Baskın Oran

Ülkü Ocakları derhal kapatılmalıdır

Ülkü Ocakları yine sahnede.

Bir süredir kayıptılar. Son bir yıldır kantin basıp öğrenci dövmeye, üniversiteleri karıştırmaya başladılar. Yine sistematik biçimde.

Ama, eskiden hemen yürüyen bu taktik bir yıldır iyi yürümüyordu. Hem karşılarındaki gençler (nasıl olduysa!) yeterince tahrik olup silaha sarılmadı, hem de rektörlüklerden tepki geldi.

MHP’nin yeni genel başkanı Devlet Bahçeli gelince baktı ki bu tosunlar hem bir sonuç elde edemiyor, hem de partiye zarar veriyor, hemen bir demeç verdi:

“MHP’nin imajı değişecek. Şiddete başvuran Ülkü Ocakları soruşturulacak, uymayan atılacak”.

Bu “talimat”a bugün aldıran falan olmadığına göre, iki olasılık var:

1) Ya Devlet Bahçeli takiyye yapıyor, ki bu durumda MHP’yi projektörün  altına koymak lazım,

2) Yada bu Ülkücü gençler genel başkanı dinlemiyorlar, ki bu durumda da Ülkü Ocaklarını projektörün altına koymak lazım.

İkisinden en az birini, yani. Çünkü Ülkücü terör yine almış yürümüş vaziyette.

Önce, İstanbul Üniversitesi kantinine satırlarla saldırıyorlar.

7 Ocakta Malatya İnönü Üniversitesinde oruç tutmuyor diye Ümit Cihan Tarho’yu katlediyorlar.

1 Mayısta Okmeydanı MHP binasına yanlışlıkla giren Ali Rıza Narin, pencereden atılmaktan ramak kala kurtuluyor. MHP İstanbul İl Başkanı Mehmet Gül’ün açıklaması enfes:

“Bu, iç barışa katkı sağlayacak örnek bir davranıştır. İçerdekiler, adam düşmesin diye vurmak dahil ellerinden geleni yapmışlardır”. Devlet Bahçeli’nin kulakları çınlasın.

3 Mayısta, Bolu’da Ülkü Ocaklarının önünden geçmek gibi bir gaflete düşen iki gençten Mustafa Orhan hastanelik ediliyor, Kenan Mak öldürülüyor.

5 Mayısta MHP’nin Ülkücü tosunları İstanbul’da konfeksiyon işçisi Bilal Vural’ı Seyrantepe Ülkü Ocağının önünde öldürüyor, 6 kişiyi de yaralıyorlar. Cinayette kullanılan pompalı tüfeğin sahibi, Sanayi Mahallesi Ülkü Ocakları Başkanı Nafiz adlı kişi.

Yine 5 Mayısta bizim Cebesi Kampüsündeydiler. Ben de oradaydım. Öğrencilere taş ve sopalarla saldırdılar ve iki çocuğumuzu yaraladılar.

MHP’li Ülkü Ocaklarının son bikaç günlük bu sabıka listesine kimbilir neleri koymayı unuttum. Ama bu kadarı da yeter ve artar.

***

Bu olaylar, kasabadan kente gelip bunalıma giren gençlerin “ayranının kabarması” falan değil.

Bu olaylar, karşı ideolojiyi bastırmak için şiddet kullanmayı seçen bir ideolojinin işi de değil. Bunların ideolojisi falan yok. Türk ırkçısı ideolojilerini terk edeli 20 yılı geçti. İslamcı ideolojisi dersen, onun partisi başka.

Bu olaylar, değil Ülkü Ocaklarının, MHP’nin bile üstünden gelen emirlerle yaptırılan, planlı programlı cinayetler.

Bu tosunlar, ilk kez 1960’ların sonunda, yükselmekte olan Sol’a karşı ellerine silah verilerek sahneye sürüldüler. O günkü Başbakan Süleyman Demirel de o sırada gereken rolü oynadı. “Bana, sağcılar cinayet işliyor dedirtemezsiniz!” dedi.

12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 cuntaları, bunların yarattığı ortamda mümkün oldu. Sol, MHP’nin Ülkü Ocakları kullanılarak kanla bastırıldı.

Ülkü Ocakları “tarihî” vazifesini yerine getirmişti. Ona bu “vazife”yi verenler, Ülkücülerin fazla adı duyulmuşlarından artık kurtulup, kamuoyuna tarafsızlık görüntüsü verebilirlerdi. Nitekim, 12 Eylülde fazla deşifre olmuş elebaşılarından kimisi içeri atıldı, kimisi kaçtı, kimisi de yer altına inmek zorunda kaldı. MHP de diğer partilerle birlikte kapatıldı.

Zaman geldi, Türkeş öldü, Devlet Bahçeli onun yerine geçti. Makyaj olarak yukarıdaki açıklamayı yaptı.

Şimdi, Ülkücüler bir kere daha bomba gibi sahnede.

Çünkü onları kukla gibi oynatan “çevre”ler kimlerse, yine onları sahneye sürmeye ihtiyaç duydular. Senaryoyu bir kelime bile değiştirmeden.

Bu sefer ne için?

Sonunda üniversite öğrencilerini karşılık vermeye zorlayarak öğrenci olaylarını başlatmak ve bu suretle iki çok önemli şeyi unutturabilmek için:

1) Silahlı Kuvvetlerin desteklediği “irticayı bastırma” hareketini,

2) Kör-topal da olsa devam etmekte olan Susurluk davasını.

MHP’nin Ülkücülerini ikna etmek yine herhalde pek zor olmamıştır.

Çünkü bu tosunlar kendilerini hem “İslamcı” sanıyorlar, hem de Abdullah Çatlı’ya tapıyorlar.

Bir de, “Üniversiteleri yavaş yavaş solcular ele geçirecek. İyisi mi, siz önce davranıp siz hakimiyet kurun!” dendi mi, bitti. Satırlar, sustalılar, tabancalar, sonunda da pompalı tüfekler zuladan çıkmıştır.

***

Tekrardan yazıyorum: Bu iki kurumun, MHP’nin ve gençlikteki uzantısı Ülkü Ocaklarının ideolojisi falan yok. Eğer o da bir ideolojiyse, bir tek ideolojisi var:

Şiddet.

Bunları kullanan “çevre”leri kapatmak, en azından şu gün için mümkün olmadığına göre, yapılacak tek şey ortadadır:

Bu “çevre”lerin taşeronu Ülkü Ocakları derhal kapatılmalıdır.

Eğer MHP bu yuvalarla ilgisini kesmeyecek olursa, o da kapatılmalıdır.

Eğer irtica bastırılsın, Susurluk’un da “kurban kabilinden” hiç olmazsa elebaşıları itlaf edilsin isteniyorsa.

İstenmiyorsa, ellemeyin gitsin. Kaç kere ezberlediğimiz filme devam. Şerbetlendik.

Önceki Yazı
Sonraki Yazı