Geçen hafta değinip geçtim: Biz Paşatarlasında yüzerken plaj çantamızı yürüttüler. Denizden çıktık, çanta yok. Önce inanamadım. Bodrum’un pek bol olan, durmadan da denize girip girip serinleyen babayani köpeklerinden biri ağzına alıp oynarken kaçırmıştır, diye umutlandım. Bulamayınca, iki ayaklı bir köpeğin götürdüğü anlaşıldı.
İçinde para yok ama, iki cep telefonu ile evin ve arabanın anahtarları var; daha ne olsun. Kale’nin yanındaki karakola gidip usulen tutanak tutturduk. Usulen, diyorum, çünkü Bodrum’un kış nüfusu yirmi yedi bin, yazın ise yarımadada iki milyon insan azıyor.
Onuncu günüydü, emniyetten telefon ettiler: “Hırsız bulundu. Çantayı içindekilerle çöpe atmış ama, cep telefonlarınız burada. Buyurun teslim alın!”
Çok sevindik, bir kutu pasta yaptırıp gittik. Teslim aldık. Orada başkaları da vardı. Onlar da telefonlarını teslim alıyorlardı.
Mülkiye mezunu Kaymakam Uğur Boran “Hocam, yirmi gün-bir ay içinde buluruz, birini yakalıyoruz, gerisi çıkıyor” demişti. İnanamamıştım. En azından bir milyon insanın kaynaştığı Bodrum’da hırsızı ve çaldığı malı bulmak…
***
Mısır Çarşısında “tüp” patladığında, bunun PKK bombalaması olduğuna emindim. Çünkü örgüt askerî bakımdan zor duruma düştükçe, her zaman her yerde görülen görülecekti: Kalabalık yerleri hedefleyen bireysel terör eylemleri.
Ama, bombalamayı saptasalar bile yapanı bulamazlardı. Çöp tenekesine at, git, on dakika sonra patlasın. Nasıl bulacaksın?
Şimdi onu yapanın da bulunduğu açıklandı.
***
“Bunlar sisteme, resmî ideolojiye karşı çıkmış, üstelik küçük failler. Yakalanmaları doğaldır. Hadi gel bakalım, sistemin koruduğu daha büyük hırsızları bul!”
Şimdi Çakıcı da bulundu. Bir süredir Engin Civanlar, Selim Edesler, Ayşegül Tecimerler, Gülay Aslıtürkler, Hakan Peker’inden başlayarak envai çeşit ikili ufaklı ülkücü babalar… Ya getirtiliyorlar , yada kendileri gelip kuzu kuzu teslim oluyorlar. Patır patır.
Gerçekten, ne oluyor?
Yakalatılıp getirtiliyorlarsa, iki olasılık var: Birincisi, büyüklerimiz birdenbire görevlerini yapmaya karar verdiler. İkincisi, bişey olacağı yok, “evrak eksik gitmiş, gâvur serbest bırakıverdi”yle bitecek bir seçim öncesi gözboyaması. Artık, siz karar verin. Zor karar olmasa gerek.
Kendileri teslim oluyorlarsa, durum galiba daha bile basit: Bir olasılık, Allah’ın Kadını Rahşan’ın affı gerçekten çıkacak ve bunları bir biçimde, örneğin genel kurulda sabahın 3.35’inde yirmi beş kişi kalmışken verilecek bir değişiklik önergesiyle içine alıverecek, iş bitecek. Yurtdışındaki mafyanın bu iş için kaç trilyon topladığı konusu Bodrum’da benim kulağıma kadar geldi.
Tut ki olamadı, dert mi, en nihayetinde cezaevinden kaçarlar olur biter.
Diğer olasılık, büyüklerimiz bunları kurtarmak için bir yasa değişikliğine gidiyorlar, “Beyaz bir sayfa açmak” gibi bahanelerle “bugüne kadar olanlara sünger” çekilecek.
Yoksa, bu düzende bu kadar haramzâdenin yakalanması yada teslim olması pek mantıklı değil.
***
Benim asıl kafamı kurcalayan Konca Kuriş. O beş çocuklu kadıncağızın faili niçin bulunamıyor?
“Dur bakalım, öldürüldüğünü kim söylüyor?”
Herhalde beslemiyorlardır, değil mi?
Konca Kuriş çok önemli kadın(dı). Ona bir parantez açmaya değer.
Hem mümindi, hem de akılcı. İnanç ve Akıl ne kadar bir araya gelebilirse, o kadar getirmeye çabalıyordu.
Ve bu arada bitakım “inanç” erbabının sinirine de çok dokunuyordu.
İki nedenle:
1) Sorgulanamaz denilen dini sorguluyordu. Ama bunun için susturulmadı. Çünkü, orasına bakarsan, bunu hepimiz yapıyoruz ama kimsenin bizleri vurduğu yok. Çünkü bunun için vurulmaya değmeyiz.
2) Biz solcuların bilmediği Müslümanlığı (Kur’an, Hadis, vb.) bildiği için, bu sorgulamayı yobazların kullandığı aynı kaynakları kullanarak yapıyordu. Onların silahını kullanıyordu.
İşte bunun için susturuldu.
O sevgili Turan Dursun da aynı nedenle susturulmamış mıydı?
***
Şimdi, Konca Kuriş’in faillerinin niye bulunamadığını düşünüyorum. Bir sonuca varamıyorum.
Varamıyorum, çünkü Türkiye’de resmî ideolojinin ne olduğunu bilemiyorum. Ne kadar Islamcılığa karşıdır, ne kadar İslamcıdır, ne zaman biri ne zaman ötekidir, hangi oranlarda; bu konularda cahilim.
Bu yüzden, diğer konularda tahlil yapıyorum da, bu konuda yapamıyorum.
Zaten, ne gerek var ki? Konca Kuriş unutuldu gitti. Aranıp aranmadığı bile belli değil. Adının geçtiğini hiç duyuyor musunuz.
Konca Kuriş yaşadı mı?