Baskın Oran

Neden korkuyorum – 1

“Mahiler,derya içre”  olduklarından deryayı bilmezlermiş. Hayalî Mehmet Bey (ö.1558) bu güzel mısraı herhalde balıklar için söylememiş. İnsanlar, bir olayı doludizgin yaşarken neyin neresinde olduklarını tam kestiremiyorlar. Bu yüzden muazzam fırsatlar, bazan da geri gelmemecesine kaçıyor. Uyarmak istiyorum; Kürt sorunu açısından Türkiye şu anda bu noktada.

PKK terörü almış başını giderken, bazıları şunu söylüyordu:  “Şu kan dökülmesi birara duraklasa da, artık bunca deneyimden ders almış olması gereken devlet bir yandan özgürleştirme önlemleri, öbür yandan ekonomik önlemler alarak bir uzlaşma zemini yaratsa. Görüşe görüşe yeni bir oydaşma (konsensüs) inşa edilse”.

İşte şimdi, tam bu özlemin aradığı noktadayız. PKK terörü durdu. Ama, “ders almış olması gereken” devlette bir kımıldanma yok. Evet, Doğu’ya 2,5 trilyonluk yatırımdan “söz” ediliyor ama, özgürleştirme planından söz bile eden yok. Tam tersine, gazetelerde her Allahın günü şu köyün boşaltıldığı, şu mezranın yakıldığı, şu adamların tabanlarının patlatıldığı resimleriyle yer alıyor.

Eğer bu haberler doğruysa, iki olasılık vardır.

Birinci olasılık, devletin bu işleri bir taktik gereği, PKK’nın ateşkesinden yararlanarak Kürt milliyetçiliğini “kökünden kazımak” için yapmasıdır. İkinci olasılık, devletin böyle bir taktiği yoktur, bu bölgede uygulamayı yapan kişiler bunları yapıyordur. İkinci olasılığı daha sonraki yazılarda  ele almak üzere bırakalım, önce birincisini tartışmak istiyorum.

Birinci olasılık doğruysa, devlet bilerek ve plan dahilinde yapıyorsa, ben korkarım arkadaşım. Kaç kişilik korkarım? Birkaç kişilik birden korkarım.

Bir defa, 1970’den beri milliyetçilik, 1974’ten beri de ayrıca azınlıklar üzerine çalışan  ve bu konuları (kusura bakmazsanız) bildiğini iddia eden bir bilimadamı olarak korkarım. Çünkü milliyetçilik ideolojisi bir ülkede bir defa formüle edildikten sonra zor faktörüne başvurmak, onu ancak kuvvetlendirir. Hele, AGİK ilkelerinin uluslararası ortamında.

İkincisi, ben Kürt değilim, Kürtçü değilim; Türkiye Cumhuriyeti’nin parçalanmasından acı duyacak İzmirli bir Türk’üm, o sıfatla korkarım. Çünkü, PKK terörünü kimsecikler yaratmadı, 12 Eylül Kafasının Diyarbakır 5 Numaralı Askeri Cezaevi başta olmak üzere tüm güneydoğuda uyguladığı  devlet terörü yarattı. Arkasından, TBMM kürsülerinden yakapaça adam alaşağı ederek Kürtlerin işi silahsız mücadeleye dökmelerini önleyen kafa devam ettirdi. Şimdi de, ilk defa bir oydaşma fırsatı çıkmışken, 21 Mayıs tarihli Aydınlık’ta açıklanan “Başlarını kaldıramaz duruma getirmek varken”ciler zuhur etti, (işin hüzünlü tarafı, Türkiye’ye hizmet ediyoruz teranesiyle) bi de onlar iyice onmaz hale getirecekler yarayı.

Daha lazımsa, üçüncüsü, Kürt milliyetçiliğinin tarihini 1898’den bu yana yazmakta olan bir Kürdolog olarak korkarım ve isteyenleri uyarırım ki, bu iş ne benim “Atatürk Milliyetçiliği” kitabını

yazdığım tarihte (1980) sandığım gibi Türk ulus-devletine basit bir tepkidir, ne de birçok Türk’ün ve Türk yöneticisinin inanmaya hazır olduğu gibi Batı emperyalizminin bir oyunundan ibarettir. Ya nedir? 19. yüzyılın sonunda, Türk milliyetçiliği ile yaklaşık aynı zamanda ortaya çıkmış bir milliyetçilik ideolojisidir ve ve bu ideoloji 12 Eylül Kafası ve ekonomisi  ortamında dört dörtlük bir milliyetçilik hareketi yaratmıştır. Eğer devlet,  90 yıldır uğraşıp uğraşıp da zayıfken yok edemediği bir hareketi bunca güçlenmişken ezmeye soyunuyorsa, kusura bakmayın, ben korkarım.

Yerim tükendi. Bu konuya isterseniz yarın devam edelim.

Önceki Yazı
Sonraki Yazı