Baskın Oran

Küpelik “Kartal”ların Üç Günü…

Bir zamanlar “kartal”dılar.

Baştan sona yanlış bir “devlet” kavramının getirip pençelerine bırakıverdiği, oraya getirilene kadar zaten posası çıkarılmış “av”ları heyecanla parçalarlardı…

Bu halleri, onları kartal değil de başka bir kuş yapardı ya, onlar kartaldılar işte…

Ama artık “başka bir kuş” bile değiller.

Türkiye’nin siyasal arenasına tarih sırasıyla çıktılar ve yine sırayla tarihin dibini boyladılar.

Birinci “kartal”, birinci faşist darbenin, yani 12 Mart’ın ünlü ve kudretli savcısıydı.

Omuzundan geriye kaydırıverdiği cüppesiyle iddianame okurken göğsünü şişirerek geriye kaykılır, kısa pantalonlu günlerinde kendini okutan hukuk profesörlerini suçlar, suçlar, mahkum ettirir, Mamak helâlarını temizlerken bellerini kaydırmaya yollar, sonra iyice kaykılırdı koltuğunda geriye…

“Av”cı savcı, emekli olunca, hemen kendisini DYP’ye, MHP oylarını “av”lasın diye aldılar. Orada da görevini bihakkın yaptı.

Onu geçen gün televizyonda, “küskünler”in başında, TBMM başkanlık kürsüsüne yumruğunu sallayarak hücum ederken gördüm.

“Görevini” yaptığı için sıkılmış limon gibi tutulup atılmıştı…

***

İkinci “kartal”, ikinci ve asıl faşist darbenin, yani 12 Eylül’ün bir numaralı ünlü ve kudretli adamıydı.

Yıllar ve yıllar boyu, korkunun ecele faydası olmadığını bilmeyen milyonları titretti.

Her yeri, herkesi, insanların kafasının içini bile denetler, onlar daha ağzını açmadan onlara cevap verir, sustururdu.

Sanat sergilerini bile teftiş eder, o kasabalı kafasına “ayıp” gelen “cıbıldak” resimlerin derhal kaldırılmasını emreder, üstüne bir de “Bu sanat değil ki…” derdi.

Emekli olduktan sonra bir tatil yöresine çekilip, tüm masraflarını devletin ödediği üç kademeli güvenlik çemberiyle korunan köşkünde resim yapmaya koyuldu.

Geçenlerde dayanamayıp iki tane de “çıplak” resim yapıverdi eli.

Ama, 17 yaşındaki sübyanları yaşını büyütüp idam ettirmeyi ve Atatürk’ün vasiyetnamesini bozdurmayı gözü yiyen koca “kartal”ın gözü, yiyemedi, kendi yaptığı resimleri sergilemeyi.  “Acaba ne derler?” diye…

Gazeteler hemen yazdılar. Alay ettiler, görevini yaptığı için sıkılmış limon gibi tutulup atılmış eski “kartal”la…

***

Üçüncü “kartal”, 12 Eylül faşizmi “resmen” bittikten sonra DGM’nin ünlü ve kudretli başsavcısı olarak onu fiilen sürdürmekle görevliydi ve görevini son gününe kadar büyük bir coşkuyla yaptı. İnsanların kanını istedi. Milletvekilleri için “Onlar aslında idam edilmek gerekirdi” dedi. Türkiye Cumhuriyetinin imzaladığı uluslararası anlaşmalara uygun biçimde Türkiye’ye gelen heyetlerle görüşmeyi kabul etmeyerek Türkiye Cumhuriyetini reziller etmesi, bunun yanında çok hafif kalan kabadayılıklardı.

Geçenlerde “devlet” onu da emekli etti. Birinci kartalın aksine, o tam da partisini buldu. MHP’nin birinci adaylık sırasına getirip oturttu “Başbuğ”u onu.

Dünkü gazetelerde okudum, ihraç istemiyle MHP disiplin kuruluna sevkediliyormuş. Türk-İslam sentezinin partisinde Türkçülük yapayım demiş, böyle “enteresan” kişileri getirtip konuşturmayı (ve böylece onurlandırmayı) “modernlik” olarak gören “seçkin” bir üniversitemizde ezanın Türkçe okunmasından “bahsetmiş”.

Yani, MHP’ye göre fikir suçu işlemiş.

Paraşütle getirilip birinci sıraya indirilmesinden hoşlanmayanlar da gagalayıvermişler acemi “kartal”ın kafasını.

Önce bi panikledi, yalanlamaya kalktı. “Sözlerim yanlış anlaşıldı” dedi. Sonra sinirlendi, partiden ihraç edilse bile milletvekili seçileceğini bildiği için “Beni atmaya cesaret edemezler” diye kartallandı, bugün de sıkıyı görüp, “Ben Başbuğuma karşı sorumluyum, onun bana tepkisi olmamıştır”a sığınmış.

Allah hemen kimsecikleri düşürmesin. “Kartal”ları bile.

Ama mademki düşürüyor ulu rabbim, bari “yavru kartal”ların kulaklarına bu üç “baba kartal”ın halleri küpe olsun…

———————————————————————————————-

Yazıişlerine Not:

Lütfen asteriksleri koymayı bu sefer ihmal etmeyin. Son yazılarda düzeltme işleri yine “eskiye” döndü, onu da belirtmeme izin verin. Sevgiler, Baskın.

Önceki Yazı
Sonraki Yazı