Baskın Oran

Sistemin en kaka tarafına entegre olmak…

Herkesin şikayet ettiği bir hususun siz de farkında mısınız?

İslamcılarla TV’de açıkoturuma çıkanlar, bu İslamcılar karşısında çok zayıf kalıyorlar, diye şikayet ediyor herkes. Doğru bir saptama. Doğru olmasının da başlıca iki nedeni var.

1) Bizler genel olarak dinler tarihi konusunda, özel olarak da İslam konusunda yeterli bilgi sahibi kılınmadık. Çoğumuz Osmanlıca sözcükleri bile anlayamaz vaziyette.  İslamcılar bir tartışmada bişey söyledikleri zaman, o şey kafadan atma yada yanlış yorum olsa bile, bilgisizlik yüzünden karşıdaki tartışmacı o yanlışı yakalayıp bastıramıyor. Hatta, cahillikten zor durumlara da düşebiliyor.

Örneğin, İslamcı tartışmacı kalkıp da, “Herkesin inancına saygı gösterdiğinizi söylüyorsunuz, bizim de inancımız bu, ama örneğin cuma namazını kılabilmemiz için o günkü öğle tatilini ayarlamaya yanaşmıyorsunuz” diyor.

Şimdi, karşısındaki Kemalist tartışmacı kalkar da “Kazaya bırakın efendim!” dedi mi yanmıştır, çünkü cuma namazının kazası  olmaz. İslamcı tartışmacı fena halde puan kazanmıştır.

Bu durumda, Kemalist tartışmacıda “Cuma namazının saatini öğle tatiline denk getirin efendim!” diyecek mecâl de kalmamıştır. (Oysa, bundan üç hafta kadar önce bir müftü bu işi yaptı ve bal gibi de oldu!).

İslamcılarla TV’de tartışmaya çıkıp, onları çok fena mars yapabilecek bir adam vardı, Turan Dursun, onu da vurdular. Artık, kim vurduysa…

2) İslamcının karşısındaki tartışmacı eğer 1930’ların Kemalistiyse, yandı. Çünkü kalkıp da “Hayır efendim, başörtüsüyle üniversiteye giremezsiniz, kıyafet kanunu vardır, devrim yasaları vardır!” dedi mi, bitmiştir.

Karşısındaki tarafından (haklı olarak!) paramparça edilmeye kendini teslim etmiştir, çünkü üniversiteye her kıyafetle girilebilmesi gerektiğini, üniversitede türlü çiçeğin açabilmesi gerektiğini, orada her kokunun  duyulabilmesi gerektiğini bile bilmemektedir.

Eğer çağdaş bir Kemalistse, daha doğrusu çağdaş bir “insan”sa, işi yine de zordur, çünkü başörtülünün üniversiteye girmesini kabul etse, bu sefer İslamcı tartışmacı kalkıp, “Avukat hanımlar da örtünebilsin vs.” diyeceklerdir ve meslek kuralları tartışması işi kör dövüşüne çevirecektir.

Oysa, işin tek çıkar yolu, İslamcıların çok büyük çoğunluğunun bu işi üzüm yemek için değil, bağcı dövmek için yaptığını ortaya koyacak bir noktaya getirmektir tartışmayı. Bu insanların çok büyük çoğunluğunun fikir özgürlüğünü (ne yazık ki, içimizden pek çoğu gibi) yalnız kendisi için istediğini ortaya koyuvermektir.

Örneğin, deyivermektir ki, “Kardeşim, sabahın köründe müezzini neden bas bas bağırtıp beni uykumdan sıçratıyorsun? Ben mecbur muyum seninle birlikte kalkıp namaz kılmaya? Nerde kaldı senin özgürlük anlayışın? En azından sabah namazında o Allahın belası hoparlörü niye kapatmıyorsun?”

Çünkü artık çalar saat vardır, hatta dünyanın her yerinde ezan vaktini gösteren, hatta ezan okuyan saatler her yerde satılmaktadır.

Ama televizyonda tartışmaya çıkan “aydın”larımız bunu söyleyemez. Hem korkar, hem de tartışmaya zaten “Efendim, biz de Müslümanız ama…” diyerek başlamıştır!

Ama, üzülmeyin. İslamcıların şemsiye örgütü Refah Partisi, beceriksiz aydınlarımızın arıtk gitgide imdadına koşuyor.

Çekiç Güç’ün uzatılmasını, İsrail’le antlaşma ve ortak manevraları, AB’yle ilişkinin sürdürülmesini, şimdi bir de bakkallarda “sayısal loto”nun başlamış olmasını, bütün bu Refah tutarsızlıklarını bir kenara bırakıyorum. Sadece son ay içindeki iki Refah rezaletini anımsatacağım:

1) Diyarbakır cezaevinde 10 tane mahkûmun kafalarına vurula vurula öldürüldüğünü üç gün önce TBMM komisyonu açıkladı. Bundan sonra Refah, nasıl kalkıp da “Başörtüsü Zulmü” lafını edebilir bir daha?

2) Başta Erbakan, bütün Refah (Fethullah Hoca’yı da unutmayalım!) Susurluk rezaleti konusunda tek kelimeyle “arazi” olmuş vaziyette. Şimdi, bundan sonra Refah, nasıl kalkıp da “Adil Düzen” lafını edebilir bir daha? Bırak adil düzeni, düz ahlâk nerde kalmış oluyor, normal ahlâk?

Tabii, benim bildiğim Refah bal gibi kalkıp yine Başörtüsü Zulmü der, Adil Düzen der, ama o zaman da aptessiz namaz kılmış olur. Artık bundan sonra, İslamcılarla TV’ye çıkanlar daha rahat tartışacaklardır.

Yalnız, bunda pek sevinecek bir taraf yoktur, çünkü Refah’ın tutarsızlıklarının aynı zamanda Türkiye’nin büyük şanssızlığı olduğu bir gerçektir.

Çünkü Refah iktidarda kaldıkça, aralarında benim de bulunduğum insanlar tarafından tahmin edildiği gibi sisteme entegre olmaktadır ama, ne yazık ki gidip sistemin en kaka tarafına entegre olmaktadır.

Önceki Yazı
Sonraki Yazı