Baskın Oran

Türkiye’nin reçelleşmesi

“Abdullah Öcalan devletin zoruyla dağa çıktı.”

Bu önemli saptama, geçen yıl 25-26 Aralık’ta İstanbul’da yapılan Demokrasi Kurultayı’nda, Yaşar Kemal’e ait.

Söylenme gerekçesi de, yalnızca, tümcenin devamındaki “Devlet ona terörist diyor, ama kendisi de köy yakıyor, boşaltıyor. Bu da terördür”   saptamasından ibaret değil. Kürt sorununda devletin hataları ve tutarsızlıkları köy yakmanın, bok yedirmenin, işkenceyle adam öldürüp sonra da “Kaçarken vurduk!” deyip kurtulmanın yapabileceğinden çok ötede yabancılaştırdı,  bu ülkenin Kürt kökenli insanlarını.

10 Temmuz tarihli Milliyet’te Yalçın Doğan’ın verdiği çok önem haber  Türkiye’nin içinde bulunduğu reçelleşmiş durumda hiçbir yankı yaratmadı!  Haber şuydu:

“TRT-3 kanalından Güneydoğu’da Kürtçe yayın yapılıyor!”

Özeti şu: Diyarbakır’da bir Dicle Radyosu kurulmuş. Kürtçe olarak PKK karşıtı propaganda yayını yapıyor. Radyonun vericisi yetersiz olduğundan, yayınları TRT-3 alıp, kendi antenlerinden yansıtıyor bölgeye.

“Dicle Radyosu”! Ben bu adı biyerlerden anımsamıyor muyum?

21 Ocak 1993   tarihli Cumhuriyet’te Leyla Zana ile Sedat Yurtdaş’ın sözünü ettikleri radyo değil mi bu? Hani, 1584 khz’den yayın yapan, Kürtçe adı “Radyoya Deng Dicle” (Dicle’nin Sesi Radyosu) olan, bu iki milletvekilinin o zamanki “iddia”sına göre yayınlarını Devegeçidi yakınlarında konuşlanmış 16. Mekanize Tugayı’ndan sürdüren?

Demek ki Türkiye’de, devlet yanlısı Kürtçe yayın serbesttir. Nitekim, Korucubaşı Tahir Adıyaman da, TRT-2 televizyonunun 27 Kasım 1993 tarihli röportajında sular seller gibi Kürtçe konuşmuştu 60 milyona!

Dönelim bugüne. Bakın, çok çok özetle, bu iş hangi  ortamda yapılıyor:

1) Sayın Cumhurbaşkanımızın, daha geçengün, 8 Temmuz tarihinde “Kürtçe yayın taviz olur” diyebildiği bir Türkiye’de yapılıyor.

2) Daha bu ayın başında Diyarbakır’da Kürtçe müzik kasetlerinin valilikçe toplatıldığı Türkiye’de yapılıyor.

3) Bugünkü Sabah’ta (21 Temmuz) ilan edildiği gibi, dış politikasında yalnızca o günkü ulusal çıkarını gözetmekle ünlü ABD’nin bile, Türkiye’ye yardımını “Demokrasi ve insan hakları konusundaki gelişmelere” bağladığını ilan ettiği bir  dünyada yapılıyor.

4) Ve, bütün bunlar, “Türkiye’nin velinimeti” saydığımız Lozan Barış Antlaşması’nın “Herhangi bir Türk uyruğunun, gerek özel gerekse ticaret ilişkilerinde, din, basın ya da her çeşit yayın konularıyla açık toplantılarında, dilediği bir dili kullanmasına karşı hiçbir kısıtlama konulmayacaktır.” hükmünü getiren  39. maddesinin 4. fıkrası’na rağmen yapılıyor.

***

Türkiye’nin politikası o kadar reçelleşmiş bir durumda ki, ülkenin en önemli olayı,  birkaç gazetenin birkaç haberinden öteye yankı bulamıyor.      Kürtler eskiden  bunaldıkça, baskı gördükçe batı illerine kaçarlardı. Hatta, “Irak’dakiler sıkışınca Türkiye’ye, Türkiye’dekiler sıkışınca Türkiye’nin batı illerine göç ediyor” diye övünürdük. Bu, doğru bir övünme idi ve Türkiye’nin niçin bölünmeyeceğini açıklamakta ileri sürülen bir numaralı gerekçe idi.

Artık değil. Güneydoğu’daki Kürt kökenli yurttaşlarımız artık K. Irak’a göç ediyor. Üstelik, K. Irak bir tür iç savaş içinde çırpınırken.

“PKK bunlara dolarla para verdi” dedik. “PKK dünyanın ilgisini çekmek istiyor” dedik. Peki, PKK “bunlara” daha önce dolarla para vermiyor muydu, daha önce ilgisini çekmek istemiyor muydu dünyanın? Neden kendimizi uyutmakta bu ısrarımız?

10 Ocak 1990 tarihli, yani 4,5 yıl önceki  Cumhuriyet gazetesinde Celal Başlangıç’ın haberini  açıp bir bakın: O tarihte de Hakkari’nin Uludere ilçesinin Taşdelen Köyü Kayadibi mezrasında yaşayan 120 köylü, devletin koyduğu “erzak yasağı” canına tak deyip K. Irak’a sığınmıştı.

Şimdi ise böyle “akut” bir sebepten değil, “kronik” bir nedenden sığınıyorlar. Batı illerinde kendilerine iş verilmemesinden, işten çıkarılmaktan, sıkıştırılıp dövülmekten, aşağılanmaktan ve derdini ifade edecek yasal olanaklarının birer birer elinden alınmasından, kısacası  Türkiye’den umut kesmekten sığınıyorlar, K. Irak’a.  İşin ciddiyeti burda.

Bunların  sebebi yalnızca bizleriz. Bunların sebebi, başta Cumhurbaşkanı Demirel, Türkiye’yi yöneten kafadır. PKK falan çok çok figüran rolünde burada.

Önceki Yazı
Sonraki Yazı