Baskın Oran

Yılbaşı kutlamaları, bal gibi, “milli değerler” arasındadır

Kocatepe Camii imamı Kadir Temel efendinin “Yılbaşı kutlamaları manevi değerlerden sapmadır” lafının, hazretin soyadına inat, tamamen temelsiz olduğunu dün ayrıntısıyla (hatta, fazla ayrıntısıyla) anlattım.

Hazretin, “Yılbaşı kutlamaları millî değerlerden de sapmadır” diyen ikinci iddiasına gelince.

Yılbaşını 1 Ocak’ta kutlamanın, “manevî değerlerden sapma”yla ilgisi olmadığı gibi, “millî değerlerden sapma”yla da ilgisi yok. Hem, Türkiye Cumhuriyeti’nin “millî değer”leri, adı üstünde, ulusal değerlerdir ve bunlar da  ulusal yasalarıyla saptanmıştır (Miladî takvim gibi, yılbaşı tatili gibi), hem de yılbaşı kutlamaları Osmanlı döneminde de bir gelenektir.

AnaBritannica’dan okuyoruz: “Osmanlı İmparatorluğu döneminde, yüksek devlet görevlileri padişahı ziyaret ederek yeni yıl nedeniyle tebrik ederler, o da ziyaretçilere ‘muharremiye’ adı altında para ve armağanlar verirdi. Devlet ileri gelenlerinin de kendilerine bağlı memur ve kişilere aynı biçimde armağan vermeleri bir gelenekti. Şairler de yeni yıl nedeniyle muharremiye adı verilen kasideler yazar, başta padişah olmak üzere bunları sundukları kişilerden para ve armağanlar alırlardı. Halk arasında da yeni yılın ilk günü ele geçen paranın bereket getireceğine inanılır, akraba ve dostlardan alınan paralar ganimet sayılırdı.”

Yani, yılbaşını kutlamak, Osmanlı’da bile dört dörtlük bir milli değerdi. Sadece, Cumhuriyet’ten sonra yılbaşı kesin olarak 1 Muharrem’den 1 Ocak’a alınınca, aynı “milli değer” aynen 1 Ocak’a kaydı ve üstelik daha da yaygınlaştı, o kadar. Bugün, Türkiye’de hangi gecekonduda 31 Aralık gecesi tombala oynanmıyor?

Bu durumda, hem Hıristiyanlıkla ilgisi olmadığı için manevi değerlerden sapma oluşturmayan, hem de Türkiye’nin en fakir kulübesinde bile karınca kararınca kutlandığı için milli değerler arasına iyice yerleşmiş bulunan 1 Ocak hakkında  “Zalim Sırplarla aynı bayramı paylaşmak” lafının edilmesi de kendiliğinden abes oluyor.

Üstüne üstelik, yılbaşına “Hıristiyan icadı” deyince yalnız tarih cahili olmakla kalmıyorsun, fena halde mantık fukarası da oluyorsun. Milliyet yazarı   Rüştü Şardağ’ın (aslında imam efendiyi hoş gördürmek için yazdığı 6 Ocak tarihli makalesinde) dediği gibi, “elektrik de Hıristiyan icadı”. Üstelik, imam efendi yalnız elektrikten değil, bir de hoparlör gibi bir Hıristiyan icadından yararlanıyor, ezanı günde beş vakit şerefeye çıkmadan, oturduğu yerden okumak için!

Diyanet İşleri Başkanlığı sitesinin böğrüne yaslanmış olan, Ankara’nın en büyük camii Kocatepe’nin imamı Kadir Temel’in cahillikleri konusunu  burada noktalayalım. Ne de olsa, okuduğu mektep-medrese bu kadardır. Onun vazifesi hata yapmak, bizimki de düzeltmek. İşin vahameti orada değil. Başka yerde.

Yarın:  Sayın Cumhurbaşkanımız ile Başbakanımıza İmam efendinin Yılbaşı Armağanı

Önceki Yazı
Sonraki Yazı