Bütün milletin dikkati, Refah Partisi üzerinde toplanmış durumda. Hocafendi’nin partisi ilk adımda bürokrasiyi memnun (ve pasifize) etmek amacıyla maaşları umulmadık ölçülerde artırdı, şimdi de laik bürokrasinin tek güvencesi olan Yargı’yı tırpanlıyor.
Refah boşuna önce Yargı’ya saldırmadı. Yargı’dan sonra sıranın Yürütme’ye, yani özellikle vali ve kaymakamlara geleceğine kuşku yok. Zaten, yönetim kademesinde yapılacak büyük değişikliklerin Yargı denetiminden dönmesi korkusunu önceden ortadan kaldırdıktan sonra, gerisinin tereyağından kıl çeker gibi hallolmaması için bir neden olmasa gerek. Özellikle 12 Eylül rezaletinden sonra “Ben yaptım, oldu”lara alışmış olan Türkiye’de, zaten gücünün yetmeyeceği yasa değişikliklerine gitmek yerine, Refah Partisi’nin “meseleleri” uygulama yoluyla “halletmesi” beklenmeliydi.
Ama, diyalektik icabı, saldırının hedefi ve şiddetinin çok önemli ve çok büyük oluşu, tepkiyi de şimdi ona göre şekillendirecek. Bu ana kadar tepkisiz kalmış laiklerin ve özellikle bürokrasinin Refah’a bundan sonra nebiçim yükleneceğini seyreyleyin siz.
Sonuçta ne olacak?
1) Refah tabii ki hemen gazkesmek zorunda kalacak. Ama, işin neresinde stop etmek zorunda kalırsa kalsın, memleketin hayrı için asıl çıkması gereken çıngar ertelenmiş olacak.
Refah ile tabanı arasındaki çıngardan sözediyorum. Laik kanadın yüklenmesi ne kadar güçlü olursa, sonunda çıkması mukadder olan bu çatışma o kadar geriye itilecek. Çünkü taban, partisinin o kadar önemli iş becerdiği kanısına kapılacak. En azından şimdilik tatmin olacak.
Hatta belki de, erken seçime kadar…
2) Hükümetin ikinci ortağı Doğru Yol gün geçtikçe mum gibi eriyecek.
Bu erimenin, zaten başlamış olan istifalar yoluyla gerçekleşecek olması o kadar önemli değil. DYP’nin altından tabanının kayması yoluyla gerçekleşecek olması önemli.
Bu tabanın şeriatçi kanadının Refah’a geçmek bakımından zaten eli kulağındaydı; geçti, geçiyor ve geçecek. Ama, DYP’nin dinci olmayan kanadı gittikçe artan bir hızla bitakım şeylerin farkına varacak:
a) Bu koalisyon, hiç de diğer öncekiler gibi Doğru Yol’a yaramamaktadır, Refah’a yaramaktadır. DYP’nin esamisi okunmamaktadır.
b) Partileri bu koalisyona bu kadar süklümpüklüm bir biçimde, bu kadar tükürdüklerini yalayarak tek, ama tek bir nedenle katılmıştır: Parti başkanı Bayan Çiller’in kirli çamaşırlarının ortaya çıkmaması için.
Bu tek amaçladır ki DYP yönetimi, Mercümek meselesinde bile, Sıraselviler’deki Sormagir Sokağı sakinlerine taşçıkartacak dönme’ler yapmaktadırlar.
DYP’nin tabanının ve sonuç olarak oradan oy isteyecek milletvekillerinin bu zül’lere nereye kadar dayanabilecekleri merak konusudur.
Oysa parti bir kadın’ın mal-mülk ihtirası yüzünden daha fazla yıpranmadan o kadın’ı kurban edivermek, “Kendi kirli çamaşırları da ortaya çıkmasın diye destekliyorlar” söylentisini engelleyeceği gibi, Türkiye’de siyasetin doğasına da çok münasiptir. Kendinden başka kimseye zarar vermemiş zavallı genç kızların “Ailenin namusu” diye kentin meydanında kurban edildiği bir ülkede, partisine ve ülkesine bu kadar zarar vermiş bir kadının “Partinin namusu” için kurban edilmesi, edeceklerin mantığına son derece uygundur.
Türkiye’nin çıkarlarına da. Çünkü Türkiye’de şeriatçilerden çok daha kalabalık ve etkin olan laikler bu Refahçı saldırıyı göğüsleyince, Refah’ın tabanıyla kaçınılmaz olan çatışması, sırf “Koalisyon protokolümüz ancak bu kadarına imkân tanıyor” bahanesi yüzünden ertelenip duracaktır.