Baskın Oran

Üniversitenin geyikleşmesi

Celal Bayar Üniversitesi’nin Demirci’deki yerleşkesinden (kampüs),   dolaylı olarak da olsa, bir kız öğrencinin mektubu geçti elime .

Demirci de neresi, diyeceksiniz. Benim ana tarafımın memleketi Kula’ya çok yakın, İzmir-Ankara yolundan saparak ulaşılan, Demirköprü Barajı yakınlarında “Allah’ın unuttuğu” bir kasabadır.

“Her Kasabaya Bir Üniversite” sloganını seçim için en kolay ve ucuz siyasal yatırım sayan politikacı müsveddeleri, “Çocuklarımız dinden imandan çıkmadan gözümüzün önünde okusunlar, ayrıca,  ticaret de canlansın” diyen kasabalıların baskısı sonucu buraya da bir bina dikip, bir Eğitim Fakültesi  “attırıvermiş”lerdir. Niye attırıvermesinler, bitakım “solcu”larımız bile, halk dalkavukluğu (popülizm) yada gerizekâlılık yüzünden, “taşrada üniversite”yi savunduktan sonra!

Aslında, lafı ne diye uzatıp duruyorum, siz bu “Eğitim Fakültesi”ni zaten tanıyorsunuz:

Hani, altı ay kadar önce, bu fakültenin Sayın Dekanı İsmail Pirim, kız ile erkek öğrencilerin üniversite sınıflarında yanyana oturmaması gerektiğini, oturtan hocanın boynuzlu olacağını bir açık oturum sırasında Manisa’da söyleyivermişti! İşte, o fakülte!

Bu Demirci’yi ve benzeri kasabaları iyi  tanırım. Nasıl kapalı devre, içine dönük, en ufak bir ufuk genişliğini kabul edemeyen, zihin açıklığını beşiğinde boğmak isteyen canlı insan mezarlıkları olduklarını çok iyi  bilirim. Orada okuyan kız öğrencinin yazdıkları da  bu gözlemleri aynen doğruluyor. Bakın, mektuptan aktaracağım bikaç pasaj durumu nasıl özetliyor:

“Şehir sinemamız yıllardır kapalı. Çünkü film göstermek günah. Ancak Necip Fazıl’ın son derece yavan çalışılmış dinî konulu bir-iki oyunu için sinema faaliyette olur.”

“Öğrenci olarak, ‘yarattı’ kelimesini kullanamıyoruz, birçok öğrencinin kitaplarına baktığımızda ‘yarattı’ kelimesinin üstleri karalanmıştır. Çünkü yaratmak Allah’a mahsustur. İnsanoğlu ancak oluşturur.”

“Geçen Ramazan, oruç yedikleri bilinen kız arkadaşlar çarşıda sıkıştırılıp takip edildiler.”

“Okulumuza ve yurdumuza her gün yüzlerce Zaman gazetesi geliyor. Yalnızca Zaman. Okuduğumuz kitapları kaplayıp da okuyoruz.”

“Bizde öğrenciler, 3. sınıfa gelince, başka okullara 15’erlik gruplar halinde öğretmenlik stajına ve gözlemine gitmeye başlarlar. Kızların en az yarısı tesettürlü olduğundan, bazı okullar bunları kabullenmeyi göze alamadılar ve   kolaylık olsun diye bunları, hocası bayan olan 1. sınıflara verdiler (7 yaş grubu haram sayılmıyor). Yine de kapıya biri dikildi ki, içeriye erkek girmesin. Bütün bunlara rağmen onlar gene türbanlarımızı çıkarmayız diye tutturdular ve dediklerini de yaptılar. Böylece ne derse girdiler, ne ders anlattılar, ne de bizim yaşadığımız stresi yaşadılar. Sonuçta, havadan, davaları uğruna sınıf geçirildiler. Şimdi, adil düzen bunun neresinde?”

Bakınız, bütün bunlar Demircili sevgili vatandaşlarımızın nasıl hoşuna gitmiş:

“Halktan çok büyük bir destek var. Geçen yıl Ramazanda, Fakülte henüz Dokuz Eylül Üniversitesine bağlıyken parası yok diye sahur yemeği çıkarılamadı, bunun üzerine, yurtta kalan öğrenciler oruçlarını aksatmasınlar diye personel maaşlarını ve yiyeceklerin masraflarını halk kendi arasında para toplayarak karşılamıştı. Böylesine bir duyarlılık nerede görülür?”

Ben sana söyleyivereyim, kızım: Medresede görülür. Eskiden medreselerde görülürdü. Şimdi de YÖK üniversitelerinde görülüyor!

Sayın Dekan İsmail Pirim, mezun olacak öğrencilerin isteği üzerine bir mezuniyet gecesi düzenlemiş: Camide!

Camide o gece Mevlit yapılmış, biri de çıkıp vaaz vermiş. Dekan Bey ve “Fakülte” hocaları da hazır bulunup huşu içinde dinlemişler.

Uzun zamandır merak ederdim: Türkiye dahil, birçok ülkede, eşi “ihanet” eden erkeklere neden “boynuzlu” ve  “geyik” gibi adlar takıldığını.

Bu mektup üzerine araştırıp öğrendim: Geyikler aile biçiminde yaşayan hayvanlarmış. Eğer dişi geyik kazara “kocası” dışında bir erkek geyikle çiftleşirse, bundan “stres” duyan “koca”nın boynuzları asimetrik olarak çıkarmış. Yani, düzgün çıkmazmış.

Şimdi, bişeyi daha merak ediyorum: Sayın Dekan İsmail Pirim’in sınıfında öğrenciler kız-erkek yanyana mı oturuyorlar, yoksa ayrı ayrı mı? Araştıracağım. Elbette bunu da öğrenirim.

Önceki Yazı
Sonraki Yazı