Gençliğimizde, solcuların kendileriyle dalga geçmek için anlattıkları epey naif bir fıkra vardı: Tren kompartımanında birbirini tanımayan üç kişi seyahat ediyor. Biri zengin, ikisi fakir. Pencereyi açarsın-açamazsın meselesinden fakirlerin biri ile zengin başlıyorlar dalaşmaya, o sırada ikinci fakir uykusundan uyanıyor, hemen o da sille-tokat girişiyor zengine. Daha sonra diğer fakir dışarıda soruyor: “Yahu, sağol ama, meseleyi bilmeden niye sen de vurdun?” Cevap: “Başladı sandım!”.
Başladı sandığı şey, eğer yaş durumları müsait olmayanlar varsa diye söyleyeyim: Proleter devrim!
Eh, Şemdinli gibi çok olağanüstü durumlarda müracaat edilen teorisyenlerin aynı “başladı sandım” mantığıyla görev başı yapacakları belliydi sonunda: Okuyoruz: “Biraz daha soğukkanlı bir yaklaşım benimsense, olayın PKK tarafından düzenlenmiş olabileceğinin geçerli bir seçenek olduğu anlaşılabilir”.
Başladı sandığı şey, bilmem söylemek okurun zekasına hakaret olur mu: PKK’nın ayrılıkçı hareketi!
٭٭٭
Teorisyen son derece işlek, hatta sofistike bir beyne sahip. Ama yapabileceği fazla birşey yok. Olay, ancak seçilmiş bir saflığa vurularak geçiştirilmek istenecek derecede vahim. CHP Hakkari milletvekilleri Esat Canan ve Mahmut Duyan’ın Neşe Düzel röportajından (Radikal, 21.11.2005) ve gazete haberlerinden öğreniyoruz:
Birisi bağırıyor: “Koşun, pasaja bomba koydu, tutun!” Patlamalar yüzünden zaten günlerdir canı burnunda olan halk hem kaçan kişiyi, hem de onu Renault arabada bekleyen iki kişiyi yakalıyor. O sırada bomba patlıyor, millet o hırsla arabayı üzerinde tepinip tahrip ediyor, içindekileri çıkartıp dövmeye başlıyor, polis havaya ateş açıp zor kurtarıyor.
Çıldırmış insanlar aracın sıcağı sıcağına aranmasını istiyor. Keşif sırasında bagajdan tam bir cephanelik çıkıyor: Üç kalaşnikof, on şarjör, bomba malzemesi. Araç da jandarmaya ait. Dahası, 105 kişilik bir “Sakıncalılar” listesinin yanı sıra bir de kroki çıkıyor ki, bombalanan kitapçı dükkanı kırmızıyla işaretlenmiş. Dahası, bombacı bir PKK itirafçısı, araçta bekleyen iki kişi ise jandarma astsubayı ve görev belgeleri de mevcut. Bu üç kişi polise teslim ediliyor. Bombacı tutuklanıyor, ama arabadaki astsubaylar serbest bırakılıyor.
O sırada inanılmaz birşey oluyor: Savcı keşif yaparken yakındaki bir panzerden ve ayrıca bir Şahin arabadan ateş açılıyor. Herkes kaçışıyor, bir vatandaş ölüyor. Panzerden ateş eden de bir jandarma astsubayı. O da tutuklanıyor. Kara Kuvvetleri ve Jandarma Genel komutanlarının “Ben o çocuğu tanırım, öyle şey yapmaz” ve “Bu bir lokal olaydır” demeçleri bundan sonra. İki F-16 uçağının cenaze giderken dalış yapması da.
Ve teorisyen yazıyor; bir daha görelim: “Biraz daha soğukkanlı bir yaklaşım benimsense, olayın PKK tarafından düzenlenmiş olabileceğinin geçerli bir seçenek olduğu anlaşılabilir”. Bu kadar özenle seçilmiş ifade olur. Çok ihtiyatlı, ama misyonunu müdrik. İyi eğitim almış kalemin, uzun yıllar çok önemli resmî belgeler üretmekle kazandığı melekenin seçkin ürünü. Neredeyse diplomatik bir metin.
Yalnız, dedim ya, mantığı mecburen naif-ötesi: “Bu iş bir tek PKK’ya yarar çünkü halk güvenlik kuvvetlerine karşı hınç dolmuş bulunmaktadır, demek ki bu işi PKK yaptırmıştır” mantığı. Neden’le Sonuç’u değiş-tokuş ettiren mantık.
٭٭٭
Bu mantık tutar mı? Bakarsın tutar, burası Türkiye. Bu mantıklara aşina insanların ülkesi. “Şeyh Sait isyanı İngiltere’ye yaramış ve bu ülke Musul’a konmuştur, demek ki isyanı İngilizler çıkartmıştır” veya “1959 sonunda Menderes ABD’den kredi koparamayınca Moskova’ya gitmeye kalkmıştır, demek ki 27 Mayıs’ı Amerika yaptırmıştır”ların memleketi. Bunların bir çeşitlemesi karşısındayız, hepsi bu. Onları kabul ettik, bunu da edeceğiz; ne var bunda?
٭٭٭
Not-1: Sonradan aklıma geldi, çok sıkışırsanız “1979’da İndependenta tankeri infilak edince İstanbul’da kırılmadık cam kalmamıştı, demek ki gemiyi İstanbul Camcılar Federasyonu patlattı” da fena değildir.
Not-2: Biz teoriyle espri yaparken neler oluyor. Bu sabah (23 Kasım) kalktım, KKK Komutanı Org. Büyükanıt’ın demeci Hürriyet’in sürmanşetinde: “F-16’ları kasten uçurmadık ama, ihtiyaç olursa uçurulur da”.
Not-3: Tanrım! Bugün de (Milliyet, 24 Kasım) Hava Kuvvetleri Komutanı “F-16’lardan gurur duymak gerekir” dedi.