Baskın Oran

“Sarzedakis modeli” neden olmadı?

Perşembe günkü Hürriyet’in arka sayfasında gördüğüm soyunuk fotoğraf beni fena etti.

İç çamaşır mankeni fotoğrafı olsaydı bu kadar etkilenmezdim. Demirel’in “soyunuk” resmi.  Yazlık evinde bile takım elbise  resim veren Demirel, kravatı atmış, yakayı bağrı açmış, frenk gömleğiyle. Resmin altında şöyle yazıyor: “Modern Baba’nın Fotoğrafları Hazır”.

Çok güzel de,  “biz bu fotoğrafı görmüştük”. 91 seçim kampanyasının tam sayfa ilanlarındaydı. Şu farkla ki , frenk gömlekli değil, ekose ceketliydi. Ama, o bile, niye itiraf etmemeli, Demirel’in değiştiği imajını çok güçlü biçimde veriyordu.        Veriyordu, çünkü biz öyle almaya çoktan hazırdık. Kulağımızın arkası henüz mevcuttu.

Ama, artık oramız da “gitmiş” bulunuyor.

1) Bu millet Özal dönemini bütün ayrıntısıyla yaşayıp bi de Akbulut aşısı oldu. Bu, çok şeydir. Ardından,  Beş Dakika Ara bile vermeden aynı kazığı bir başkasından yemek, insanları kendi gözlerinde çok düşürür.

2) “Kendim için bişey istiyosam namerdim” biçiminde telaffuz edilen ve şimdiye dek Türkiye’yi çok etkileyen lafın hiç de samimi olmadığını insanlar gördü ve büyük hayal kırıklığına uğradı. Demirel kendisine “bişey” değil,  cumhurbaşkanlığını istiyordu.

Demirel cumhurbaşkanlığını niye ister? İki olasılık var.

1) Özal’ın ölümünden sonra  tedirgin oldu ve artık belli bir yaşı geçmiş vücudunu dinlendirmek için sorumsuz ve sembolik  (dolayısıyla, zahmetsiz), ama şerefli bir makam istedi.

2)  Türkiye’nin en yüce yerine, üstelik kendisinin sorumlu tutulamayacağı bir makama oturup, ülkeyi oradan yönetmek istiyor. Nasıl olsa,  cumhurbaşkanının yetkilerinin kırpılması Anayasa Mahkemesi tarafından red de edildi. Özal  kadar tepki çekici davranışlar sergilemez, bi de Akbulut kadar tepki  çekmeyecek  birini bulur, olur biter.

Birinci olasılığı bir kalemde geçelim. İktidardaki bir politikacının dinlenmek istemesi,  hamamdan gebe kalmak kadar az görülen bir durum. Hele, Demirel gibi iddialı birinin, sağlığı da maşallah yerindeyken, bu yola gitmesi çok zor.

İkinci olasılığı gelince. Orası da balçık.  Akbulut rolünü daha dikkatle oynayacak  birini buldu diyelim. Ya gelen zamanla “Mesut”laşırsa? Politikanın doğasında var bu. Ondan sonra, işin yoksa, “Galiba partimin başına tekrar geçmem gerekecek” diye sayıkla, dur.

Mesut’ laşmayacak tek aday bence İsmet Sezgin’dir, bu role enfes oturur, ama elalemin ağzı torba değil ki büzesin, o da Akbulut’tan farklı algılanmayacağı için  Ayvaz Kasap, Aynı Hesap olacaktır.

Peki,  Demirel’in bütün şikayeti Çankaya’nın çelme takması değil miydi? Neden cumhurbaşkanlığına mutemet bir adamını getirmiyor?  Bu formülle rahatça yönetir, hiçbir şimşek de çekmez. Neden yapmıyor bunu?

Belki de, “Sarzedakis Modeli” korkusundan.

Bi anımsayın. 1985’te Papandreu kendisine “mutemet” bir cumhurbaşkanı seçmişti. Sarzedakis hem Papandreu için biçilmiş  kaftandı, hem de ünlü Lambrakis Davasının saygın yargıcı olduğu için bu seçim herkes tarafından sevinçle karşılanmıştı.

Bir  tek pürüzcük çıktı: Sarzedakis zamanla tarafsız bir cumhurbaşkanı oldu. Papandreu’nun her istediğine “Lebbeyk” deyip boyun kırmadı.

Tamam, İnönü başka partiden. Tamam, Cindoruk fazla kişilikli. Peki ama, koca partide bi tek “mutemet” adam yok mu, cumhurbaşkanı olup Demirel’i bu beladan (çünkü, sonunda başına bela olacak!) kurtaracak? Demirel, evet, risk almaktan hiç hoşlanmadığı biliniyor ama, bi Sarzedakis riskini alamayacak kadar mı basiretsiz? Üstelik, galip sayılır bu yolda mağlup!

Yoksa, başbakanlıktan kalan 3,5 yıl, cumhurbaşkanlığının 7 yılına göre daha kısa da ondan mı istiyor bu belayı? Yapmayın Allah aşkına! Bu kadarına da inanmak istemiyorum. Hâlâ kulağımızın arkası mevcut mudur, nedir?

Önceki Yazı
Sonraki Yazı