Baskın Oran

Amerika, Gladio, malûm “üçgen ve bir de Şanar’a dair…

29 Kasım Cuma günkü Sabah gazetesinden bir haber:

“ABD, Türkiye için endişeli. Amerika dışişleri bakanlığı sözcüsü Nicholas Burns, ‘Mafya-polis-politikacı üçgeni kaygı veriyor’ dedi”.

Bayramlık ağzımı açmadan hemen önce, bir de benden haber dinleyin:

Çeşitli büyükelçilikler, belli konularda neler düşündüklerini öğrenmek istedikleri biçok kişiyi zaman zaman kokteyle ve yemeğe davet ederler. Ben, vaktim uygunsa, ülke yada ideoloji ayırmadan giderim, çünkü bunları zaten Aydınlık’ta yazıyorum.

İşte bu bağlamda, geçen hafta ABD büyükelçiliğinden telefon edip “Mafya-polis-politikacı” üçgeni konusunda bir yemeğe çağırdılar. Telefondaki görevliye aynen şu cevabı verdim:

“Gelip de kendilerine boşuna masraf yaptırtmayayım, ben bu konuyu iyi bilmem, NATO bilir, NATO’ya başvurup öğrensinler”.

İşte, Sabah’daki haberi okuyunca bu davetle bu yanıt geldi aklıma ve çok merak ettim, bu üçgenin temelini NATO aracılığıyla bizzat ABD’nin kurduğunu, ABD büyükelçiliği yetkilileri hakikaten bilmiyorlar mı, diye.

Senin ülken kalksın, “komünizm geldiği zaman” anında sivil direniş başlasın diye ülkedeki bitakım antikomünist (yani, “milliyetçi ve mukaddesatçı”) ve de zincirden boşanmış tiplere silah ve para dağıtsın, devrin başbakanı (Ecevit) bile meseleden ancak tahsisatları incelerken tesadüfen haberdar olsun, soruşturunca bu işin merkezinin Amerikan Yardım Kurulu olduğunu öğrensin, ama bu noktadan da öteye gidemesin, çünkü bir ay sonra gümbürrr diye devrilsin, Türkiye’de Amerikan diplomatı olarak da senin bütün bunlardan hiçbir haberin olmasın! Akıl alır iş mi?

Üstelik, Türkiye hariç bütün NATO ülkelerinde bu pis düzen yıllar önce patır patır açığa çıkmış olsun, hatta buna İtalyan kökenli bir de ortak ad verilerek olay resmileştirilmiş bulunsun: Gladio. Bunu da mı duymadınız yahu?

Bütün bunları düşündüm ve dostum Amerikalılara kızdım. Ama sonra bir daha düşündüm ve onlara kızmakta haksız olduğumu gördüm. Niye? Çünkü adamlar görevlerini yapıyorlar.

Peki, bizim yetkililer ne yapıyorlar? Görevlerini yapıyorlar mı?

Bakın, ne yapıyorlar:

Birincisi, başta “o kadın” (adını bile ağzıma almak istemiyorum!) olmak üzere, eroin kaçakçısı ve kokain müptelası bu katiller hakkında önce alenen yalan söyleyip “kesinleşmiş cezaları yoktur” diyorlar, sonra da onları “Devlet Görevlisi” diye kahraman ilan ediyorlar (ve böylece kendilerinin de kimden yana olduklarını belgeliyorlar).

İkincisi, bu ülkenin çok daha önemli işleriyle uğraşıyorlar: Müzisyen Şanar Yurdatapan’ı yakalayıp içeri atıyorlar, DGM önüne çıkarıyorlar, şöyle sorguya çekiyorlar:

1) Abdullah Öcalan’a yapılan suikastı kınamak için bir gazeteye verilen ilanda adınız var, ne diyorsunuz?

2) Med-TV’de yayınlanan “Kurşun Kalem” programının yapımcı ve sunucusu olduğunuz bildirildi. Ne diyorsunuz?

3) Bölücü terör örgütü PKK’nin denetimindeki Med-TV’deki bir panele  telefon konuğu olarak katılmışsınız, ne diyorsunuz?

Dün, İnsan Hakları Derneği’nde, bu sorular bana sorulsaydı ben ne cevap verirdim, kamera önünde anlattım.

Yanıt 1) İnsanî açıdan, hiçbir kimseye, en düşmanıma bile suikast yapılmasını istemem. Mantıkî açıdan, Apo’nun öldürülmesi  Türk-Kürt çatışmasını bitirmez, aksine, kan davası haline getirir.

Bişey daha var: Susurluk sonucu açıkça ortaya çıktı ki, bu ülkede bazı insanlar Apo’dan ekmek yiyor! Apo öldürülürse bu insancıklar ne yapar? Apo olmasa, terör olmasa, bu insanlar “Terörle mücadele ediyoruz, devlete hizmet ediyoruz” diye diye sahip oldukları susturuculu silah, güç ve paraya başka türlü nasıl sahip olurlar? Memleketi düşünmüyorsak onları düşünelim lütfen!

Yanıt 2 ve 3) Şanar bu programın yapımcısı değil. Müziğini yapmış, kimi yerlerinde de konuşmuş. Benim açımdan, konuştuğum yalan mı, bir suç var mı, ona bakılır. Ayrıca, ben söz ve bağlam olarak saptırılmaması şartıyla, her istediğim yere demeç veririm. Hakkımdır ve görevimdir.

Bu sorular şu anda Türkiye’de yaklaşık olarak 30 kişiye kamera önünde soruldu. Kaydedilen yanıtlar, kullanmak isteyen tüm TV istasyonlarına ve basına dağıtılacak.

Durmadan sansürden yakınan medya, ya bunların bir kısmını yayınlayacak, yada otosansür yapacak ve malûm üçgen düzenine layık olduğunu gösterecek. Bekleyelim.

Önceki Yazı
Sonraki Yazı