Baskın Oran

Üniversiteler fazlasını bile hakketmiştir !

Bir zamanlar, şöyle bir laf vardı: “İngiliz Parlamentosu, kadını erkek ve erkeği kadın yapmak  hariç, her şeyi yapabilir”. Bu laf eskidi. Çünkü artık sıradan cerrahlar bile erkeğin maslahatını “kopsi kefali” yapıyorlar, yani kesiyorlar, tersyüz edip içine tıkıyorlar ve zat-ı muhteremi kadın yapıyorlar.

Şimdi yeni “laf” şöyle: “Türkiye Parlamentosu, eski parti başkanları-başbakanları kırpıp kırpıp yıldız yapmak dahil, her şeyi yapabilir.”

Bir şeyi eklemeyi unuttum: “…yıldız yapmak ve üniversite öğrencilerine zorla sınıf geçirmek dahil” demem gerekiyordu. Çünkü, oy devşirmek için işin kolayını pek güzel bilen popülist Parlamentomuz,  üniversitelerde yıllardır çakanları geçirmek için bir “af” daha çıkardı.

12 Eylül Paşalarının popülist emirlerine “Lebbeyk, paşam” diyerek  yükseköğretim kurumlarını sardalye istifi dolduran YÖK’ün yaptığı bu tahribat yetmiyordu. Kaliteyi daha da düşürmek ve öğrencinin kafasına “Nasıl olsa bu yıl  değilse bile gelecek yıl bi af çıkar, bitiririm” düşüncesini iyice yerleştirmek için gerekliydi bu af.

Bence,  (hâşâ huzurdan) kaadir-i mutlak Parlamentomuz “Hangi sınıfta ve kaç dersten kalmış olursa olsun” verdiği bu “olanak”ları kurumlaştırmalı ve (her yıl olursa işin ciddiyeti kaçar) bu afların iki yılda bir otomatikman çıkmasını sağlayacak yasal düzenlemeyi cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra “öncelik ve ivedilikle” çıkarmalıdır.

Üniversitelerimize layık olan budur.

Çünkü bu güzide kurumlarımız, Türkiye’nin bütün kurumlarından teker teker silinip atılmakta olan 12 Eylül Kafasını tutup yere çalmayan en son kurumumuzdur ve bu türden müdahalelere zaten alışıktır.

Neden mi?

YÖK Başkanlığı yer yıl üniversitelere “GİZLİ” damgalı bir emirname yollar. Bu emirnamelerde, Kürtlerin Türk olduğunun kanıtlanması istenmektedir. 19 Aralık l991 emirnamesinde, üniversitelerce  işlenmesi  istenen “İnceleme ve Tez Konuları”nı ve  konferansları birlikte okuyalım:

“Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki Türk varlığı ile ilgili olarak aşiretlerin idari ve sosyal yapısının incelenmesi.

Bölgede kunuşulan ağzın oluşumunu etkileyen faktörler.

Kurmanç ve Zaza ağızlarının diğer Türk lehçeleriyle mukayesesi.

Zaza ve Kurmançlarda halk hekimliği terminolojisi ve diğer Türk boylarıyla mukayesesi.

GAP projesinin Türkiye’nin ekonomik, sosyal ve dış politikasına etkileri

Doğu ve Güneydoğu’da Türk beylikleri.”

YÖK ayrıca, bu konferanslar için “Maksada uygun dinleyici toplanması”nı ve “Mahallindeki mülki, adli ve askeri makamlarla işbirliği ve koordinede bulunulmasını (Türkçe’ye bak!)”  istemeyi de unutmuyor.

Üniversitelerimiz de, 12 Eylül’den 11 yıl sonra hâlâ gönderilebilen bu emirnameye hâlâ “gık” demiyor. Sanki, bu “özerk bilim yuvalarının” görevi, Türkiye’nin doğusunda yaşayan Kürt kökenli yurttaşları “Dağ Türkleri” ilan etmek, bunu “isbat” etmek. Bilim yapmak falan değil,  12 Eylül Kafasının yapıverdiği  “bilim”i   “Yes Sir!”lemek!

Bazı durumlarda 12 Eylül Kafası YÖK’ü falan devreden çıkarıp devreye direkt  giriyor; üniversitelerimiz gene tıss. Bakın, Nisan l993’te Milli Güvenlik Kurulu, YÖK aracılığıyla üniversitelere gönderdiği gene “GİZLİ” yazıda, bu kurumlarda  hangi “faaliyetler” in yapılmasını istiyor:

“Yükseköğretim yönetimleri tarafından istihbarat faaliyetlerine gereken önem verilmesi.

Devlet aleyhinde ve ideolojik faaliyette bulunan ilim adamlarının kitaplarının okutulmaması.

Öğretim üyelerinin ders müfredatları dışında ders vermelerini önleyecek tedbirlerin alınması.

Kitaplıkların denetlenmesi, zararlı yayınların listelerden çıkarılması, gençliğin devletine bağlayıcı kitap ve yayınlarla bilgilendirilmesi.”

Ne yükseköğretimi kardeşim! Bu muamele ilkokul yönetimlerine bile yapılmaz!

Yaptırırsan, senin çaktırdığını senin gözünün içine baka baka geçiriverirler.  Ayıp mı etmiş olurlar?

Önceki Yazı
Sonraki Yazı