Baskın Oran

Kasaba politikacısına taş çıkartan profesör başbakan

Tansu Hanım’ı, cesareti için kutluyorum.

Türkiye üniversitelerine bu kadarını yapmaya İhsan Doğramacı, Türkiye Devleti’ne bu kadarını yapmaya da Kenan Evren bile cesaret edememişti.

Bu kararla 2. basamak sınavı iptal edilmiş oluyor. Devlete milyarlarca para ve aylarca zaman harcatarak neden yaptın, demezler mi?

Kazananla çakan bir tutuluyor. Kazananlar kendini enayi yerine konmuş hissetmeyecek mi? Çakıp da şimdi “kazandırılanlar” kah kah alay etmeyecekler mi?

Bundan sonra hocasına sınavı nasıl yaptıracaksın? Çocuğuna dersi nasıl çalıştıracaksın?

Geçen yıllarda kazanamayanların günahı neydi?

Üniversiteler ağzına kadar doluyken, bu yüzden de  verdikleri öğretimin zavallılığı ortadayken, 440.000 kişiyi birden nereye sokacaksın?

Dahası, gelecek yıl kazanamayacak olan 440.000’leri ne yapacaksın?  Onları da mı alacaksın? Daha öteki, daha öteki yıllardakileri? Hepsini aldın. Bu çapaçullardan ne yapmayı düşünüyorsun?

Televizyonda arkasına YÖK Başkanı Prof. Sağlam’la, Anadolu Üniversitesi Rektörü Prof. Büyükerşen’i almış. “Lebbeyk, Hocanım”, korosu. Şıracıyla bozacı hikâyesi. Bu hocalarıma da bravo!

Yasal düzenlemeler “sonradan” yapılacak ya,  Milli Eğitim Bakanı olacak zat da, Osmanlı’nın vapura kurulup  “Hadi kalkalım, istim arkadan gelsin!”  diyesi nazırı.

Üniversitelere sınavsız mı girilecek bundan sonra?

Tut ki girilecek. Bu da bir sistem. Ama kim eğitecek bunları? Tansu Hanım ilan ediyor: “Yurt dışına lisans ve lisansüstü öğrencisi göndereceğiz, bunlar okuyup da dönünce üniversitelerde görevlendireceğiz”. Çünkü öğretim üyesi şeker pancarı gibi yetişirdi. Çünkü bunlar dönünce kuzu kuzu mecburi hizmete giderlerdi. Çünkü bunların elinde yetişen çocuk da ne iyi öğrenirdi! Ne demiş Nasreddin Hoca, peşin parayı gördün de gülersin di mi, demiş.

Bırakın bu sorulara ne yanıt verileceğini,  bu inanılmazlıklar silsilesi içinde bomba gibi bir olgu daha var:

Kızlar için koca bulma, erkekler için askerden kaçma  fırsatı olan, Açık Öğretim denen ne idüğü belirsiz uyutma mekanizması var ya, buradan “mezun” olanları piyasada kimse (gayet haklı olarak) adamdan saymıyor ya, bu “kazandırılanlar” bir gün kısmet olur da mezun olurlarsa, diplomalarında “Açık Öğretim” yazmayacak. Hangi fakülteye kayıt olmuşlarsa onun adı yazacak. Yani, Başbakan Tansu Hanım açık açık: “Diploma sahtekârlığı yapacağız” diyor. Resmen.  Devlete ve millete, ikisine birden, hile yapacağını resmen ilan ediyor, devlet adamı. Pardon, devlet kadını.

Piyasa da bunu yiyecek, öyle mi?

Bunun bir tek sonucu olarak üniversite diplomasına  12 Eylül’den beri zaten çok azalan güvenin tamamen ortadan kalkacak, daha doğrusu, üniversite kavramı ortadan kalkacak. Olay o kadar saçma, saçma sözcüğü bile bu durumda anlamsız geldiği için özel bir sözcük olan “absürd”ü kullanacağım, olay o kadar absürd ki, bir üniversite hocası olarak bunları düşünmüyorum bile.

Ne düşünüyorum, biliyor musunuz? Daha düne kadar öğretim üyesi olan bir hocanın, politikaya atılınca, birkaç oy avlamak  uğruna, şimdiye kadar hiçbir hinoğluhin kasaba politikacısının aklından bile geçirmediği bu işi yapmayı kendine nasıl yedirebildiğini düşünüyorum. “Sütçü İmam” misali üniversite öneren zavallılarla alay ettiğim için şu anda, artık utanıyorum.

Bir de, içinden yetiştiği kuruma böylesine bir bıçak sokmak cesaretini gösterebilen birisinin, Türkiye’ye daha neler neler yapabileceğini düşünerek ürperiyorum.

 

Önceki Yazı
Sonraki Yazı