Baskın Oran

Hedef saptırmak

Çocuklar ve genellikle de insanlar karanlıktan niye korkar?

Ne olduğunu bilmedikleri için.

Ben de neyin nesi olduğunu bilmediğim, anlayamadığım şeylerden ürküyorum. Şemdin Sakık’ın “itiraf”larının yaratacağı ortamdan korkuyorum.

Bir kere, adamın nasıl yakalandığını anlamıyorum. Kendi mi geldi, özel tim mi getirdi, bilmiyorum. Karga tulumba Türkiye’ye götürülmekten korkan adam Dohuk’ta mı dolaşır? Açın da haritaya bir bakın.

Feodal geleneklerin en birincisi, kendine sığınanı vermemektir. Barzani niye bu kadar cılız protesto etti?

İkincisi, bu kadar gizli bilgiler veren adamın ifadelerinin gazetelere nasıl olup da çarşaf çarşaf yansıdığını anlamıyorum. Bu gazeteciler bunları ses dinleme aygıtları koyup mu dinliyor, bunları sorgucular mı sızdırıyor, nasıl sızdırabiliyor, emir-komuta zinciriyle mi sızdırıyor, rüşvet buraya da mı girdi, operasyonu olup bittikten sonra öğrendiği söylenen hükümet mi sızdırıyor, niye sızdırıyor? Bunlara aklım ermiyor. Aklım ermeyen şeyden ürkerim ben.

***

Hakikaten oturup bunları birer birer anlattığını varsayarak düşünüyorum.

O zaman şunları soruyorum:

Şemdin Sakık bunları niye anlatıyor? İtirafçılıktan yararlanmayı mı bekliyor?

Peki, yararlandığı zaman sokakta nasıl gezmeyi düşünüyor, çünkü Türkiye’de korkunç bir histeria başladı. Ölmüş ve gömülmüş PKK’lileri ya kepçeyle ya tırnakla, ama resmen mezar eşeleyip çıkarmaya başladılar. Canlı ve dolaşan Sakık’ı bırakırlar mı?

Şemdin Sakık’ın ya anlamlı bir planı var ve bu yüzden uzun uzun anlatıyor, ya şoka girmiş vaziyette, yada işkence sonucu bildiğini bilmediğini “yazıyor”.

Bir planı var diyelim. Bu adam PKK’nin ikinci adamı olmaktan çıktı ama, hayatını verdiği Kürtçülükten de çıkmadı ya? Hayatını verdiği davaya yardım ettiğini söylediği kimseleri liste liste ihbar ederek kendini bu duruma niye sokuyor? Üstelik, her telefonu dinleyen devlet, bu kadar ön plana çıkmış adamların mı cıcığını bilmeyecek?

Şoka girdi diyelim. Hayatta kalabilme içgüdüsü çalışmaya bir başlayınca insana neler yaptırmaz. Diyalizini geciktirseler, o yeter. Ama böyle şoka girmiş bir adamın söyledikleri ne derece sağlamdır? Yarın da, Marilyn Monroe’yu kendilerinin öldürdüklerini söylerse, şaşmayın.

İşkence sonucu diyorsanız… onu zaten geç, bir kalem.

***

Devlet, PKK’nin bittiğini söyleyip duruyor.

Mademki öyle, Sakık anlatsa ne olur, anlatmasa ne olur. Ama her allahın günü çarşaf çarşaf yazılanlar hem bir McCarthy atmosferi yaratıyor, hem de hedef şaşırtıyor.

Amerikan tarihine meraklıysanız, McCarthy atmosferi sonunda bizzat McCarthy’nin de başını yemişti.

Osmanlı takılıyorsanız, alma mazlumun âhını, çıkar âheste âheste. Cengiz’den her türlü zirzopluğu bekleyebilirim de, Apo’dan para yemeyi…

***

Hedef konusu daha da önemli.

Devletin din tarafından fethedilmiş kaleleri ilk defa geri alınıyor.

Faaliyetlerine Esenboğa havaalanında bizzat göz ve kulaklarımla tanık olduğum Polis’deki şeriatçılara dokunuluyor. Milli Eğitim Bakanlığı gibi artık temizlenemez  hale gelmiş bir yer temizleniyor. 12 Eylülden sonra sırf bu iş için Mülkiye’ye giren ve İdari Şubeyi bitiren dinci kaymakamlar ve valiler hakkında soruşturma yürütülüyor. Dünya değerlisi kimi kolejlerin ortalarının kapatılması pahasına da olsa, İmam-Hatiplerin saçı bitmedik sübyanı dinciliğe şartlandıran tezgahı bozuldu. Şeriatçı yurtlar denetleniyor. Dinciliğin finansman kaynaklarına iniliyor.

Bu konularda artık umudumuzu yitirmiştik. Şimdi yine tavsayacak. Şemdin Sakık başladı.

Bu sürecin tavsamaması için, Saygıdeğer Yargıtay Başkanının 12 Eylül’ün yargılanması önerilerini bile şu anda zararlı ilan edebilirim.

Her şey sırayla, diye düşünüyorum. Birden çok cephede savaşmanın anlamsızlığını biliyorum.

Anlamını çözemediğim, aklıma yatmayan şeylerden de ürkme hakkımı   saklı tutuyorum.

Önceki Yazı
Sonraki Yazı