“52 yaşındayım, hâlâ bakireyim”.
“Kadın ve Aileden Sorumlu” Devlet Bakanı Işılay Saygın’ın Hürriyet’ten Ayşe Arman’a açıkladığı bu ilginç “durum” Levent Kırca’nın RTÜK çıkışı üzerine birdenbire yine gündeme geldi.
Tabii, koskoca bakanın niye durup dururken “Ben bakireyim” diye açıklamak gereğini duyduğu ve niye mahremiyetini kamuoyunun tartışma (ve, M. Yılmaz ile Y.Aktuna’nın kih-kih’leşme) konusu haline getirdiği herkes gibi benim de merakımı uyandırdı.
Şimdi, aynen Mülkiye’de uluslararası ilişkiler derslerinde yaptığımız gibi, olayı anlayabilmek için senaryolar üreteceğim. Bunu da, zayıf olasılıktan güçlü olasılığa doğru yapacağım.
Senaryo no. 1: Bu bir komplo teorisi.
Gazeteci Ayşe Arman bu sözü uydurmuştur veya çarpıtmıştır.
Kendisi cinsellik konularını köşesinde yazmaya çok meraklı biri olduğundan, bir punduna getirip Işılay hanıma böyle bişey söyletmeye çalışmıştır, söyletemeyince de uydurmuştur.
Peki, Işılay hanım niye hemen tekzip göndermemiştir? Çünkü bu sefer de “Ben bakire değilim” anlamı çıkabilecektir!
Veya Ayşe Arman, Işılay hanımla kahveleri höpürdetirken samimiyeti koyultmuştur, odada başka kimse de yoktur, sütununda sık sık yaptığı gibi başlamıştır kendisiyle ilgili “intim detaylar” vermeye.
Işılay hanım bunun karşısında çok kötü olmuş ve sinirlenerek şöyle demiştir:
“Ayşe hanım, ben bu konulardan utanırım. Üstelik, 52’sindeyim ve hâlâ bakireyim! Lütfen hiç duymamış olayım!”.
İşte aynen böyle demiştir. Zaten, kendisinin bu konularda çok muhafazakâr bir yapıya sahip olduğunu, daha önce Neşe Düzel’le yaptığı bir röportajdan da biliyoruz:
Soru: “Cinsellik tehlikeli bir şey mi sizce?”
“Vallahi bilmiyorum. Ben biraz muhafazakârım. Bu konuları da konuşmaktan hiç hoşlanmıyorum” (Yeni Yüzyıl, 29 Aralık 1997, s.7).
Senaryo no. 2: Bu, Işılay hanımın sıkı bir feminist olduğu varsayımına dayanmaktadır.
Işılay hanım bu niteliğini, zinaya hapis cezası isteyen yasayla ilgili olarak şöyle dile getirmektedir:
Soru: “Erkeğin cezasını artırmak yerine, kadının da hapis cezasını azaltalım diyen bir parlamenter çıkmadı mı?”
“Hayır. Erkek de, kadın da zina yaparsa hapis cezası almalı…Hapis cezası zina suçunun işlenmesinde caydırıcı olacaktır.” (Yeni Yüzyıl, 29 Aralık 1997).
Peki, bir sıkı feministin, kadınların zinadan ceza almalarını istemesi nedendir? Anladınız tabii! Kadınların bu zor duruma düşmelerini mutlaka önlemek gibi ulvî bir feminist duygudan.
Nitekim, Işılay hanım tamamen yine aynı gerekçeyle, genç kızlara poliste cop sokulduğunda ve Manisalı genç kızlara işkence yapıldığında da hiç ses çıkarmamış ve böylece bu “suçlu” kızların iffetli Türk kızlarına kötü örnek olmasını engellemek istemiştir.
Senaryo no. 3: Bu, “idealist” bir senaryo.
Işılay hanım, bir kadın bakan olarak, genç kızlara iyi örnek olmak istemektedir. Bu ulvî amaçla kendisini feda etmiş, dillere düşmekten çekinmemiştir.
Nitekim, genç kızların evlenene kadar bakire kalmalarının çok önemli olduğunu bu ahlâksız düzende bakınız nasıl mertçe savunuyor:
Soru: “Genç bir kız için, bekâret kontrolüne gönderilmek çok aşağılayıcı değil mi?
“O, onun sorunu.”
Soru: “Kaç genç kız bekâret kontrolüne götürüldükleri için intihar etti bu ülkede?”
“Ediyorsa edecektir.”
Soru: “Bu zavallı kız çocukları bakire oldukları halde bekâret kontrolünün utancına dayanamayıp intihar ettiler”.
“Bence o kadar önemli değil o. Üç tane, beş tane. Caydırıcı olsun diye bazı kurallar koymak, terbiye vermek lazım. Böyle bir diyaloga girmesin erkekle”. (Yeni Yüzyıl, 29 Aralık 1997).
Senaryo no. 4: Şimdi, Ayşe Arman’ın Işılay hanımı değil, Işılay hanımın Sn. Arman’ı kullandığına ilişkin bir komplo teorisi:
Işılay hanım artık belli bir yaşa gelmiştir. Bu yaştan sonra hayat tek başına çekilmemektedir. Artık bir hayat arkadaşına gereksinim duymaktadır.
Doğrusu, 52 yaşına gelip de bekâretini korumuş namuslu bir Müslüman-Türk kadını bulmak bu günlerde nâdirattandır ve bunu takdir edecek meraklı beyefendilere bu mesajı vermek için Işılay hanım gibi tahsilli birisi, herhalde Güzin Abla’ya yazacak değildir. Bu yazının başlığında dile getirilen hususu mertçe açıklamıştır. Yani, parasız ilan için Ayşe Arman’ı kullanmıştır.
Bu olasılığı destekleyen husus şu ki, Işılay hanımın evliliği çok istediğini biliyoruz.
“Neden şimdiye kadar evlenmediniz” sorusuna Kanal D’de şöyle cevap verdiğini bizzat duydum:
“İstedim ama, kısmet olmadı”.
Senaryo no. 5: Son olarak “realist” bir senaryo:
Işılay hanım artık mevcut durumundan bıkmıştır. Ama Senaryo 4’teki olasılığı da doğrusu düşünmemektedir, çünkü bu yaştan sonra bir de 60’lık adam çekmek zordur; hastabakıcılık yapmaya niyeti yoktur.
Bu durumda, tamamen bir “girizgâh” mahiyetinde olmak üzere bir şikayet deklare etmiştir. Muhtemelen, başka bir röportajda mütemmim (tamamlayıcı) açıklamalarda da bulunacaktır, ama Levent Kırca’nın münasebetsiz RTÜK çıkışı işin sonunun gelmesini engellemiştir.
Eğer bu son senaryo doğruysa, Levent Kırca’yı insanlık namına kınamak bir vatandaşlık görevi olmaktadır.