Baskın Oran

Medyamız ve kamuoyumuz uyusun da büyüsün, ninni…

“Acaba bana bakıyorlar mı, herkes mi bakıyor; nasıl görünüyorum acaba??”

Çığlık çığlığa gözlerini kafasını döndürmeden etrafa döndürmekten bir hal olan, bir yandan gülücükler dağıtan, bir diğer yandan da “Tecrübeli Ablası” Nazlı’nın elinden tutmadığı kalan Merve kızımızın egzibisyonizmi ortalığı karıştırdı.

Yalnız ortalığı değil, kafaları da. Ama medya memnun. Ortalık karıştı, çok satıyor medya.

* * * * * *

Aslında etrafa bir göz atarsanız, hiç kimsenin kafası karışmışa falan benzemiyor.

Laikler emin:

1) Böyle bir rezaletin Meclis İç Tüzüğüne düşünülüp açıkça konmuş olması mümkün mü? Üstelik, tüzük kesin olmasa bile, vaktiyle kameraman kızın çorabına ve Hasefe’nin eteğine bile karışabilmiş bu adamların samimiyetle hiçbir ilgisi yok. Ben demokrasiyi niye kendi elimle bu samimiyetsiz demokrasi düşmanlarına kurban edeyim?

2) “Tanrı” egemenliğinin simgesi sıkmabaş TBMM’ye bile kendini kabul ettirdi mi, başka devlet dairelerine haydi haydi girer. İşi bitirir.

3) (Bunu bu kadar akademik olarak ifade etmiyorlar ama:) İktidarın kaynağı olarak “Ulus”u temsil eden bir TBMM çatısı altına, iktidarın kaynağını “Tanrı” sayan bir zihniyeti kabul etmek, kendimizi inkar etmek olur.

Şeriatçılar da emin:

1) Meclis iç tüzüğü açıkça yasaklamıyor. Üstelik, beni insanlar böyle seçti. Bu, Türkiye’nin gerçeğidir.

2) TBMM bir devlet dairesi değil. Burası milletin vekillerini seçip gönderdiği yer. Buraya karışmak, milletin iradesine müdahaledir.

3) İnsanlar ideolojilerini Meclis gibi herşeyin konuşulması gereken bir yerde ifade edemeyeceklerse, nerede edecekler?

Tabii; “gâvur”, “darbeci”, “yabancı ajanı”, “Hizbullahçı” gibi karşılıklı ithamlardan hiç bahsetmiyorum. Bunlar beni aşar.

* * * * * *

Ama, bu saçmalık da Türkiye’nin başının üzerinden aşıp geçiyor. Canına okuyor.

Medya, tek başına “Geleceğim” deyip gelen bu egzibisyonizmle uğraşmak yüzünden, Meclis’e toplu halde giriveren katil sanıklarını unuttu!

Dün İstanbul’dan bir mektup aldım. Sonra baktım, biçok kişiye gelmiş.

“21. Dönem TBMM’nin Bazı Sayın Milletvekilleri” başlığını taşıyan liste şöyle: (Adlarını, rumuzlarını, hatta partilerini bile silerek veriyorum, yalnızca xxx diyorum, yoksa bir de utanmadan kalkıp “Matufiyeti malûm”dan dava açarlar!)

xxx: Susurluk sanıklarından.

xxx: Susurluk sanıklarından.

xxx: Jet-pa kontenjanı.

xxx: Taammüd’en adam öldürmekten yargılandı.

xxx: 12 Eylül öncesinde bir gazete muhabirini öldürtmekten hakkında açılan dava zaman aşımına uğradı.

xxx: Üniversite öğrencisini işkence ederek öldüren polislerden biri olarak yargılandı.

xxx: Kemal Türkler’in katil sanığı olarak yargılandı.

xxx: Abdullah Çatlı’nın en yakın arkadaşlarından ve bulaşmadığı “konu” yok.

xxx: 16 Mart katliamına karışmaktan yargılandı.

* * * * * *

Tabii, bu isimleri medyada da bulmanız güç; medya şu anda Merve’yle ve DSP-MHP koalisyonu kurmakla meşgul.

Belki bundan sonraki seçimde Haluk Kırcı MHP’den seçilip içişleri bakanı olunca anca uyanırlar. Çünkü:

Bizzat Devlet Bahçeli, Kırcı için “Beraat ederse aramıza memnuniyetle kabul ederiz” dedi, uyanmadılar.

“Değişmedik” diye demeç verdi, uyanmadılar.

MHP bugün de (5 Mayıs), “Apo’nun idamı TBMM’ye gelirse hemen uygulatacağız. Vatan hainlerini yaşatmayacağız” diye bas bas bağırdı, uyanmıyorlar.

Apo’nun avukatlarına saldırıyorlar; savunma hakkını içerde, Türkiye’yi dışarıda rezil ediyorlar. Kimse uyanmak istemiyor.

MHP 8 yıllık eğitimi 5+3’ler veya 6+2’lerle kendilerine benzetmeye kararlı olduklarını söylüyor, uyanmıyorlar.

“MHP orta vadede ehlileşir” diye yazdım ama, böyle giderse kısa vadede Türkiye’yi “ehlileştirecek!.

Bu iş kimseyi ürkütmeden olsun diye Genel Merkez hafiften makyaj yaptırmak istiyor: Bıyıkların alt kısmı kırpılsın, gündüz sarımsak yenmesin, falan…

Buna bile hırlıyor “partinin tabanı”.

“21. Dönem Sayın Milletvekilleri” içerden, “partinin tabanı” dışardan çalışıyor…

Medya uyanmıyor. Kamuoyu uyanmıyor. Merve’yle kafayı bulmak daha kolay geliyor.

Bu gidişle, sözüm meclisten dışarı, kafa’yı gerçekten bulacağız. Hep birlikte.

Uyuyalım da büyüyelim, ninni…

Önceki Yazı
Sonraki Yazı