(Et yerine balık kızartacak düzeyde olsalardı) “…kirli beyaz atletleri ve paçalı donlarıyla yatmazlar, hart hart kaşınmazlar, geviş getirip geğirmezler(di)” falan derken, “…zaten bu kadar kalın, bu kadar kısa bacaklı, bu kadar uzun kollu ve kıllarla kaplı da olmazlardı” diye kendini ırkçı ufuklarda buluveren Radikal yazarına yeterli cevap verildi. Bendenize fildişi kulemden felsefî ahkâm kesmek kaldı.
***
“Eskiden bu kadar cankurtaran geçmezdi; hastalanan mı çoğaldı?” deniyor. “Almanya’ya gidince çok sakat görüyorum; bizde bu kadar yok” deniyor. Pazar günü teknedeyken “Yahu, plajlarda eskiden donla denize giren görülmezdi, uçakta tesettürlüye rastlanmazdı; bunların sayısı mı arttı?” diye muhabbet gelişiyor.
Oysa, olay şu: “Türkiye Cumhuriyeti nihayet mağlup oluyor, olduğu oranda da galip geliyor”. Tabii, böyle böyyük laflar Karaada’nın lacivert sularında biraz acayip kaçıyor ama, hiç acayip değil.
***
Can Dündar, derinliği olan bir belgesel daha yapıyor: “Mülkiye”. Ben de danışman olarak mülakatlara giriyorum. Soruyoruz: “Mülkiye, devlete büyük memur yetiştirmek için kurulmuştur ama aynı zamanda da özgürlük odağı olmuştur. Ne diyorsunuz?”
Tipik cevap şu: “Bu ülkede bütün özgürlükleri zaten devlet getirmiştir. Bu durum normaldir, bir madalyonun iki yanıdır”. Bütün özgürlükleri?
Cumhuriyet yarı-feodal bir imparatorluk’tan ulus-devlet’e geçiş gibi muazzam bir iş başardı. İnsanları, tebaa’dan vatandaş’a yükselterek onları cemaat’in tahakkümünden kurtardı. Fakat monist (tek şu, tek bu’cu) devlet’in tahakkümünden değil.
Şimdi de, ulus-devlet’ten çoğulcu devlet’e (veya, vatandaş’tan birey’e) geçişi engellemeye çalışıyor. Kürtçe kurs açana veya üniversitede baş kapayana vuruyor. Çocuk “Ben kendim yapabilirim, baba!” demeye başladı, baba sinirleniyor. İnsanlar eskiden parası varken uçağa binemezdi, şimdi biniyor. Eskiden plajı görür gidemezdi, şimdi gidiyor. Cankurtaran çağırmayı akıl edenler çoğaldı. Almanya’da sakatlar daha fazla değil ki; sokağa çıkabiliyorlar da görüyorsun. Olay bundan ibaret.
***
Hemen itiraz etmeyin: Tabii ki plaja donla gelen maganda, normal mayolu kadınların içine düşüp taciz ediyor. Tabii ki çarşaflı kadın, çocuğunun pis beziyle uçağın tuvaletini tıkayabiliyor. Ama üçüncü binişte bezi çöpe atıyor. Kendisine beş çocuk doğurmuş karısına hiç çıplak çıkamamış inşaat işçisi, donla kadınların içine çıkıyor.
Bunlar, şikayet edin ama şükür de edin, Türkiye’de atmosfer artık izin verdiği için uçağa binebiliyor ve plaja gidebiliyor. Bu rezil şeyler çok iyi şeyler. Çünkü sonunda yontulacak. Öküz gibi bakarak taciz etmez hale gelecek. Hangi çocuk anasını kanatmadan doğmuş? Sen devlet olursun, plaja girişte kiralık mayo kuralı korsun (eskiden vardı!), gerekirse de taciz edenlere zabıta gider, kulağına: “Hanımlar rahatsız olmasın; biraz öteye yat kardeş” der. Bu insanlar, bakmayın, çok müeddeptir ve gider. Gitmeyeni, karakola o donlu haliyle bir kere “davet” edersin, haber derhal yayılır ve o plaj kurtulur. Ama, devlet olmak lazım tabii.
Ve kabul edin: Eskiden bu insanlar plaja inemeyince ve uçağa binemeyince köylü ve daha önemlisi hınçlı kalırdı. Bugüne kadar da kaldı ve hıncını gerici partilere oy vererek aldı. Şimdi entegre oluyor.
Başını örten kadın tarikata boyun eğiyor diyorsanız, farkında değilsiniz ki artık başörtüsü rengârenk. Beli açık başörtülü kız Alişan konserinde göbek atıyor. Olay bitti. Ne o farkında ne de siz farkındasınız ama, olay bit-ti. Çünkü burjuvalaşma başladı.
***
Ha, ceremesini biz maganda olmayanlar çekiyoruz. Doğru. Ama insaf buyurun: Bu magandalıklar Göltürkbükü’nde poz verenlerden daha mı iğrenç? A.Ağaoğlu’nun istifasını İHD’yi vurmak için manşet, futbolcu Emre’nin parfümünü dizi haber yapan böyyük gazeteden daha mı zararlı? Lozan’daki pozitif hakların talep edilmesini “Fener Patriği haddini aşıyor, ayrıcalık istiyor” diye yorumlayabilen AKP’li bakanın Kemalistler tarafından desteklenmesi tablosundan, Cumhurbaşkanı Sezer’in Cumhurbaşkanı Talat’ı yarımyamalak kabulünden daha mı itici?
İnsanları tebaa’dan vatandaş’a dönüştürmüş büyük Türkiye Cumhuriyetinin, birey’e dönüşmeyi yasaklayan küçük yanı mağlup oluyor. Ama aynı anda ve sırf bunun sayesinde, Türkiye normal evrimini tamamlayabiliyor. Devlet, mağlup olduğu ölçüde galip geliyor.
Niye bunu anlayan az? Yenilen, Cumhuriyet’in “Muasır Medeniyet”i 1920’ler olarak yorumlayan gerici yanı; yenen de, 2000’ler olarak yorumlayan ilerici yanı. Bu kadar basit olunca, anlayan az çıkıyor.