Baskın Oran

“Bayrak Yasası”ndan, orman yasasına…

Araya, rüyamıza girse haykırarak uyanacağımız bir olay girdi, şeriat düzenini hedefleyen (Allah selamet versin) Refah Partisi koalisyonla bile olsa iktidara geldi de, çok önemli bir yasa tasarısı gündemden düşüverdi.

Oysa, büyük olasılıkla asıl şimdi gündeme getirilecek.

Milli Güvenlik Kurulu’nun (MGK) hazırladığı söylenen yeni Bayrak Yasası’ndan sözediyorum.

Şu anda Bodrum’un sıcağından yazmakta olduğumdan gazete arşivim yanımda yok ama, aklımda kaldığına göre yeni tasarı Türk Bayrağı’nın çok daha sık olarak, çok daha fazla yere, hatta neredeyse her isteyenin her istediği yere çekilmesine olanak tanıyor, hatta bunu özendiriyor.

Oysa, şu anda geçerli yasa bu işi dikkatle düzenlemekte. Bayrağı, Arap’ın yağı bol bolduğu zaman kullandığı gibi kullanamazsın; resmî yerlere ve hafta sonları çekebilirsin; vatandaşlar da konutlarına ulusal bayramlarda asabilirler.

HADEP kongresinde PKK  bir eylem yaptı. Türk Bayrağı’nı yerlere attı.  Aslında, yapanın ilkelliğini ortaya koyacak son derece magandaca bir eylemdi; ama bikaç hafta önce de yazdım, son derece ama son derece başarılı oldu:

Adını ancak “Allah selamet versin” diyerek anabileceğim Dövlet’imiz sayesinde!

Dövletimiz, TRT televizyonlarından başlattığı ve insanların kafasını 24 saat ütüleyen (başka bir fiil de kullanabilirsiniz) “Bayrak As!” kampanyasıyla HADEP’i, yani Kürtlerin tek siyasal partisini karşısına aldı.

Diğer bir deyimle ve daha önemlisi, HADEP’in “Türkiyelileşerek” PKK etkisinden kurtulmasını önledi!

Devlet bu inanılmaz hatayı niye yaptı?

Niye yapmasın? Özellikle Kürt sorununda çok uzun zamandır yanlıştan başka bişey yapıyor mu ki? Ama, bu seferki hatanın “şeddeli” olmasının nedeni galiba şu:

Devlet, bikısım vatandaşların da (bu arada, Bodrum’daki kapı komşum, pek muhterem Zeki Müren Beyefendi’nin de!) uyduğu bu vahim hatayı yaptı, çünkü Hükümet’in başındakiler birbirinin altını oyma kavgasında yol alabilmek için halkın hislerini alabildiğine tahrik etmek zorundaydılar.

Ettiler de.

Bu arada, aldıkları eğitim gereği, “ulusal birliği sağlamak” ile “elinin ulaşabildiği her yere bol miktarda bayrak çekmek” arasında doğrudan bir ilişki olduğuna can-u gönülden inanmış Silahlı Kuvvetlerimizin MGK’sinin yeni “Bayrak Yasası” tasarısı da bu noktaya rastgeliverdi…

Şimdi, yeni hükümetin bu tasarıyı hayata geçirme zamanıdır. Çünkü öyle bir başladı ki, bunun mantıksal sonu buraya dayanmazsa çok şaşarım:

1) Hükümet, hiç görülmemiş bir popülizmle (siyaset biliminde bunun diğer adı Halk Dalkavukluğu’dur) işe girişti. Hiçbir kaynak yaratmadan alabildiğine dağıtmaya başladı.

2) Üstelik, anaortak Refah’ın pek korktuğu, Çiller Hanımefendi’nin de pek yaranmaya çalıştığı Silahlı Kuvvetler’e “hediye” (başka bir sözcük de kullanabilirsiniz) kabilinden bir ek yüzde 30 vererek.

Türkiye’yi baştan aşağı kıpkırmızıya kesecek yeni Bayrak Yasası tasarısı bu iki noktaya çok iyi oturuyor da, şimdi gündeme getirilmezse onun için çok şaşarım.

Yeni hükümetimiz artık getirsin yeni Bayrak Yasası’nı. Donatsın Türkiye’yi al bayraklarla. Böylece vurgulasın, Kürtlük kimliğine karşı Türklük kimliğini. İki kimliğin tokuşmasını resmî düzeyden  halk düzeyine genelleştirsin.

İki kimliğin ancak (Mustafa Kemal’in Ekim 1923’e kadar dilinden hiç eksik etmediği) Türkiyelilik kimliğinde birleştiğini o da inkâr etmeye devam etsin. Bakalım, hep birlikte nereye varacağız.

Önceki Yazı
Sonraki Yazı