Baskın Oran

Memleketimden “milletvekili” manzaraları

Bugün Çarşamba. Fakülte’den eve geliyorum, kafamda bu hafta yazacağım yazı. Salim Taşcı geçenlerde özelleştirmenin nasıl yapıldığını anlattı, pek ilginç buldum, benim param yok, size  öğreteyim de bari  siz yararlanın, ihalelere katılıp köşeyi dönün, bana da duacı olun diye niyetlendim, ama kapı komşum Ziya Bey’in evine uğradım. Şanssızlığım (ve sizin de şanssızlığınız) oradan geliyor.

Çünkü orda ayılmak için birbiri ardına iki adet kallâvi kahve  içtim, içmez olaydım; televizyonda akşam haberleri vardı, bakmaz olaydım; haberleri seyredince dedim ki kendi kendime, özelleştirmeyi kim yazacaksa onu eşekler kovalasın, başka hafta yazarım, ben yemez içmez, bu haberi duymayanlara duyururum arkadaş, dedim.

Okuduysanız, anımsayacaksınız; Rum vatandaşlarımızın Fener Rum Patrikhanesi civarından ev satın aldıkları söylentileri üzerine İçişleri Bakanlığı “Bunlar herhal Fener’de Vatikan Devleti kurcekler!” diye soruşturma açmıştı da, ben  19-23 Aralık 93’te Aydınlık’ta, “Türkiye’de Hangi Dinden Olanlar Ev Satın Alabilir?” diye yazılar döktürmüştüm.

Bir mümtaz milletvekilimiz İçişleri Bakanlığı’nı solda sıfır bıraktı. Madara etti, madara!

Star’dan Show’a transfer güzel spikerimiz ekranda:

“…Türksat uydusunun düşmesinden Fener Rum Patrikhanesi’nin sorumlu olduğunu açıklayarak, TBMM’ye bu konunun araştırılması için önerge verdi. Biraz sonra.”

Pat, reklam. Sonunu zor ediyorum. Reklam zor bitiyor. Ekranda bütün ciddiyetiyle, eski Cumhuriyet’çi Hakan Aygün,  yanında da bir beyefendi. Hakan soruyor:

“Sayın Ayhan, Patrikhane’nin Türksat uydumuzun düşmesinden nasıl sorumlu olduğunu anlatır mısınız?”

“Teşekkür ederim efendim. Kamuoyumuz yakından izlediler. Türksat uydumuz geçenlerde çok şüpheli şartlarda düşmüştü. Gene kamuoyumuz hatırlayacaklardır, bu kuşkulu olayın  herhal ardından Girit’te Cross TV, diğer adıyla Haç TV yayına başlamıştı. Kamuoyunun malumudur ki Türksat uydumuz Orta Asya’daki soydaşlarımıza yayın yapacak, onları aydınlatacaktı. Bu durum Yunanistan’ın çok aleyhine olacaktı. Mesele çok açıktır. Durumun resmen de aydınlığa kavuşturulması için Yüce Meclisimize bu soruşturma önergesini vermiş bulunuyorum efendim.”

“Anlıyorum efendim”. Size çok teşekkür ediyoruz Sayın Ayhan.”

“Efendim, üstelik…”

“Efendim, biliyorsunuz vaktimiz çok kısıtlı, tekrar teşekkür ediyoruz!”

Bana bak Hakan! Ben senin gazeteciliğine ne yaparım, biliyor musun, Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek iki heykelin içine ne yaptıysa öyle yaparım! Bıraksana ulan  milletvekilimiz  konuşsun! Daha ilginç haber mi bulacaksın ömrün boyu, teres!

DYP Çanakkale Milletvekili Sayın Süleyman Ayhan’ın adını bilmiyordum, büyük ayıbımdır, Ziya Bey’den acele bir kalem rica edip not ettim, tekrar ediyorum:

Sayın Süleyman Ayhan! Kamuoyunu aydınlatıp tenvir ettiğiniz, uyarıp ikaz ettiğiniz için sizi ne kadar kutlayıp tebrik etsek azdır, ben şahsen İzmir’deki  kütüğümü Çanakkale’ye nakledip ilk seçimlerde size oy verip memlekete yaptığınız bu büyük hizmetin karşılığını acizane ödemeye çabalayacağım efendim, saygılar sunuyorum.

Mademki yazının adını Nazım Üstad’ın “İnsan Manzaraları”ndan esinlenip  koyduk, bir de şu özelleştirme işini anlatalım da  katmerli olsun diyordum, baktım, yerim bitmiş.

Özelleştirmeler furyasında nasıl köşeyi döneceğinizi de, bu haftaki gibi olağanüstü bir olay çıkıp engellemezse, ki her zaman böylesi çıkmaz,  Salim’in tabiriyle “Robin Hood Yöntemi” adı altında gelecek hafta en ufak ayrıntısına kadar  anlatacağım efendim. İyi hafta sonları dilerim.

Önceki Yazı
Sonraki Yazı