürk’ün Renan’cı “Türk” tanımını (“Türk’üm diyen herkes Türktür”) hem fikren hem zikren dan-dan söylemekte olan Zakariler Atatürkçü değil de, imamhatipleri savunmak için Chantal’i provokatör ilan eden dinci Özfatura Atatürkçü! Maşallah beyim!

Ya “yaşamasına izin verdiğimiz” lâfı? Kardeşim, sen neler diyorsun? Sen kim oluyorsun da kime izin veriyorsun? Sen kimsin? Sen nasıl Mustafakemalpaşa’dan geliyorsun da İzmir’dekini kovuyorsun? Sana Mülkiye’de böyle mi öğrettiler? Öyle bir lâf ettin ki, şimdi bir “çevir kazı yanmasın” demeci versen, sesini benzetsen kokusunu ne yapacaksın? İzmir’de “insan”ların yüzüne, bırak insanların yüzünü, kendi ailenin yüzüne ve aynaya nasıl bakmayı düşünüyorsun?

Aslında, Chantal Kız’ın yaptığından kimselerin haberi bile olmayabilirdi.

Bu milletin tam da Refahyol karabasanından artık kusmasının geldiği bir zamanda, bu MS 7. Yüzyıl taifesine karşı insanların içinde birikmiş tiksintiyi ortaya dökmek ihtiyacına cevap veriveren bir iş yaptığı için bu kadar manşetlere geçti Chantal.

Ama şimdi, istemeden de olsa, sosyal tarih kitaplarına geçecek yaptığı.

Chantal Kız bana, galiba Gogol’ündü, o güzelim “Bikeleyn’in Hikâyeleri” dahil, tam kırk yıl önce ortaçağa ilişkin okuduğum kimi öyküleri anımsattı:

Bu fantastik öykülerde, üzerine “yecüc mecücler ve cinler taifesi” hücum eden kişi haç’ı kaldırıp gösterince bu taife çığlık çığlığa birbirine girer. Chantal Kız bu öykünün Türkiye çeşitlemesini oynamış oldu.

Önceki Yazı
Sonraki Yazı