Baskın Oran

Erkeklik

Bu millet, erkekliğine düşkün bir millettir. Erkekliğine laf söylendi mi, 36 yıl  yatacak olsa bile bıçağı dürtüverir.

Bu millet, iktidarda yaklaşık 27 yıl  yosun tutmuş İsmet Paşa’ya, bula bula, “Bizi savaşa sokmadı, milletin erkekliğini öldürdü” eleştirisini bulup yapmış bir millettir.

RP’ye oy verişi de, hiç kuşkunuz olmasın, erkekliğini dört karıyla bilemek    amacından başka amaç taşımaz.

Bu millet, erkekliğine düşkün bir millettir. 10 Temmuz tarihli Milliyet’in 2. sayfasındaki habere göre, erkeklik uzvu uzatma  ameliyatlarıyla kısa sürede büyük ün yapan Danimarkalı plastik cerrah Jörn Ege’ye başvuranların pek önemli bir oranı, Türk’tür.

Bu millet, erkekliğine düşkün bir millettir. Ama son olayda erkekliğine  şey  sürme eğilimleri görülmektedir.

Şimdiye kadar genelde insan hakları, özelde de Kürtler konusunda bütün uluslararası baskılara göğüs germiş, ödün vermemiş, bildiğini okumuş, erkekliğine, pardon, bileğine güvenmiş olan bu milletin erkekliği zedelenmek üzeredir.

DEP’in kapatılması ve 13 milletvekilinin üyeliklerinin düşürülmesi üzerine AGİK  ve Avrupa Parlamentosu başta olmak üzere tüm dünyada aleyhimize alınan kararlar  sonucu, tükürdüğümüzü yalamak eğilimi başgöstermiştir.

Bask modeli lafını edeyim derken yediği zılgıttan sonra bidaha ağzını açmaya ödü kopan Bayan Çiller’in,  kişisel servetini sorgulayan siyasal gündemi değiştirmek için yaptığı “Özel TV ve radyolarda Kürtçe yayın yapılabilsin” önerisini, “Olmaz! Devlet ödün vermiş olur!” diye reddeden ve böylece (her zaman olduğu gibi) milletin erkekliğini koruyan Cumhurbaşkanı Demirel bile, erkeklik bekçiliğinden geri adım atmıştır.

Kürt sorunu konusunda Türkiye’de “Heç bişey” değiştirilmeyeceğini ilan etmiş olan Sayın Demirel, şimdi parti liderlerini teker teker toplamakla meşguldür. Sayın Cumhurbaşkanı, TBMM başkanı Cindoruk’un “Nasıl olsa bastırıp gelecekler, bari biz çağıralım da erkeklik bizde kalsın” diyerek  Eylül’de Ankara’ya davet ettiği Avrupa Konseyi heyeti gelmeden önce, insan haklarıyla ilgili yasalara makyaj yaptırabilmek telaşındadır.

Bunu yaparken de, devletin ödün vermiş olacağı, milletin de erkekliğinin ne hale geleceği hiç umurunda değildir.

Oysa, biz millet olarak bu erkekliği ne zorluklarla bugüne değin ayakta tutmuşuzdur. Çok değil, son ayları bir  anımsayın:

DEP’li milletvekillerini, TBMM’ye sığınmak zorunda mı bırakmamışızdır!

Kazara çıkanları, ensesinden tutup arabalara mı tıkmamışızdır!

Kazara dışarıda kalan iki tanesi için “Tutun şunları bana getirin!” emirleri mi yağdırmamışızdır!

Bu sefer erkekliğimize şey sürme pahasına büyüklerimiz buna engel olunca da,  “Nasıl olsa bana gelecekler!” mi dememişizdir!

Kitap yazan Doç.Dr. İsmail Beşikçi’yi, Doç.Dr. Fikret Başkaya’yı, bir toplantıya mesaj yollayan Dr. Haluk Gerger’i terörcülükten içeri mi atmamışızdır!

Sonunda, uluslararası kuruluşlardan şamarları yedikçe, sütten çıkmış kaşık olduğumuzu kanıtlamak için en akıllılarımız bile “Bunlar Haçlı Lobisi! PKK’nın yönlendirdiği uyuşturucu madde lobisi!” mi dememiştir!

Şimdiii, ne oluyoruz? Daha doğrusu, erkekliğimize neler oluyor? Bu gidiş ne  biçim gidiş?

Galiba devlet, geçenlerde sohbet ettiğim Kürt kökenli üniversite öğrencilerinin bana söylediklerine kulak misafiri olmuştur da, ondan böyle davranmaktadır!

Söyleşi arasında, gençler şunu söylemişlerdi:

“Bu devlet nasıl durmadan bize çalışıyor, inanamıyoruz!”

Devlet, “Haçlı zihniyetine” bu kadar yıl direndikten sonra, Kürt gençlerinin provokasyonuna gelerek milletin erkekliğini öldürmemelidir!

Önceki Yazı
Sonraki Yazı