Baskın Oran

Kürt soslu Bodrum

Bugün saat 19 gibi denizden dönüyoruz, baktim Dalavera çiçekleri suluyor. 80’ini devirmis ablam Nesrin bizi ziyarette, ona bi “açik çay” yapmis, Dalavera tekmil veriyor: “Baskin beey! Biliyon mu ne oldu? Dün gece, Azmakbasi’nda Sirin Döner var ya, onun önünde bi hadise oluyo, bi Kürt döner biçagini kapiyo, bi adami fena kesiyo!”

***

Azmakbasi’nda emlak bürosu var diye Ahmet’i aradim (bu yazilari yeni okuyanlar için: Feyhan’in ilginç kuzeni, benim can dostum). Pencereden kavgayi görmüs. “Ufacik bi oglan, ayi gibi iki herifi fena ayikladi” dedi. Sorum üzerine de: “Dayagi atan da Kürtmüs, yiyen de!”. Ama Neyran, günde 18 saat Bodrum mesaisi yapmanin verdigi uzmanlikla: “O büfeyi Lazlar isletiyor” deyince, Ahmet ayrintilari ögrenip tekrar arayacagini söyledi.

On dakika sonra aradi: Iki isçi gidip döner yemisler, sonra da paralari olmadigini söylemisler. Dönerci nereli olduklarini sormus,  “Gümüshane” demisler. “Nerede çalisiyorsunuz?” Demisler: “Bi teknede”. Dönerci demis: “Tekneyi gösterin de sahibinden isteyelim”. Bunun üzerine diklenmisler: “Çalismiyoz lan! Al bakalim nasil alcaksan!”. Bunun üzerine dönerci bu iki herifi nasil yaptiysa dövmüs, kan-revan içinde birakmis. Ahmet’e sordum: “Hangisi Kürtmüs?” Bu sefer Ahmet diklendi: “Ulan, ne fark eder?” Ben de: “Sana ne ulan, söyle hele!” dedim, “Büfeci Karadenizli, dayak yiyen iki yarma Kürt” dedi. Nereden bildigini sordum, büfenin karsisindaki Sultanahmet Köftecisi’nin hasta Galatasarayli garsonu Vanli Hilmi’ye sormus; yani, kaynak saglam.

***

Görüyor musunuz nasil yansiyor? Son nefesini vermekte olan PKK oraya buraya mayin dösedi ya, basimiza tas düsse Kürt düsüyor ve AB standartlari gelecek de düzenleri bozulacak diye ödü korkanlar zil takmis oynuyor.

Su anda 1959’u yasiyoruz. Baba (Molla Mustafa) Barzani Moskova’dan dönmüs, General Kasim’a özerkligi kabul ettirmis, 1938’den beri Türkiye’de derindondurucuya girmis Kürt sorunu gündeme tekrar gelmis. Bugün de Kürdistan kuruluyor, yine ayni dis dinamik Türkiye Kürtlerini heyecanlandiriyor. Tarihten haberi olmayanlar veya olmayanlarin cahilliginden yararlanmak isteyenler de, firsat bu firsat, panik havasi yaratiyor. Üç gece önce dostum Serefettin Elçi bizde yemekteydi, sonra limana yürüdük, orada yine Ahmet’e ve arkadaslarina rastladik, arkamizdan: “Baskin hoca bu PKKliyla ne yapiyor?” demisler. Oha diyecegim ama, nasil diyeyim, parti baskanlarinin ve “en büyük” gazete basyazarlarinin “Kürt sorunu degil, PKK terörü sorunudur!” diyebildigi bir ülkede Ahmet’in arkadaslarina ayip olur.

***

Ben denize geç gidiyorum ya, Feyhan anlatti: 15-16 yasinda 4 Kürt oglan Pasatarlasi’nda bir sisme bot bulmuslar, yüzme alaninda kürek çekiyorlar, aralarinda da sakalasiyorlar: “Sebbo! Karini (sey yapayim)”. Cevap: “Ben senin karini (sey yapayim). Ayrica seni de (sey yapayim)”. Sonra, Feyhan oradan yüzerek geçerken “Helloo!” demisler (Feyhan sarisin-mavi gözlüdür). Feyhan da: “Hello oglum. Nereye gideceginize karar verseniz de, biz de yüzebilsek” demis. Oglanlar sasirmis, “Pardon abla!” demisler.

Simdi, dünyanin her yerinde en efendi terbiye olan feodal terbiyeyi almis olmasi gereken çocuklar bunlar. Böyle rezilâne konusuyor olmalari saniyor musunuz ki Türkiye’deki Kürt kökenlileri mutlu ediyor? Her feodal halk gibi çok onurlu olan bu insanlar bu yozlasmaya kahrolmuyorlar? Kürt sorununun bir de bu yönü var, bilmem düsünmüs müydünüz.

Belki düsünmeye vaktiniz yoktur. Belki böyle seyleri okumak zül geliyordur. Belki size, bugün aksamüstü, boynundan ayak ve kol bileklerine “tesettür mayosu”yla denize giren, basinda da ayni renkte (firuze) bone bulunan zavalli kadinin perisan tablosunu anlatsam zevkleneceksiniz. Sahilden 1,5 metre “uzakta” debeleniyor, tabii ki sahile dogru, önünde de kocasi olacak (affedersiniz) hiyar zevkleniyor: “Yüz, yüz! Ögreneceksin! Sen yakinda adalara da gidersin!”

Ben bu “mayo”yu çok fena asagilarim, ama yapamiyorum. Yalniz sosyoloji bildigim için degil. Iki adim ötede, “modern” delikanlilarin mayosu moda icabi dizlerinin altina uzaniyor da ondan. Acaba hangisini daha çok asagilamak uygundur dersiniz?

Belki de sizin için, bu sicagin da etkisiyle, Liceli Süleyman’in Halikarnas Diskosunun her aksam saat 20.30’da evin önünden geçen ve arkasinda ilik gibi Rus kizlarinin dans ettigi kamyonetinin bugünkü müzigini duymak daha mutluluk verebilir:

“Çiktik Açik Alinla On Yilda Her Savastan / On Yilda On Bes Milyon Genç Yarattik Her Yastan”. Ve sonra anons: “Bu Gecee, 30 Agustos Serefinee, Kirmizi-Beyaz Gecesi! Herkes Kirmizi-Beyaz Giyeceek!”.

 

Önceki Yazı
Sonraki Yazı